Almanya’da siyaset genelde dürüst ve şeffaf olarak biliniyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü‘nün (Transparency International) her yıl yayınladığı raporlarda yolsuzluk sicili en temizlerden biri olarak tanımlanan ve ilk sıralarda yer alan Almanya’da son dönemde ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet olayları, imaj kaybının yanısıra, ülkedeki siyasetin şeffaflığını da tartışmaya açtı.
Son olarak Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinin, kendisine sızdırılan veri ve belgelere dayanarak verdiği habere göre çok sayıda Alman milletvekili ve siyasetçi, aldıkları büyük rüşvetler karşılığında Azerbaycan adına lobicilik yapmakla suçlanırken, iddiaların federal seçimler öncesinde özellikle Birlik Partileri CDU/CSU’yu zor durumda bıraktığı vurgulanıyor.
Ortaya çıkan belgeler, hükümet ortağı ve Hıristiyan Demokrat CDU’nun kardeş partisi Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) üyesi Federal Meclis eski milletvekili Eduard Lintner’in "Azerbaycan’dan rüşvet alıp paylaşma" ağındaki kilit isim olduğu iddialarını güçlendirirken, rüşvet ve yolsuzluk skandalına şimdiye kadar bilinenden çok daha fazla ismin karıştığı da öne sürülüyor.
Federal Başsavcılık, Lintner hakkında Azerbaycan’dan rüşvet aldığı suçlamasıyla soruşturma açmıştı. Lintner, 2013 yılında Avrupa Parlamentosu milletvekili olduğu dönemde, Azerbaycan seçimlerinden kısa bir süre sonra seçim gözlemci grubu adına hazırladığı raporda, "Seçimlerin uluslararası
standartlara uygun" olduğunu duyurmuş, daha sonraki yıllarda da ülkede ifade özgürlüğü gibi temel haklarda bir sorun olmadığı şeklinde açıklamalar yapmıştı. Lintner'in Azerbaycan’ı yöneten Aliyev ailesi ile bağlantılı olduğu iddiaları sürerken, 2017 yılında ulaşılan belgelere göre toplam 800 bin Euro rüşvet aldığı öne sürülmüştü.
Sızan yeni veriler ise, Lindtner’in paravan şirketler üzerinden en az 3,5 milyon Euro para aldığını, bu parayı Azerbaycan hakkında Almanya ve Avrupa ülkelerinde çıkan olumsuz haberleri bertaraf etmek için lobi çalışmalarında kullandığını gösteriyor. İddialara göre Lindtner, oğlu ile birlikte kurduğu bir paravan firma üzerinden CDU’lu milletvekilleri Karin Strenz ve Axel Fischer’e Bakü yönetimi lehine lobicilik yapmaları karşılığında "maaş" bağladı. Kısa bir süre önce Küba’dan dönerken uçakta yaşamını yitiren Karin Strenz‘in ayda 10 bin Euro "maaş" alırken, Fischer’e de benzer bir miktarda ödeme yapıldığı tahmin ediliyor. Fischer’in dokunulmazlığı kaldırılıp hakkında Münih Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı. Bir diğer CDU’lu siyasetçi Mark Hauptmann ise Vietnam ve Tayvan’ın yanısıra Azerbaycan için lobi faaliyetleri karşılığında kendi gazetesine onbinlerce Euro reklam geliri elde etmekle suçlanıyor. Hauptmann, iddiaların medyaya yansıması üzerine Mart ayında Federal Parlamento milletvekilliğinden istifa etmişti.
Süddeutsche’nin ulaştığı belgeler, Alman siyasetinin bir diğer önemli ismi Thomas Bareiss’in da konuyla ilişkisi olduğu iddialarına yer veriyor. Hükümetin Turizmden Sorumlu Müsteşarı olan CDU’lu Bareiss’in 2006 yılında stajyer olarak yanına aldığı bir kadının, daha sonra Eduard Lintner’in kurduğu bir şirkete geçtiği, 2015 yılında ise Karin Strenz ile birlikte ortak bir firma kurduğu belirtilerek, Thomas Bareiss’ın desteklediği bir "Alman-Azerbaycan Dostluk Derneği" üzerinden 800 bin Euro’nun Lindtner’in şirketine aktarıldığı öne sürülüyor. Bareiss‘in geçen sene ilkbaharda, Corona hastaları için kullanılan solunum cihazlarını imal eden bir Alman firmasına telefon ederek, aletleri öncelikli olarak Bakü’ye göndermelerini önerdiği ortaya çıkmıştı.
Bakü’den “havyar diplomasisi”
Azeri yetkililer, ülkelerine yönelik eleştirileri susturmak için "havyar diplomasisi" adı verilen bir girişimle yıllardır Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde rüşvet dağıtmakla suçlanıyor. İngiliz Guardian ve Alman Süddeutsche Zeitung gazetelerinin 2017’de yayınladıkları belgelerde, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve hükümetinin, 2 milyar 400 milyon Euro‘luk gizli bir fondan 16 binden fazla gizli ödeme gerçekleştirdiği, ayrıca sunulan hediyeler arasında havyar, halı, altın takıların yer aldığı, Azerbaycan’da lüks otellerde konuk edildikleri, orada erkek siyasetçilerin odalarına hayat kadınları gönderildiği haberi gündeme gelmişti.
Bir Alman gazetecinin sözleriyle, "Holywood filmlerinin senaryolarını anımsatan" rüşvet ve yolsuzluk iddiaları Berlin’de yolsuzlukla mücadele yasalarındaki boşlukları da ortaya çıkardı. Alman parlamenterler brüt 10 bin Euro aylık maaş alıyor, ana görevi milletvekilliği olmak kaydıyla ve çalışmalarının odağında bu olduğu sürece üstlendikleri yan işlerden de para kazanmalarının önünde bir engel yok. Bazı CDU ve CSU’lu milletvekillerinin Corona virüsüne karşı koruyucu maske satan şirketlere arabuluculuk yapıp yüzbinlerce Euro "komisyon" aldıkları şüphesiyle soruşturma başlatılmıştı. Geçen Nisan başında Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz eyalet seçimlerinde CDU’nun aldığı ağır yenilgi, siyasilerin karıştığı yolsuzlukların ve rüşvet haberlerinin göstergesi olarak yorumlanmıştı.
26 Eylül’de yapılacak genel seçimler öncesinde yeni yolsuzluk ve rüşvet olaylarının önüne geçmeyi hedefleyen Birlik Partileri CDU/CSU kendi milletvekilleri için geçerli olacak yedi maddelik bir "İş anlaşması" hazırladı. Buna göre, Birlik Partileri’nden parlamenterler, Avrupa Parlamentosu, federal
ve eyalet parlamentolarındaki çalışmaları ve aldıkları maaşın dışında, kazanç sağladıkları tüm faaliyetlerini bildirmek zorunda olacak. Şahsi bağış toplanmasını yasaklayan anlaşma partililere seçildikleri bölgelerdeki kamu kurumları ile ticari ilişki kurmayı da yasaklıyor.