Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer yeni görevine başladıktan bir gün sonra verdiği ilk demecinde İslam’ın Almanya’ya ait olmadığını söyledi. Bild gazetesine konuşan Seehofer, İslam dininin Almanya’nın bir parçası olup, olmadığı şeklindeki soruya, “Hayır, İslam Almanya’ya ait değildir. Almanya Hristiyanlık kültürüyle yoğrulmuştur,” şeklinde cevap verdi. Alman toplumunun Hrıstiyan değerler üzerine kurulu olduğunu söyleyen Bavyera eyaleti eski Başbakanı, “Müslümanlar bizim yanımızda veya karşımızda değil, bizimle yaşamak zorundalar,” dedi. Almanya’da yaşayan Müslümanların Almanya’ya ait olduğunu söyleyen Seehofer, “Bu kendi geleneklerimizden ve görgü kurallarımızdan vazgeçeceğiz anlamına gelmez,” şeklinde görüş belirtti ve bunlara örnek olarak Pazar günlerinin dini gelenek olarak tatil olmasını ve Noel ile Paskalya’nın toplumun ortak değerlerini oluşturmasını gösterdi.
12 yıl önce başlatılan ve Müslüman dernek temsilcileriyle devlet yetkililerini bir araya getiren Almanya İslam Konferansı’nın sürdürülmesini hedeflediğini de bildiren bakan, “İslami derneklerle aynı masaya oturmamız lazım, onlara diyalog arayışında olmalıyız. Bir şeylere ulaşmak için karşılıklı anlayış göstermeliyiz ve birbirimize destek olmalıyız. Birbirimizle konuşursak başarılı oluruz,” diye konuştu.
Seehofer’in İslam konusundaki açıklamaları Berlin’de değişik tepkilere neden olurken, Başbakan Merkel sözcüsü Steffen Seibert üzerinden yaptığı açıklamada, İslam’ın Almanya’ya ait olduğunu ifade etti. Merkel’in açıklamasında, “Almanya Hristiyanlık ve Musevilikle şekillenmiştir. Ancak ülkemizde yaşayan ve kanunlarımıza, değerlerimize uyan milyonlarca Müslüman ve dinleri İslam da Almanya’ya aittir,” görüşü yer aldı.
Almanya'nın eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff, 2010 yılında “İslam, Hristiyanlık ve Musevilik gibi Almanya'ya aittir,” sözleriyle yoğun bir tartışma başlatmış, Başbakan Angela Merkel de 2015 yılında bu görüşe katıldığını da ifade etmişti. Hükümet ortaklarından Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi CSU Genel Başkanı’da olan Horst Seehofer daha önce yaptığı çeşitli açıklamalarda Türkiye ve Arap ülkelerinden gelen göçmenlerin genel olarak Almanya’ya uyum sağlamakta zorlandığını, o yüzden ‘başka kültürler’ olarak tanımladığı bu ülkelerden daha fazla göçün engellenmesi gerektiğini, burada yaşayanların da Almanya’nın temel değerlerini kabul etmesinin alternatifi olmadığını söylemişti.
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tavrıyla bilinen Seehofer’in, Federal İçişleri Bakanlığı’nın adını, ‘İçişleri, İmar Bakanlığı’ olarak değiştirmesi de tepkilere neden oldu. Almanya Türk Toplumu, yurt kavramının “dışlama ve bölünmeyi teşvik etmesinden” endişe yarattığını açıkladı. Horst Seehofer’in İslam’ın Almanya’ya ait olmadığı açıklamasının ülkede hemen hergün camilere yönelik saldırıların yaşandığı bir döneme rastlaması dikkat çekerken, Merkel’in CDU’sunun Bavyeralı kardeş partisi CSU’lu politikacının bakanlık görevinde aşırı sağcı Almanya için Alternatif AfD’nin kullandığı milliyetçi söylemler ve politikaya benzer bir çizgi izleyeceği söyleniyor.
Gelecek Ekim ayında Bavyera’da yapılacak eyalet seçimi öncesinde CSU’nun muhafazakarlaşma ve daha sağa kayma konusunda sadece sembolik kalmayacağını dile getiren Seehofer’in göçmenlere ve sığınmacılara karşı daha sert bir söylem kullanacağı tahmin ediliyor. Angela Merkel de, geçen Çarşamba dördüncü kez başbakan seçildikten sonra verdiği bir demeçte, hedefinin gelecek seçimlerde AfD’yi meclis dışı bırakmak olduğunu belirterek, “Bizim hedefimiz tepki olarak bu partiyi seçen insanların sorunlarını çözmek. AfD’yi zayıflatarak, mümkünse meclis dışı bırakmak,” şeklinde görüş belirtmiş, ayrıca Horst Seehofer’in sığınmacıları daha hızlı sınırdışı etme planlarına destek verdiğini de söylemişti.