ABD, Çin ve Japonya’nın ardından dünyanın dördüncü, Avrupa’nın ise en büyük ekonomisine sahip Almanya, ilk kez bir "Ulusal Güvenlik Stratejisi" belirledi.
2021’in Eylül ayında kurulan üç partili SPD-Yeşiller-FDP koalisyon hükümetinin en önemli hedefleri arasında yer alan ve uzun tartışmalardan sonra karara bağlanan Ulusal Güvenlik Strateji belgesi, bugün Başbakan Olaf Scholz, Dışişleri Bakanı Annelana Baerbock, Savunma Bakanı Boris Pistorius ve Maliye Bakanı Christian Lindner’in katıldığı ortak bir basın toplantısında tanıtıldı.
2. Dünya Savaşı sonrasında ilk kez bir güvenlik stratejisi belirlenmesini "alışılmadık ve çok önemli bir karar" olarak niteleyen ve "Güvenlik olmadan özgürlük, istikrar ve refah olmaz" diyen Scholz, temel fikrin Almanya'nın güvenliğine yönelik tüm iç ve dış tehditlerin dikkate alınması olduğu söyledi.
Bunlar arasında askeri saldırıların yanısıra siber saldırılar, kritik altyapıya yönelik saldırılar, Rusya ve Çin ile ilişkiler ve iklim değişikliği gibi konuların bulunduğunu ifade eden Başbakan, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını önemli bir dönüm noktası olarak nitelendirdi ve Moskova’yı barış ve güvenliğe yönelik en büyük tehdit olarak tanımladı.
Scholz, savaşın başlamasından kısa bir süre sonra savunma harcamalarının artırılacağını açıklamış, bu kapsamda savunma harcamalarına bütçeden ayrılan payın yüzde 1,5'tan yüzde 2'ye yükseltilmesi kararı alınmıştı.
Basın toplantısında sıklıkla Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından önemli dersler çıkarılması gerektiğini savunan Dışişleri Bakanı Baerbock, bu nedenle sadece iç faktörleri değil, dış faktörlerin de dikkate alan bir strateji geliştirdiklerini ve bunun yaşama geçirebilmesi için tüm Avrupalı ve Atlantik ötesi ortakların desteğine ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Baerbock, "21. yüzyılda güvenlik, askeri ve diplomasiden daha önemli. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırı savaşı, barış ve özgürlüğün gökten düşmediğini gösterdi. Almanya'nın güvenliğine yönelik zorluklar hayatın her alanında yaşanıyor." şeklinde konuştu.
Savunma harcamaları yüzde 2’ye çıkarılacak
Savunma Bakanı Pistorius ise, Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin üç boyutlu olduğunu söylerken, bunları savunma, dayanıklılık ve sürdürülebilirlik olarak tanımladı.
Federal hükümetin Alman Silahlı Kuvvetleri’ne ek 100 milyar Euro ayırma kararı aldığın hatırlatan ve Alman ordusunun güçlendirileceğini duyuran bakan, özgür, demokratik ve ekonomik düzenin enerji dahil dış etkenlerden korunacağını, ayrıca iklim, biyolojik çeşitlilik ve küresel gıda güvenliğinin de güçlendirileceğini söyledi.
Almanya’nın, güvenliğini garanti altına alırken aynı zamanda NATO müttefiklerinin güvenliğine de katkı sağladığını anlatan Maliye Bakanı Lindner, NATO'nun gayrisafi milli hasılasının yüzde 2'sinin savunma giderlerine harcanması hedefine önümüzdeki yıldan itibaren uyacaklarını da açıkladı. Özellikle ABD'den ve NATO'dan savunma harcamalarını yüzde 2'ye çıkarması yönünde gelen eleştiri ve taleplere karşı Almanya'nın 2022 yılındaki savunma bütçesi yüzde 1,6'da kalmıştı.
Strateji belgesinde Çin’e ayrı bir yer ayrılması dikkat çekti. Belgede Çin'in politik hedeflerine ulaşmak için ekonomik ağırlığını kullandığı, bölgesel istikrara artan şekilde baskı uyguladığı ve insan haklarına saygı göstermediği belirtildi.
Zihniyet değişikliği mi?
Siyasi gözlemciler, "Ulusal Güvenlik Stratejisi" belgesini Almanya’nın en keskin politika değişikliği olarak yorumluyor ve böylece Almanya'nın 2.Dünya Savaşı sonrasında onlarca yıldır izlediği savaş karşıtı politikanın da son bulduğu ifade ediliyor.
Stratejinin amacının, Almanya’nın Avrupa’nın güvenliğine ve NATO’ya yapacağı katkıların yönünü belirlemenin yanısıra, ülkenin dünya siyasetindeki öncü rolünü de açıkça vurgulamak olduğunun altı çiziliyor ve bu gelişme Alman dış politikasında zihniyet değişikliği şeklinde isimlendiriliyor.