Erişilebilirlik

30 Ağustos Zaferinin 100’üncü Yılı


30 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin üzerinden 100 yıl geçti. Türk ordusu bir asır önce kazandığı zaferle işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurarak Anadolu'dan atmayı başardı.

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasının ardından İtilaf Devletleri 1919 yılında Anadolu'yu işgale başlamıştı. 325 bin askerini savaşta kaybeden Osmanlı ordusunun cephanesi elinden alınarak tamamen dağıtılmıştı. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde işgalci güçlere karşı verilen Kurtuluş Savaşı mücadelesinin son safhası ve zirvesi, 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta başarıyla sonuçlanan Büyük Taarruz’la gerçekleşti.

Büyük Taarruz’a giden süreç

Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Emin Elmacı, VOA Türkçe’ye 30 Ağustos zaferine giden yolu anlattı. Elmacı, “Mustafa Kemal Atatürk’ün de itekleyici güç olduğunu söylediği İzmir’in işgali ile başlayan hem savaşın devam ettiği hem de kongrelerle halkın bilinçlendirilmeye çalışıldığı bir dönem sonrasında, son savunma savaşı diyeceğimiz Sakarya Savaşı'yla iş farklı bir boyuta geçiyor. Sakarya Savaşı'nda düşman kuvvetlerine karşı önemli bir durdurma yapılır. Bunun sonucunda da herkes bir şeyler beklemektedir. Sakarya Savaşı'yla Büyük Taarruz arasındaki bir yıllık süreç, bir hazırlık süreci olur. Asker sayısının, askeri mühimmat ve silahın arttırılması, Atatürk'ün askeri boyuttaki büyük düşüncelerinin millete ve askere yansıtılması, Tekalif-i Milliye emirleri ile halkın büyük yardımının alınması gibi özelikle askeri anlamda bir hazırlık süreci geçirilmiştir. Ordu için çarık ya da ellerindeki çoraplardan fazla olanlar dahi milletten istenmiştir. Ama ardından hep birlikte verilen bir mücadeleyle Büyük Taarruz’a gelinen süreç başlamıştır” dedi.

30 Ağustos Zaferinin 100’üncü Yılı
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:50 0:00

Sakarya'da 22 gün 22 gece süren kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla başlatılan Büyük Taarruz öncesinde Anadolu’daki işgalci güçlerin durumunu anlatan Elmacı, “İtilaf Devletleri ile o süreçte Mustafa Kemal'in dış politika dehası sayesinde bazılarıyla artık dostluk sağlanmış durumda. Fransızlar, güneyde Adana, Maraş, Urfa'da başarısız oldukları zaman artık Ankara'nın yenilemeyeceğini anlayıp Atatürk ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile anlaşıyor. İtalya da aynı durumda. Rusya da o dönemde Çarlık Rusya'nın yıkılması sonrası gelen Bolşevik Rusya'nın anti emperyalizm boyutu nedeniyle Türkiye’ye büyük bir destek veriyor. Bu noktada Anadolu’da İngilizler ve Yunan askerleri kalıyor. Nitekim İngilizler de ateşi maşayla tutuyor ve maalesef o maşa Yunan kuvvetleri oluyor” diye konuştu.

“Atatürk Büyük Taarruz’dan önce barış için çare aradı”

Elmacı, Büyük Taarruz’a geçilmeden Atatürk’ün diplomasi yoluyla çare aradığını da ifade etti: “Aynı zamanda Temmuz Ağustos ayları, Atatürk’ün Fethi Okyar'ı İngiltere, İtalya ve Fransa'ya gönderdiği bir süreçtir. Orada Fransızlar tarafından iyi karşılanır ama İngilizler Fethi Bey ile görüşmeyi dahi reddederler. Bu aşamadan itibaren Büyük Taarruz’un uygulanmasına karar veriliyor. Çok gizli bir noktada yapılıyor. Böyle bir taarruzu o anda hiç kimse beklememektedir. Çünkü barışa önem verip, ardından tam zamanında bu boyutta askeri bir planın yapılması, taarruzun emrinin verilmesi çok önemli. Bu hem Yunan kuvvetlerini hem de İngilizler’i büyük bir şaşkınlık içerisinde bırakmıştır. Hiç beklemedikleri bir anda, tam zamanında yapılması önemlidir. Türk ordusu çok kısa bir sürede bu taarruzu sonlandırdı. 28-29 Ağustos'ta belli yerleri tekrar ele geçiriyoruz ve 30 Ağustos'ta da son vuruşla büyük zafer kazanılmış oluyor.”

“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”

Mustafa Kemal Paşa, Ankara’dan Akşehir’e giderek 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı taarruz emrini bizzat verdi ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile savaşı yönetmek üzere Afyonkarahisar sınırlarında kalan Kocatepe'de yerini aldı. Topçu ateşleriyle şafak vakti başlayan harekatta Yunan ordusuna karşı hızla başarı sağlandı. 27 Ağustos'ta Afyonkarahisar işgalden kurtarıldı. 30 Ağustos’ta Kütahya Zafertepe Çalköy'de Atatürk birliklere taarruz emri verdi. Yunan birlikleri Dumlupınar'daki bu meydan savaşında bir kez daha mağlup oldu.

Büyük Taarruz zaferi sonrasında Yunanlar’ın yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve onları mağlup etmek için Atatürk’ün İzmir’e girme emri verdiğini anlatan Elmacı, “Artık Yunanlar’ın zaten sürekli kaybetmesi, en önemli komutanlarının tutuklanmasının ardından müthiş bir hızla ilerleme hareketi başlıyor. 1 Eylül'e gelindiğinde o meşhur emir Türk ordusuna yayımlanıyor: ‘Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!’ 9 Eylül'e gelindiğindeyse artık bir Yunan askeri dahi İzmir'de kalmıyor. Hepsi tahliye edilmiş duruma geliyor” dedi.

30 Ağustos’ta Kütahya’nın kurtarılmasını 1 Eylül’de Uşak, 2 Eylül’de Eskişehir, 3 Eylül'de Eşme ve Ödemiş, 4 Eylül’de Bilecik, Kula ve Tire, 5 Eylül’de Nazilli, 6 Eylül’de Balıkesir, 7 Eylül’de Aydın, 8 Eylül’de Manisa’nın kurtuluşu izledi. 9 Eylül'de İzmir'de Yunan Ordusu’na galip gelen Türk ordusu Mustafa Kemal Paşa'nın emrini başarıyla yerine getirdi.

“Yunan ordusu silah ve mühimmat noktasında çok daha üstündü”

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Elmacı, Büyük Taarruz’un askeri yönden büyük bir zafer olduğunun ve dünyada askeri okullarda ders olarak gösterildiğinin de altını çizdi: “Bu noktada kuvvetler açısından belki bir değerlendirme yapılacak olursa, 1’inci İnönü Savaşı'nda 9 bin askerimiz varken, Büyük Taarruz'da asker sayısının 190 bin olması çok önemlidir. Yunan kuvvetleriyse bizden 10 bin fazla, 200 bine yaklaşıyor. Tabii askeri kuvvetlerde böyle hafif bir denge olmasına rağmen, özelikle silah ve mühimmat noktasında Yunan ordusunun çok daha üstün olduğu herkes tarafından ve o dönemin belgeleri tarafından çok net görülüyor. Ayrıca bu savaşın ismi ‘Başkumandanlık Meydan Savaşı’ olarak geçmektedir. Çünkü Atatürk, başkomutan olarak savaşa da bizzat katılmıştır. Bu anlamda 30 Ağustos'un askeri anlamda büyük bir önemi vardır.”

“30 Ağustos kurtuluşun sonu, kuruluşun başlangıcıdır”

Elmacı, 30 Ağustos’taki büyük zaferin yalnızca askeri değil siyasi sonuçları olduğuna da belirtti. Büyük zafer için “Kurtuluşun sonu, kuruluşun başlangıcı” değerlendirmesinde bulunan Elmacı, 30 Ağustos’un Cumhuriyet’in kuruluşuna ve Lozan Barış Antlaşması’na giden yolu açtığını kaydetti: “30 Ağustos zaferi kazanılarak kurtuluş sağlandı. Ama aynı zamanda 9 Eylül'e giden yolda Atatürk'ün söylediği bir cümle vardır. Bir arkadaşı Atatürk İzmir'e girmeden önce ‘Paşam başardık’ dediğinde verdiği yanıt, ‘Hayır, daha savaş yeni başlıyor’ oluyor. Bu, Atatürk'ün kafasında devrimlere gidecek, Cumhuriyet’e gidecek bir yön olduğunu da gösteriyor. Bu nedenle 30 Ağustos kurtuluşun sonu, kuruluşun başlangıcıdır. Ülkenin artık düşman işgalinin altında çiğnenemeyeceğinin tüm dünyaya gösterilmesi anlamında siyasi bir kazançtır. İngilizler de artık kendi iç baskısından ve iç sıkıntıları nedeniyle bu olayın farkına varacaklar ve Lozan'a kadar giden süreç başlayacaktır.”

Meclis’te Atatürk’e yönelik muhalefetin de 30 Ağustos zaferi sonrasında cılızlaştığını söyleyen Elmacı, ulusal birliğin Atatürk’ün liderliğinde sağlandığını sözlerine ekledi: “Bu zafer Atatürk'ün halk gözünde değerini çok fazla arttırmıştır. Arkasından da yönetimi tek bir kişiden alıp halkın eline vermesi ve bugünlere getirebilmesi açısından kuruluşu sağlayan bir zafer olarak Atatürk'e en büyük gücü sağlamıştır.”

XS
SM
MD
LG