Tunceli-Elazığ sınırında bir dağ köyünde yaşayan Havva Hülya Arslan, 15 yıl Fransa’da üniversitede eğitimi aldıktan sonra, akademiyi bırakıp geri döndü. Arslan, alternatif ürünler ekerek, çiftçilik yapıyor.
Kovancılar ilçesine bağlı dağ köyü Karabörk’ün bugünlerde uzaklardan gelen bir sakini var. Adı Havva Hülya Arslan, aslında doğum yeri aynı köy. Ama uzun yıllardır köyden uzakta yaşıyor. 35 yıl önce köyünden ayrılan Arslan, Fransa’nın yolunu tuttu. Paris’te önce dil öğrenen Arslan daha sonra Avrupa’yı gezmeye karar verdi. Arslan üç yıl sonra ise üniversite eğitimine başladı. Lisans, yüksek lisans, master derken Arslan köyünü hiçbir zaman unutmadı. Hayat hikayesini VOA Türkçe’ye anlatan Arslan, Avrupa’daki iyi yaşam şartlarına rağmen döndüğünü söyledi.
Arslan, “1986 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde okurken bilimsel anlamda bir yurtdışına kaçışım oldu. YÖK sistemi bilime büyük darbe vurmuştu o zaman, amacım gidip Avrupa'da özgürce bir eğitim almak, yabancı dil öğrenmekti. İlk üç yılım Avrupa'yı gezmek Fransızca'mı belli bir düzeye getirmekle geçti. Sonra coğrafya eğitimi almaya karar verdim. Orada doktora tez çalışmalarını GAP Projesi üzerine yapınca, tersi yönde büyük bir özlem duymaya başladım. Ne olursa olsun belli bir yaştan sonra, kendi köklerinizi doğal ortamınızı özlüyorsunuz” dedi.
Önce Ankara sonra köy
15 yılını Fransa’da yaşayan Arslan, kuru tarımdan sulu tarıma geçişteki uyum sağlama sorunlarına ilişkin master yaparak tez yazdı. Akademik çalışmaları devam ederken, 2000 yılında Ankara’ya dönen Arslan, uzun yıllar Ankara’da yaşadı. Ancak köy hasretine dayanamayan Arslan, bu yılın başında köyüne döndü. Zamanını tarımsal projeler geliştirmekle geçiren Arslan, ilk kez Aspir ekti. Ancak kuraklık nedeniyle verim alamayan Arslan, yeni ürünler denemekten vazgeçmedi.
Bölgenin endemik bitkileri arasında bulunan sahlep ekimi için izin alan Arslan, yeni hedeflerini şöyle açıkladı; “Bu sene sahlep denemesi yaptım. Salep ekeceğim köyde. Köyümüz sahlebin yetiştiği, biyolojik çeşitliliği uygun olan bir yer. Yavaş yavaş bitkisel üretimi ve altyapıyı burada oturtacağım. Amacım burada alternatif ürünler deneyip, rol model oluşturmak ve daha çok civar komşulara köylere örnek olmak. Ekonomik getirisi daha yüksek, daha az alanlarda daha çok para kazanabilmenin yolları olduğunu ve bunu köylü dostlarımıza göstermek niyetim var.”
“Köyü seviyorum”
Evlerinin yanındaki bağda çeşitli üzüm, sebze ve meyveler yetiştiren Arslan, köyde zor da olsa kabul gördüğünü ifade etti. Arslan, köyde güzel işler yapacağını vurgulayarak, “Şehirden gelenler buranın eski köylüleri tarafından çok kabul görmüyor. Çünkü siz şehirden gelirken farklı bir tarza bürünmüş olarak geliyorsunuz. Yorgun, bitkin, fiziki koşulları çok aşırı kullanan insan modellerinden değilim ben. Çok yorulmadım daha rahat koşullarda nasıl tarım yapabiliriz. Köyde romantik yaşanabileceğini düşünüyorum. Kendinizi fiziksel olarak yıpratmadan üretebileceğinizi düşünenlerdenim. Bu sistemle geldim, içim rahat, köyü seviyorum, güzel işler yapabileceğime inanıyorum” diye konuştu.
Hedef profesyonel çiftçilik
Arslan, bağlarından elde ettiği üzümlerden şarap yapmaya başlamış. Köyde ürettiği ürünlerin çoğunu şehirlerde yaşayanlara satan Arslan, hedefini profesyonel çiftçilik olarak açıkladı. Arslan, Orman Bakanlığı'ndan aldığı yeni arazilerde badem ekimi yapacağını vurgulayarak, şunları söyledi: “Bu sene 500 dönüm devedikeni dikmeyi düşünüyorum. Bu Tarım Bakanlığı'nın stratejik ürünleri arasında. Bunların ekonomik getirisi oldukça yüksek. Türkiye'nin dışa bağımlı olduğu tıbbi ve aromatik bitkiler kuraklığa dayanıklı Türkiye'nin ihtiyacı olan çörek otu gibi sağlığımız açısından da faydalı bitkiler istiyorum. Benim amacım, Ekim ayında ekmek, Ağustos ayında da gelip biçmek. Köyün biraz keyfini sefasını sürmek istiyorum. Köyümüz aynı zamanda orman köyü ardıç ve meşe ormanlarından oluşuyor. 30 dönüm kadar da yıpranmış orman arazisi talep ettim. Onayını aldım oraya da badem ekeceğim” şeklinde konuştu.
“Akademiyi özlemiyorum”
Yıllar önce bıraktığı akademiye bir daha dönmeyen Arslan, akademiyi özlemediğini söyledi. Akademiyi sadece teorik bilgi olarak nitelendiren Arslan, şöyle konuştu: “Akademiyi bırakıp tamamen çiftçiliğe döndüm. Akademiyi özlemiyorum. Sadece teorik bilgiler içine gömülmek, masa başında dört duvar arasında sadece araştırmacı olmak çok bana göre değil. Köyde olmak da benim için 365 gün köyde yaşamak değil. Sadece köyde yaşamaya başladığın zaman vizyonunuz daralmaya başlıyor. Bunu da istemiyorum.”