İZMİR- 2017 yılında Türkiye Varlık Fonu’na devredilen İzmir Alsancak Limanı’nın Birleşik Arap Emirlikleri sermayeli bir şirkete satışıyla ilgili tartışmalara Cumhuriyet Halk Partisi tepki gösterdi. CHP İzmir İl Yönetimi, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları ve çok sayıda partili liman önünde biraraya gelerek, satıştan vazgeçilmesi için hükümete çağrıda bulundu.
Limanın yatırıma ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Ege İhracatçılar Birliği ise devletin bu yatırımları yapacak gücü olmadığını, o nedenle özelleştirmenin daha doğru bir seçenek olduğunu savundu. İhracatçıların şartıysa, özelleştirmenin şeffaflık içinde yapılması.
İzmir’in merkezinde yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) tarafından işletilen 902 bin metrekare alana sahip Alsancak Limanı’nın satışı için BAE’den Abu Dhabi (AD) Ports Grubu ile prensipte el sıkışıldığı ancak resmi açıklamanın henüz yapılmadığı iddialar arasında. AD Ports Grup, yaklaşık 2 bin 500 çalışanı ile BAE'de 10 liman ve terminalin sahibi ve işletmecisi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu da ABD’li medya kuruluşu Bloomberg’e yaptığı açıklamada, limanın satışı için müzakere yürütüldüğünü doğruladı. Bakan Uraloğlu potansiyel alıcı ya da müzakere edilen satış rakamı hakkındaysa bilgi vermedi. Bloomberg, haberi “Ülkenin yeni ekonomik takımının yabancı yatırımcı bulmak için ilk büyük hamlesi olabilir” yorumuyla duyurdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da önümüzdeki günlerde Körfez ülkelerine yapacağı ziyaret sırasında BAE ile Türkiye arasında bazı anlaşmaların imzalanacağı dile getiriliyor.
“Bu liman milli güvenlik ve beka meselesidir”
Alsancak Limanı önünde yapılan basın açıklamasında konuşan CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, iktidarın limanı ekonomik kriz yüzünden satışa çıkardığını savundu. Aslanoğlu, “Bizler seçimlerden önce sürekli olarak dile getirmiştik, ‘Türkiye, AKP iktidarıyla bu krizden çıkamaz. Tam aksine ülkenin kaynakları, borçları kapatmak, israfı fonlamak için haraç mezat satılır’ diye. Üzülerek söylüyorum ki haklı çıkmanın acısını yaşıyoruz. Bu haraç mezat, gizli saklı pazarlıklarla satılan milli değerlerimizden birisi de önünde durduğumuz Alsancak Limanı olacak. Sayın Bakan, limanın satışıyla ilgili bir ihaleden, özelleştirilme için isteklilerin teklif verebileceği bir sistemden değil, direkt olarak Arap Emirlikleri’ne, ihalesiz ve adrese teslim bir satış olacağını açıkça söyleyerek durumu anlattı” dedi.
Limanın satışını “milli güvenlik ve beka meselesi” olarak nitelendirerek karşı çıkan Aslanoğlu, “Bu arkamızda gördüğünüz Liman, Osmanlı zamanında İngiliz ve Fransızlar’a verilmişti. Mustafa Kemal Atatürk, tüm borçları ödemiş, limanımızı İngiliz ve Fransızlar’dan almış ve millileştirmiştir. Şimdi AKP iktidarı Araplar’a vermek istiyor. Bu liman milli güvenlik ve beka meselesidir. Ey AKP’nin başındakiler, seçimden önce mangalda kül bırakmayarak attığınız, beka meselesi ve milliyetçilikle ilgili nutuklar, iş Araplar’ın dolarlarına gelince unutuldu mu?” diye konuştu.
Aslanoğlu, “Alsancak Limanı gibi bir liman başka bir ülkenin elinde olsa, satın almak için teklif eden ülkeleri ulusal güvenliğini tehdit edenler olarak algılar. Limanlar sadece ticaretimizin değil, milli güvenliğimizin de dayanağıdır. Güvenliğinizi başka devletlere para karşılığında devredemezsiniz. Devrediyorsanız, bunun adı ihanettir” dedi.
“Varlık fonu ülkenin mallarının haraç mezat Körfez ülkelerine satılması için kullanılan bir aracı kurum gibi”
Türkiye Varlık Fonu’nun “satışlar için paravan olarak kullanıldığı” değerlendirmesinde bulunan Aslanoğlu, “Diğer ülkelerdeki varlık fonları, ülkelerin tasarruf fazlalarının değerlendirilmesi için kurulmuşken, Türkiye’de milletin malını satarak, AKP tarafından çökertilen ekonomimizin, batmaması için kullanılıyor. Yani bir anlamda artık bizim Varlık Fonu, ülkenin mallarının haraç mezat Körfez ülkelerine satılması için kullanılan bir aracı kurum gibi. Türkiye’nin çıkarlarından çok, Katarlılar’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin çıkarları için çalışıyor. Dünyada varlık fonu sahibi ülkeler, varlık fonunu dışarıda yatırıma dönüştürmek için kurarken, Türkiye Varlık Fonu, hazineyi iflastan, çökmüş ekonomiyi batmaktan kurtarmak için elindeki milli ve yerli kurumları yok pahasına satmak için kurulmuş gibi duruyor” şeklinde konuştu.
Aslanoğlu, İzmir iş dünyasına da limanın satışına karşı çıkmaları için çağrıda bulundu.
“Satış görüşmeleri 2021’den beri sürüyor, yeni başlamadı”
Satış iddialarını ilk olarak CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi sunarak Meclis gündemine taşımıştı. Soru önergesinin ardından Bakan Uraloğlu’ndan da satış iddialarına yönelik basına açıklama gelmişti.
CHP’nin liman önünde düzenlediği basın açıklamasında söz alan Polat, limanın satışıyla ilgili görüşmelerin yeni başlamadığını da iddia etti. Polat, “2021’den itibaren başlayan, hem de FETÖ’ye kaynak ayıran ülke dedikleri BAE ile Varlık Fonu üzerinden, BMC ve Tank Palet Fabrikası’nın da peşkeş çekildiği firmaların da içinde olduğu bir gruba peşkeş çekilmeye çalışıldığını biliyoruz” dedi.
25 Kasım 2021 yılında AD Ports Grubu ile Türkiye Varlık Fonu arasında, liman geliştirme ve operasyonları için büyük yatırım fırsatları üzerinde işbirliği yapmak ve Türkiye'deki lojistikle ilgili yatırım projelerini koordine etmek amacıyla stratejik bir ortaklık anlaşması imzalanmıştı.
Liman 2007 ve 2012’de ihaleye çıkarıldı ama satılamadı
Limanın özelleştirilmesinin geçmişte de birçok kez gündeme geldiğini hatırlatan Polat, “İzmir Limanı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin işlettiği, elinde kalan iki limandan biridir. Çokça defa İzmir Limanı bu iktidar tarafından iştahı kabarmış şekilde ihale edilmek istendi. Fakat ihale edilemedi, satılamadı. En son 2007’de içinde Ege İhracatçılar Birlikleri ve milli yerli sermayenin olduğu bir konsorsiyuma 1 milyon 275 milyon dolara ihale edilmişti. Fakat o zamanın idarecileri devretmekten vazgeçip devretmediler” dedi.
2012 yılında da liman tekrar ihaleye çıkmasına karşın bir sonuç alınamamıştı. Polat, limanın gerekiyorsa yeniden yerli bir konsorsiyuma devredilmesi için çağrı yaptı: “İzmir limanı 1994-1998 yılları arasında Türkiye’deki konteynırların yüzde 47’sini elleçlerken bugün yapılmayan yatırımlar yüzünden yüzde 10’un altında düşmüş bir değere ve elleçleme kapasitesine sahip. Gelin bu limanı milli egemenliğimizi etkileyecek unsurlar doğurmaması kaydıyla kendi yerli konsorsiyumlarımıza verelim. Eğer devletin gücü yoksa, ben ticaret odamıza, sanayi odamıza, 2007’de olduğu gibi Ege İhracatçılar Birlikleri’ne ve içinde bizim belediyelerimizin de olduğu bir konsorsiyuma limanın işletmeye açılması çağrısında bulunuyorum.”
İhracatçılardan özelleştirmeye ‘şeffaflık’ şartıyla destek
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ise yaptığı açıklamada, “Alsancak Limanı özelleştirilmeli ama kamuoyunun şeffaflık beklentisi karşılanmalı” dedi.
Eskinazi, “Alsancak Limanı’nın verimli bir şekilde hizmet vermesi için satışın olması gerektiğine inanıyoruz. Satışın kamuoyunun beklentisini karşılayacak şekilde şeffaf olması gerekir” değerlendirmesinde bulundu. Limanın yatırıma ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Eskinazi, bu yatırımları devletin yapacak gücü olmadığını, o nedenle özelleştirmenin daha doğru bir seçenek olduğunu vurguladı.
2007 yılındaki özelleştirme sürecini de hatırlatan Eskinazi, “O yıllarda İzmir’in ihracatını domine eder konumda olan İzmir Alsancak Limanı’nın yoğunluğu nedeniyle 2004-2008 yılları arasında ihracatçılar olarak 350 milyon dolar sıkışıklık zammı ödemek durumunda kalmıştık. Sonraki yıllarda Alsancak Limanı’na gerekli yatırımların yapılmaması ve hantal yönetim nedeniyle Aliağa’daki limanlar öne çıktı. Bugün İzmir Gümrük Müdürlüğü’nden 9,2 milyar dolarlık ihracat olurken, Aliağa Gümrük Müdürlüğü 22,5 milyar dolar ihracatı kayda alır hale geldi. Türkiye’nin gözbebeği konumundaki Alsancak Limanı mevcut yapıda her geçen gün kan kaybediyor. Bu kan kaybı özelleştirme ile son bulacaktır” ifadesini kullandı.