Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke cinayetiyle ilgili yürütülen soruşturmada, tutuklanan zanlının aşırı sağcı terör örgütü NSU ile ilişkili olabileceği ihtimali giderek somutlaşıyor.
Walter Lübcke, 2 Haziran’da evinde yakın mesafeden başına ateş edilerek öldürülmüştü. Olay yerinde elde edilen DNA bilgileri neticesinde 15 Haziran’da tutuklanan zanlı Stephan E.’nin daha önce Hessen eyaletinde NPD (Milliyetçi Demokrat Parti) adlı ırkçı parti ve ‘Combat 18‘ gibi başka Neonazi oluşumlarla bağlantı içinde olduğu saptanmıştı.
Soruşturmada ulaşılan son bilgilere göre, 45 yaşındaki Stephan E., Almanya'da 8'i Türk 10 kişiyi öldüren aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresinin üyeleriyle de bağlantılı.
6 Nisan 2006'da Halit Yozgat’ın NSU tarafından öldürülmesinden birkaç gün önce Kassel’de örgütün 2011’de intihar eden elebaşları Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’la birlikte bir yaş günü partisine katıldığı belirlenen Stephan E.’nin, örgütün liderlerinden Beate Zschaepe’yle de aynı partide tanıştığı saptandı.
İstihbarat kurumlarının son günlerde aşırı sağcı çevrelerdeki muhbirleri üzerinden elde ettiği bilgiler, Zschaepe’nin Stephan E.’ye Walter Lübcke’in öldürülecekler listesinde olduğunu söylediğini ortaya koyuyor.
NSU’nun aktif olduğu 2000’li yıllarda, çoğu yabancı dostu ve liberal görüşlü siyasetçilerden oluşan 'öldürülecekler listesi' hazırladığı ortaya çıkmıştı. Başbakan Merkel'in sığınmacılara açık kapı politikasını savunan Lübcke daha önce aşırı sağcılardan tehditler almıştı.
Öte yandan Lübcke cinayetiyle bağlantılı, Almanya’da son yıllarda aşırı sağcılarla ilgili olaylarda polisin ve güvenlik birimlerinin zaafiyetleri tartışma konusu oluyor.
Devletin aşırı sağa ve Neonazilere karşı hoşgörülü, esnek davrandığı iddia ediliyor ve tehdit altında olduğu bilinen Lübcke’nin öldürülmesi bu durumla da açıklanıyor.
Son zamanlarda iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından hazırlanan çok sayıda rapor bu iddiaları doğru çıkarıyor. Aşırı sağcı çevrelerin farklı akımları içinde terörist eğilimlerin hızla artığını belirleyen değerlendirmelerde, bağlantıların emniyet teşkilatları ve orduya kadar uzandığını da saptanıyor.
Son bir yıl içinde, ırkçı, eski teğmen Franco A. ile bağlantılı Alman ordusu içindeki bir oluşumun, aralarında Cumhurbaşkanının da bulunduğu siyasetçilere suikast planladığı ortaya çıkmış, ardından ordu içinde "Hanibal'ın Gölge Ordusu" adlı gizli bir grubun ülkede iç savaş çıkarmayı, darbe yapmayı tasarladığı iddia edilmişti.
Hessen eyaletinde bir grup polisin ise, ‘NSU 2.0’ adlı bir oluşuma gittikleri ve Türkiye kökenli bazı kişilere tehdit mektupları gönderdikleri saptanmıştı.
İçişleri Bakanlığı verilerine göre ülkedeki aşırı sağ görüşlü kişilerin sayısı 24 bin; bunların yaklaşık 12 bin 700’ünün şiddet eğilimlisi olduğu tahmin ediliyor.
Walter Lübcke cinayeti ve son dönemde güvenlik kurumlarında yaşanan güvenlik skandalların, Almanya'da göçmen kökenliler arasında tedirginliğe yol açtığını savunan Almanya Türk Toplumu Başkanı Gökay Sofuoğlu, "güvenlik birimleri aşırı sağa karşı kör kalıyor" diyor: “Lübcke’nin bu şekilde katledilmesi, son zamanlarda farklı yerlerde mülteci siyasetine daha farklı yaklaşan insanlara karşı tehditlerin yağdırılması, Almanya’da uzun bir süredir, bizim de dikkatimizi çeken, sağ terörün çok fazla dikkat bulmadığına, siyasetin çok fazla ciddiye almadığına dair işaretler. Lübcke’nin öldürülüş şekli ve daha sonraki tartışmalar, olayı bireysel bir cinayet olarak göstermeye çalışmak, arkasında siyasi bir gücü aramaya çalışamamak, gerçekten Almanya’da aşırı sağa karşı mücadelede gelinen noktayı gösteriyor. Bu önümüzdeki dönem için endişe verici bir gelişme.”
Güvenlik güçlerinin, aşırı sağcı terör saldırıları ve cinayetlerindeki ihmallerine dikkat çeken Sofuoğlu, radikal İslamcılar konusunda da eksik mücadele verildiğini, ülkede genel olarak bir güvenlik sorunu olduğunu savunuyor: “Aslında Almanya’da bir genel güvenlik sorunu var. Aşırı İslamcılarla ilgili, örneğin Berlin’deki katliamı düzenleyen Amri’yle ilgili de güvenlik güçlerinin oldukça ihmali görülüyor. Bu genel güvenlik sorununu herhalde çokta fazla ciddiye almıyorlar. Ondan dolayı İslami çevrelerle aşırı sağ çevreler arasında bir yarış içerisine girilmesi de yanlış. Sonuçta nereden gelirse gelsin terör bir güvenlik tehlikesi teşkil etmekte. Bu eksikliğin nasıl giderileceğine yönelik bir açıklama olmadı. Örneğin NSU’yu hatırlatan bir olay olmasına rağmen, İçişleri Bakanı’nın sanki bu ülkede hiç NSU cinayetleri olmamış gibi bir tavır takınması ve tek kelimeyle değinmemesi, olayın boyutlarını gösterme açısında yeterli.”
Irkçı ve aşırı sağcı çevreler tarafından tehdit edildiğini aktaran Gökay Sofuoğlu, buna rağmen Almanya Türk Toplumu Başkanı olarak korkmadan işine devam etmeye kararlı olduğunu belirtiyor: “Ben genelde Almanya’da güvenlik konusunda korkuyorum. Bireysel olarak korkmuyorum. Korku çok iyi bir yol arkadaşı değil, çünkü korkarsanız geri çekilirsiniz. Çekildikçe de onlara meydanı bırakırsınız. Düşüncelerinizi korkusuzca söylemeniz ve karşınızdakinin düşüncelerini korkusuzca dinlemeniz gerekiyor. Tehditler yazılı ve farklı kanallardan geliyor. Ama bu tehditlere pabuç bırakmamak gerekiyor eğer söz konusu geleceğin inşasıysa.”