ANKARA —
Türkiye'de 'Gezi Parkı süreciyle birlikte yaygınlaşan toplumsal muhalefetteki eylemlilik hali sonbaharda devam edecek' beklentisi tartışılıyor. Bu tartışmada iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) toplumsal desteğinde zayıflama yaşanacağı iddiası da yer alıyor. Gezi Parkı sürecinden önce yayınladığı kitabıyla 'AKP zirve noktasına ulaştı ve artık düşüşe geçecek' teziyle dikkat çekmiş Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Yard.Doç.Dr. Burak Cop da, sonbahardaki eylemler ve 2014'te üst üste yapılacak seçimlerle Türkiye'de iktidar değişikliği yolu açılacağı iddiasında.
Akademisyen Burak Cop, Amerika'nın Sesi'ne yaptığı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 31 Aralık 2014 itibariyle 'eski gücünden eser kalmamış bir siyasetçi' olacağını savundu.
Son olarak merdivenleri rengarenk boyama ile gerçekleşen gökkuşağı eylemleri ve ODTÜ'de devam eden ağaç nöbetiyle Türkiye'yi sonbaharda da hareketli günler bekliyor görünüyor. Bu tablo, AKP'ye yönelik tepkilerde artış yaşandığı ve yaşanacağı tartışmalarına zemin oluşturuyor. Tartışmalarda, henüz Gezi Parkı süreci de yaşanmadan önce geçtiğimiz Mart ayında yayınlanan kitabıyla bu tabloyu öngörmüş olan Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Cop ismi de dikkat çekti.
Amerika'nın Sesi olarak Türkiye'yi sonbahar ve 2014'te neler beklediğini sorduğumuz Cop, kitabındaki 'AKP zirve noktasına ulaştı ve artık düşüşe geçecek' tezini yineledi ve bu tezi ileriye de taşıdı. Erdoğan'ın 2014 yılı sonunda mevcut liderlik gücüne sahip olmayacağını iddiasını ortaya atan Cop, uzmanlık alanı seçimler ve seçim sistemleriyle bu iddiasının gerekçelerini de açıkladı.
‘AKP'nin düşüşü orijinal öngörü değil, emareleri var’
VOA: “Kitabınızdaki tez açısından sizce AKP artık zirve noktasına mı ulaştı ve bundan sonraki süreçte düşüş mü yaşayacak?”
Burak Cop: “Benim yaklaşım ile öyle görünüyor. Kitap Mart ayında yayınlandığında, Ocak ayı itibariyle siyasi konularda inisiyatif AKP'nin eline geçtiği dönemdi. Top yeniden AKP'nin ayağına gelmişti. Ekonomik göstergeler sınırlı bir karamsarlık yaratıyordu. Ekonomik büyüme 2012'de beklentilerin altında kaldı ve yüzde 2,2 oldu. Ama 2013 ve 2014'te daha fazla büyüme öngörülüyordu. Dolayıyla karamsarlığa yol açan bir durum yoktu. 2013'ün Mart ve Nisan ayı dönemlerini AKP'nin zirve ayı diye tanımlayabiliriz. Henüz Mayıs ayında FED Başkanı Bernanke açıklama yapmamış ve sıcak para akışı riski ortaya çıkmamıştı. Benim bu kitabım yayınlandığında AKP'nin düşüşüne kimse ihtimal vermiyordu. Oysa ben kitabı Temmuz 2012'de yazmaya başlamıştım.
AKP'nin düşüşünü orijinal bir öngörü olarak sunmuyorum Ama ortadaki emarelerle birlikte AKP ile cemaat arasındaki kırılmadan bir çatlağa ve başka etkenlerle birlikte o çatlaktan bir fay hattı ortaya çıkabileceğini öngörüyordum. Ve sonrasında yaşananlar beni haklı çıkardı. Gezi süreciyle birlikte insanlar dönüp kitaba baktı ve kitap kısmen popülerleşti.”
"Sonbaharda düşük yoğunluklu muhalefet olacak"
VOA: “Tezinizi de destekleyecek şekilde sonbaharda Türkiye'de toplumsal eylemler sizce devam edecek mi?”
BC: “Sonbahardaki hareketliliği, hükümet de eylemciler de öngörüyor. Nasıl olacağı ise biraz belirsiz. 31 Mayıs'tan itibaren Türkiye'de aslında bir halk ayaklanması vardı. Geniş kapsamlı ve sürekliydi. Sonbaharla birlikte ise düşük yoğunluklu da olabilir. Beyoğlu Belediyesi'nin Cihangir'deki merdivenleri griye boyaması nedeniyle merdiven boyama eylemleri tetiklendi. Bunu daha düşük yoğunluklu muhalefet olarak görebiliriz. Buna benzer eylemleri görebiliriz. Bir gün veya birkaç gün boyunca devam edecek eylemler olacaktır. Gezi süreci bir birikim sonucu ortaya çıktı ve bu birikim devam ediyor. Gezi Parkı'ndan önce 1 Mayıs'ta da polis şiddeti vardı. Dolayısıyla bu iktidar çok fazla mağduriyet biriktirmeye başladı ve Gezi meselesi toplumsal tepki patlamasını tetikledi. Mağduriyetler oldukça da eylemler gelecektir.”
Kürt sorunu ve AKP iktidarı
VOA: “Kitabınızdaki AKP'nin yükselişi ve düşüşü tezi bakımından önemli bir faktör de Kürt sorunu. Bu sorun ile ilgili gelişmeler iktidarı nasıl etkiliyor?”
BC: “Kürt meselesi tabii iktidar için atacağı adımlara göre. Bir avantaj olma ihtimali de, bir dezavantaj olma ihtimali de var. Şu anda KCK Eş Başkanı Cemil Bayık'ın açıklamaları, yasal Kürt siyaseti temsilcilerinin açıklamalarında Barış Süreci'nde bir sarpa sarma hali görülüyor. Yeniden çatışmaların başlaması, cenazelerin gelmesi her halükarda bir iktidar için [hatta] iktidarda kim olursa olsun aleyhinedir, halk tarafından ona fatura edilir. Bunun yanı sıra, eğer ki Gezi eylemlerine çok sınırlı ve temsili bir katılım gösteren BDP, 'devlet koşulları yerine getirmiyor' diyerek sonbaharla birlikte onlar meydanlara çıkarsa AKP bir taraftan da sıkışmış olacaktır. Kürt meselesinin önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Mevcut tabloda siyasi inisiyatif gitgide AKP'nin elinden kaymış görünüyor. Mart ayında özellikle de Abdullah Öcalan'ın Nevruz açıklamaları AKP'ye siyasi inisiyatif sağlamışsa, Kürt cephesinde 'Beklentilerimiz karşılanmıyor' algısı arttıkça o cephede de eylemliliği arttırabilir.”
‘En önemli viraj, Cumhurbaşkanlığı seçimi’
VOA: “Seçimler konusunda uzman bir akademisyen olarak 2014'teki seçimler için ne düşünüyorsunuz?”
BC: “Mart ayındaki yerel seçimlerde AKP'nin oy kaybına uğrayacağını düşünüyorum. Ama bunun büyük oranda olacağını düşünüyorum. Elbette mevcut tablo ile yorumluyoruz. Mevcut tabloda AKP yüzde 45'in üzerine çıkacak görünmüyor ama yüzde 40'ın da altına inecek görünmüyor. Türkiye'de asıl Erdoğan iktidarının şarampole yuvarlanmasının önünü açacak viraj bence Cumhurbaşkanlığı seçimi. Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 turlu olacak ve adaylardan birisi ilk turda yüzde 50 oy alamazsa, ikinci turda ilk turda en çok oy almış iki aday kozlarını paylaşacak. Tamamıyla Erdoğan taraftarları ve karşıtları seçimi haline gelecek. O zaman Erdoğan'ın gerek şahsi olarak gerekse iktidar olarak yıpranması ve Batı dünyası açısından da AKP'nin eskiden ifade ettiği değeri taşımaması ile Cumhurbaşkanlığı seçimi virajına girilecek. Ben Erdoğan'ın alamayacağı virajın da o viraj olduğunu düşünüyorum. Yerel seçimden sonra AKP içerisindeki ayrışmaların ete kemiğe bürüneceğiz düşünüyorum.”
‘Erdoğan'ın eski halinden eser kalmayacak’
“Ben bu kitabı yazdığımda pekçok insan güldü ancak Gezi ayaklanması başlayınca 'acaba AKP düşecek mi?' dediler. Benim yine size çok iddialı gelecek belki ama bir başka tezim daha var. 2014 yılı sonunda 31 Aralık itibariyle Tayyip Erdoğan'ın ‘eski bir siyasetçi olacağını’ düşünüyorum. Temkinli ifade etmem gerekirse de Erdoğan'ın eski halinden eser kalmamış bir siyasetçi olacağı görüşündeyim.”
"ABD ve Batı AKP'den vazgeçmeye başladı"
VOA: “Peki Türkiye'deki AKP iktidarı açısından başta ABD olmak üzere Batı dünyası dış faktör olarak ne derece ve nasıl etkili olacak?”
BC: “Batı dünyasında, Erdoğan iktidarını yararlı görme noktasından zararı daha fazla gibi görme noktasına taşıyan unsurlar var. AKP Suriye'de üstlendiği misyonu başaramadı. [Amaç] Suriye'de en başta Esad rejiminin devrilmesi ve yerine Müslüman Kardeşler yönetimi geçmesiydi. Mısır ile Suriye'deki rejimler birlikte Türkiye'de bunun hamiliğini, ağabeyliğini yapacaktı. Bir kere AKP kendine biçtiği bu görevi yerine getiremedi. Mısır'daki müttefikini de kaybetmesiyle birlikte Ortadoğu'nun ağabeyi olma noktasından 'değerli yalnızlık' gibi gülünç bir kavram ile meşrulaştırılmaya çalışılan gülünç bir izolasyon noktasına geriledi. Bu ABD açısından AKP'ye verilen bir eksi puan diyelim. Yine Suriye'de, Esad rejimindeki direnç ve Rojava'da Kürt unsurlar da güçlenince biraz da telaşla El Kaide'ye bağlı unsurları, El-Nusra'yı desteklemeye başladı. Mesela Reyhanlı patlaması sonrasında RedHack'in açıkladığı belgelere göre El-Kaide'nin Türkiye'ye patlayıcı soktuğu kayıtlardaydı. Son durumda Reyhanlı patlaması üzerine gidiliyor. Önce patlamadan dolayı Suriye'deki Baas rejimi suçlandı şimdi nedense hükümetten kimse Reyhanlı'nın adını anmıyor. El-Nusra'ya, Türkiye'nin bu derece destek vermesinden ABD'nin rahatsız olduğunu düşünüyorum. Eğer bir şekilde ABD ve onun öncülüğündeki Batı, Suriye'ye bir şekilde neşter vurmayı başarırsa El-Nusra'ya yönelik bir operasyon da olacaktır. ABD'nin bu açıdan da AKP hükümetine eksi puan verdiğini düşünüyorum. Erdoğan'ın ısrarla istediği gibi Suriye'ye bir askeri müdahale olursa, bu aslında Türkiye lehine olmayacaktır ve Türkiye'nin Suriye'nin geleceğinde de söz sahibi olmayacağını düşünüyorum. Bu bahsettiğim faktörler, ABD ve Batı'nın gözünde on yıl boyunca AKP'yi desteklerken, artık AKP'den vazgeçmeye başladığını düşündürtüyor.
Şunu göz ardı etmemek lazım, ABD'nin de içinde yer aldığı Batı ülkelerinde ‘demokratik kamuoyu’ gibi bir kavram var. Belli oranda bu kamuoyu güçlü. Türkiye'deki otoriter baskı, gelişmeler elbette oradaki kamuoyunda ve entellektüel çevrelerinde yankı buluyor. Bu yankının da Batı hükümetleri üzerinde etkisi oluyor. Bunun de neticesinde Erdoğan'ın yerine daha uyumlu çalışılabilecek bir lider gelse diye bakılan biri olduğunu düşünüyorum.
Dış faktör etkisi de değerlendirildiğinde, AKP içindeki ayrışma ya da çatlaktan fay hattı oluşmasının, Batı ile daha uyumlu lider seçeneklerini ortaya çıkaracağını düşünüyorum. Bu noktadaki ayrışmada mesela Abdullah Gül'ün, Batı ile daha iyi ilişkiler yürütülmesi cephesinde olacağını düşünüyorum. Erdoğan ve ekibi ise, Milli Görüş günlerine dönüş ile daha fazla antisemitizm unsurlarıyla daha fazla Batı karşıtı bir cepheye çekilecektir.”
‘ABD yumurtalarını farklı sepetlere koyacaktır’
VOA: “Türkiye kamuoyunda ABD’nin iç politikadaki etkisine belirleyici nitelikte bir önem atfedilir. Siz ABD’nin rolünü Türkiye’deki iktidar seçimi açısından nasıl görüyorsunuz?”
BC: “ABD’nin Türkiye’deki gelecek süreçte yumurtalarını farklı sepetlere koyacağını söyleyebiliriz. ‘Bir partiyi destekliyoruz, diğerini desteklemiyoruz’ şeklinde olmayacaktır. ‘ABD gözünde AKP eski değerinde değil’ derken elbette AKP ile köprüleri atmasından bahsetmiyoruz. Ana muhalefet partisi olması özelliği nedeniyle CHP’nin de önü açılacaktır diye düşünüyorum. Keskin bir şekilde ABD’ye karşı ya da destekçi diye bakmak yanlış olacaktır. Bu noktada medya etkisi sınırlı. Mesela, AKP’nin medya ile çarpışarak iktidara geldiği görüşü, Erdoğan’ın söylediği doğru bir nokta. Dolayısyla ABD’nin rolünü tamamıyla belirleyici bir faktör olarak görmüyorum.”
Akademisyen Burak Cop, Amerika'nın Sesi'ne yaptığı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 31 Aralık 2014 itibariyle 'eski gücünden eser kalmamış bir siyasetçi' olacağını savundu.
Son olarak merdivenleri rengarenk boyama ile gerçekleşen gökkuşağı eylemleri ve ODTÜ'de devam eden ağaç nöbetiyle Türkiye'yi sonbaharda da hareketli günler bekliyor görünüyor. Bu tablo, AKP'ye yönelik tepkilerde artış yaşandığı ve yaşanacağı tartışmalarına zemin oluşturuyor. Tartışmalarda, henüz Gezi Parkı süreci de yaşanmadan önce geçtiğimiz Mart ayında yayınlanan kitabıyla bu tabloyu öngörmüş olan Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Cop ismi de dikkat çekti.
Amerika'nın Sesi olarak Türkiye'yi sonbahar ve 2014'te neler beklediğini sorduğumuz Cop, kitabındaki 'AKP zirve noktasına ulaştı ve artık düşüşe geçecek' tezini yineledi ve bu tezi ileriye de taşıdı. Erdoğan'ın 2014 yılı sonunda mevcut liderlik gücüne sahip olmayacağını iddiasını ortaya atan Cop, uzmanlık alanı seçimler ve seçim sistemleriyle bu iddiasının gerekçelerini de açıkladı.
‘AKP'nin düşüşü orijinal öngörü değil, emareleri var’
VOA: “Kitabınızdaki tez açısından sizce AKP artık zirve noktasına mı ulaştı ve bundan sonraki süreçte düşüş mü yaşayacak?”
Burak Cop: “Benim yaklaşım ile öyle görünüyor. Kitap Mart ayında yayınlandığında, Ocak ayı itibariyle siyasi konularda inisiyatif AKP'nin eline geçtiği dönemdi. Top yeniden AKP'nin ayağına gelmişti. Ekonomik göstergeler sınırlı bir karamsarlık yaratıyordu. Ekonomik büyüme 2012'de beklentilerin altında kaldı ve yüzde 2,2 oldu. Ama 2013 ve 2014'te daha fazla büyüme öngörülüyordu. Dolayıyla karamsarlığa yol açan bir durum yoktu. 2013'ün Mart ve Nisan ayı dönemlerini AKP'nin zirve ayı diye tanımlayabiliriz. Henüz Mayıs ayında FED Başkanı Bernanke açıklama yapmamış ve sıcak para akışı riski ortaya çıkmamıştı. Benim bu kitabım yayınlandığında AKP'nin düşüşüne kimse ihtimal vermiyordu. Oysa ben kitabı Temmuz 2012'de yazmaya başlamıştım.
AKP'nin düşüşünü orijinal bir öngörü olarak sunmuyorum Ama ortadaki emarelerle birlikte AKP ile cemaat arasındaki kırılmadan bir çatlağa ve başka etkenlerle birlikte o çatlaktan bir fay hattı ortaya çıkabileceğini öngörüyordum. Ve sonrasında yaşananlar beni haklı çıkardı. Gezi süreciyle birlikte insanlar dönüp kitaba baktı ve kitap kısmen popülerleşti.”
"Sonbaharda düşük yoğunluklu muhalefet olacak"
VOA: “Tezinizi de destekleyecek şekilde sonbaharda Türkiye'de toplumsal eylemler sizce devam edecek mi?”
BC: “Sonbahardaki hareketliliği, hükümet de eylemciler de öngörüyor. Nasıl olacağı ise biraz belirsiz. 31 Mayıs'tan itibaren Türkiye'de aslında bir halk ayaklanması vardı. Geniş kapsamlı ve sürekliydi. Sonbaharla birlikte ise düşük yoğunluklu da olabilir. Beyoğlu Belediyesi'nin Cihangir'deki merdivenleri griye boyaması nedeniyle merdiven boyama eylemleri tetiklendi. Bunu daha düşük yoğunluklu muhalefet olarak görebiliriz. Buna benzer eylemleri görebiliriz. Bir gün veya birkaç gün boyunca devam edecek eylemler olacaktır. Gezi süreci bir birikim sonucu ortaya çıktı ve bu birikim devam ediyor. Gezi Parkı'ndan önce 1 Mayıs'ta da polis şiddeti vardı. Dolayısıyla bu iktidar çok fazla mağduriyet biriktirmeye başladı ve Gezi meselesi toplumsal tepki patlamasını tetikledi. Mağduriyetler oldukça da eylemler gelecektir.”
Kürt sorunu ve AKP iktidarı
VOA: “Kitabınızdaki AKP'nin yükselişi ve düşüşü tezi bakımından önemli bir faktör de Kürt sorunu. Bu sorun ile ilgili gelişmeler iktidarı nasıl etkiliyor?”
BC: “Kürt meselesi tabii iktidar için atacağı adımlara göre. Bir avantaj olma ihtimali de, bir dezavantaj olma ihtimali de var. Şu anda KCK Eş Başkanı Cemil Bayık'ın açıklamaları, yasal Kürt siyaseti temsilcilerinin açıklamalarında Barış Süreci'nde bir sarpa sarma hali görülüyor. Yeniden çatışmaların başlaması, cenazelerin gelmesi her halükarda bir iktidar için [hatta] iktidarda kim olursa olsun aleyhinedir, halk tarafından ona fatura edilir. Bunun yanı sıra, eğer ki Gezi eylemlerine çok sınırlı ve temsili bir katılım gösteren BDP, 'devlet koşulları yerine getirmiyor' diyerek sonbaharla birlikte onlar meydanlara çıkarsa AKP bir taraftan da sıkışmış olacaktır. Kürt meselesinin önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Mevcut tabloda siyasi inisiyatif gitgide AKP'nin elinden kaymış görünüyor. Mart ayında özellikle de Abdullah Öcalan'ın Nevruz açıklamaları AKP'ye siyasi inisiyatif sağlamışsa, Kürt cephesinde 'Beklentilerimiz karşılanmıyor' algısı arttıkça o cephede de eylemliliği arttırabilir.”
‘En önemli viraj, Cumhurbaşkanlığı seçimi’
VOA: “Seçimler konusunda uzman bir akademisyen olarak 2014'teki seçimler için ne düşünüyorsunuz?”
BC: “Mart ayındaki yerel seçimlerde AKP'nin oy kaybına uğrayacağını düşünüyorum. Ama bunun büyük oranda olacağını düşünüyorum. Elbette mevcut tablo ile yorumluyoruz. Mevcut tabloda AKP yüzde 45'in üzerine çıkacak görünmüyor ama yüzde 40'ın da altına inecek görünmüyor. Türkiye'de asıl Erdoğan iktidarının şarampole yuvarlanmasının önünü açacak viraj bence Cumhurbaşkanlığı seçimi. Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 turlu olacak ve adaylardan birisi ilk turda yüzde 50 oy alamazsa, ikinci turda ilk turda en çok oy almış iki aday kozlarını paylaşacak. Tamamıyla Erdoğan taraftarları ve karşıtları seçimi haline gelecek. O zaman Erdoğan'ın gerek şahsi olarak gerekse iktidar olarak yıpranması ve Batı dünyası açısından da AKP'nin eskiden ifade ettiği değeri taşımaması ile Cumhurbaşkanlığı seçimi virajına girilecek. Ben Erdoğan'ın alamayacağı virajın da o viraj olduğunu düşünüyorum. Yerel seçimden sonra AKP içerisindeki ayrışmaların ete kemiğe bürüneceğiz düşünüyorum.”
‘Erdoğan'ın eski halinden eser kalmayacak’
“Ben bu kitabı yazdığımda pekçok insan güldü ancak Gezi ayaklanması başlayınca 'acaba AKP düşecek mi?' dediler. Benim yine size çok iddialı gelecek belki ama bir başka tezim daha var. 2014 yılı sonunda 31 Aralık itibariyle Tayyip Erdoğan'ın ‘eski bir siyasetçi olacağını’ düşünüyorum. Temkinli ifade etmem gerekirse de Erdoğan'ın eski halinden eser kalmamış bir siyasetçi olacağı görüşündeyim.”
"ABD ve Batı AKP'den vazgeçmeye başladı"
VOA: “Peki Türkiye'deki AKP iktidarı açısından başta ABD olmak üzere Batı dünyası dış faktör olarak ne derece ve nasıl etkili olacak?”
BC: “Batı dünyasında, Erdoğan iktidarını yararlı görme noktasından zararı daha fazla gibi görme noktasına taşıyan unsurlar var. AKP Suriye'de üstlendiği misyonu başaramadı. [Amaç] Suriye'de en başta Esad rejiminin devrilmesi ve yerine Müslüman Kardeşler yönetimi geçmesiydi. Mısır ile Suriye'deki rejimler birlikte Türkiye'de bunun hamiliğini, ağabeyliğini yapacaktı. Bir kere AKP kendine biçtiği bu görevi yerine getiremedi. Mısır'daki müttefikini de kaybetmesiyle birlikte Ortadoğu'nun ağabeyi olma noktasından 'değerli yalnızlık' gibi gülünç bir kavram ile meşrulaştırılmaya çalışılan gülünç bir izolasyon noktasına geriledi. Bu ABD açısından AKP'ye verilen bir eksi puan diyelim. Yine Suriye'de, Esad rejimindeki direnç ve Rojava'da Kürt unsurlar da güçlenince biraz da telaşla El Kaide'ye bağlı unsurları, El-Nusra'yı desteklemeye başladı. Mesela Reyhanlı patlaması sonrasında RedHack'in açıkladığı belgelere göre El-Kaide'nin Türkiye'ye patlayıcı soktuğu kayıtlardaydı. Son durumda Reyhanlı patlaması üzerine gidiliyor. Önce patlamadan dolayı Suriye'deki Baas rejimi suçlandı şimdi nedense hükümetten kimse Reyhanlı'nın adını anmıyor. El-Nusra'ya, Türkiye'nin bu derece destek vermesinden ABD'nin rahatsız olduğunu düşünüyorum. Eğer bir şekilde ABD ve onun öncülüğündeki Batı, Suriye'ye bir şekilde neşter vurmayı başarırsa El-Nusra'ya yönelik bir operasyon da olacaktır. ABD'nin bu açıdan da AKP hükümetine eksi puan verdiğini düşünüyorum. Erdoğan'ın ısrarla istediği gibi Suriye'ye bir askeri müdahale olursa, bu aslında Türkiye lehine olmayacaktır ve Türkiye'nin Suriye'nin geleceğinde de söz sahibi olmayacağını düşünüyorum. Bu bahsettiğim faktörler, ABD ve Batı'nın gözünde on yıl boyunca AKP'yi desteklerken, artık AKP'den vazgeçmeye başladığını düşündürtüyor.
Şunu göz ardı etmemek lazım, ABD'nin de içinde yer aldığı Batı ülkelerinde ‘demokratik kamuoyu’ gibi bir kavram var. Belli oranda bu kamuoyu güçlü. Türkiye'deki otoriter baskı, gelişmeler elbette oradaki kamuoyunda ve entellektüel çevrelerinde yankı buluyor. Bu yankının da Batı hükümetleri üzerinde etkisi oluyor. Bunun de neticesinde Erdoğan'ın yerine daha uyumlu çalışılabilecek bir lider gelse diye bakılan biri olduğunu düşünüyorum.
Dış faktör etkisi de değerlendirildiğinde, AKP içindeki ayrışma ya da çatlaktan fay hattı oluşmasının, Batı ile daha uyumlu lider seçeneklerini ortaya çıkaracağını düşünüyorum. Bu noktadaki ayrışmada mesela Abdullah Gül'ün, Batı ile daha iyi ilişkiler yürütülmesi cephesinde olacağını düşünüyorum. Erdoğan ve ekibi ise, Milli Görüş günlerine dönüş ile daha fazla antisemitizm unsurlarıyla daha fazla Batı karşıtı bir cepheye çekilecektir.”
‘ABD yumurtalarını farklı sepetlere koyacaktır’
VOA: “Türkiye kamuoyunda ABD’nin iç politikadaki etkisine belirleyici nitelikte bir önem atfedilir. Siz ABD’nin rolünü Türkiye’deki iktidar seçimi açısından nasıl görüyorsunuz?”
BC: “ABD’nin Türkiye’deki gelecek süreçte yumurtalarını farklı sepetlere koyacağını söyleyebiliriz. ‘Bir partiyi destekliyoruz, diğerini desteklemiyoruz’ şeklinde olmayacaktır. ‘ABD gözünde AKP eski değerinde değil’ derken elbette AKP ile köprüleri atmasından bahsetmiyoruz. Ana muhalefet partisi olması özelliği nedeniyle CHP’nin de önü açılacaktır diye düşünüyorum. Keskin bir şekilde ABD’ye karşı ya da destekçi diye bakmak yanlış olacaktır. Bu noktada medya etkisi sınırlı. Mesela, AKP’nin medya ile çarpışarak iktidara geldiği görüşü, Erdoğan’ın söylediği doğru bir nokta. Dolayısyla ABD’nin rolünü tamamıyla belirleyici bir faktör olarak görmüyorum.”