Belediye başkan adaylarını tanıtmak için Diyarbakır’a giden Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Kürtçe'nin TBMM tutanaklarına “X” ya da “bilinmeyen dil” olarak yazılmasına tepki göstererek, “Dilleriyle, kültürleriyle kavga eden bir Türkiye istemiyoruz” dedi.
Diyarbakır büyükşehir ve bazı ilçe belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısında konuşan Ali Babacan, sözlerine kayyumları eleştirerek başladı. Diyarbakır’ın, seçmen iradesinin gasp edildiği bir şehir olduğunu dile getiren Babacan, “Beştepe’dekilere göre Diyarbakırlı’nın oyu değersiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı dönemine vurgu yapan Babacan, “Sayın Erdoğan, belediye başkanlığı ile çıktığı yolda, o günkü vesayet düzenine karşı mücadele ederek, halkın oylarıyla kazandı. Fakat şimdi döndü, dolaştı kendisi bir vesayet düzeni oluşturdu” diye konuştu.
Bakanlığı döneminde sıfırlandığını savunduğu mutlak yoksulluğun geri geldiğini söyleyen Babacan, iktidarın toplumu açlığa mahkum ettiğini söyledi ve “Türkiye’de her 100 öğrenciden yaklaşık 20’si, haftada en az bir gün parası olmadığı için yemek yiyemiyor, öğün atlıyor. Çocuklarını aç bırakan bir ülke oldu Türkiye. Anne babaları gizli gizli ağlatan bir ülke oldu” dedi. Basın toplantısını izleyen partililere “Sizden bir şahitlik istiyorum” diye seslenen Babacan, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğu Türkiye’de insanların bir kilo peynir almakta zorlandığına; iktidarın ‘aya gideceğim’ diye övündüğü ülkede, ev ve araba almanın hayal olduğuna; insanların kira ödeyemediğine şahitlik etmelerini istedi. İzleyenler de şahit olduklarını söyledi.
Meclis tutanaklarında geçen “bilinmeyen dil” tepkisi
Babacan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Kürtçe’yle ilgili tartışmalara da değindi. Kürtçe’nin TBMM tutanaklarına “bilinmeyen dil” olarak yazılmasına tepki gösteren DEVA lideri, Türkiye’de en çok konuşulan ikinci dili olmasına rağmen Kürtçe’nin, Millet Meclis çatısı altında ısrarla yok sayıldığına vurgu yaptı.
Kürtçe’nin tutanaklara son zamanlarda üç nokta olarak yazıldığına dikkat çekerek, “Tutanaklara ‘X’ yazıyorlar; ‘bilinmeyen dil’ yazıyorlar. Ne demek bilinmeyen dil? Fransızca’yı, İngilizce’yi bilenler, konuşulduğunda tanıyanlar, ülkemizde milyonlarca insanın konuştuğu dilin hangi dil olduğunu bilmiyor. Şimdi en son tutanaklara baktık. Bu sefer ne yapmışlar? Üç nokta koyup, altına da ‘Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi’ demişler. Bu ülkede Kürt sorununun birden fazla bileşeni var ama en büyük bileşeni dil meselesidir. Siz daha dilin adını söyleyemezseniz, bunun adını koymazsanız bu ülkede eşit vatandaşlıktan bahsedemezsiniz” diye konuştu.
DEM Parti’nin Süryani Milletvekili George Aslan’ın Süryanice bayram kutlamasına tahammül edilmediğini ifade eden Babacan, şöyle devam etti: “Biz, insanların dilleriyle, kültürleriyle kavga eden bir Türkiye istemiyoruz. Biz, vekillerinin meclisten çıkartılıp polis aracına bindirildiği bir Türkiye istemiyoruz. Biz, insanların kimliklerinin ezilip geçildiği bir Türkiye istemiyoruz. Çağdışı kavgaları istemiyoruz. Bıkmadınız mı yahu bu kavgadan?”
“Anadil mahkemelerde var, Meclis’te yok”
Mahkemelerde anadilde savunma hakkının 2013’te tanındığına dikkat çeken Babacan, “Ama maalesef Meclis’te aynı zihniyet devam ediyor. Hak ve özgürlüklerin sağlanmasında bir adım bile yol kat edememişiz. 2002 öncesini hatırlayın; Kürt sorunu deyince ilk akla gelen şey Kürtçe üzerindeki yasaklardı. Benim de bakanlık yaptığım dönemde, Kürt dili üzerindeki baskılar yavaş yavaş hafifledi. Şimdi geldiğimiz yere bakın, bugünkü iktidar döndü dolaştı, 90’lı yıllara geldi. 2002 öncesine park etmeye çalışıyor” dedi.
Konuşmasında, 1980’lerin başında Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan işkencelerle anılan Esat Oktay Yıldıran’ın adının İzmir’de bir okula verilmesini de eleştiren Babacan, mevcut tablodan sadece iktidar ve ortağının sorumlu olmadığını savundu. Muhalefete de tepki gösteren Babacan, “Bir de bunlardan yüz bulan, bunların ‘hata’ dediklerini dahi savunan, zehirli bir güruh var. Bu güruh pek çok muhalefet partisine de nüfuz etmiş durumda. Irkçılıkla, öfkeyle, düşmanlıkla beslenen; Kürtçe duyunca kaşları çatılan; siyaseti düşman üretmekten ibaret gören, popülist bir güruh. Biz onların da karşısında duracağız, onlarla da mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.
Forum