SETA Vakfı’nın düzenlediği “İktidarın 16. Yılında AK Parti” adlı sempozyumda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün ilk kez Türk ekonomisinin sıkıntıda olduğunu kabul etti.
Mart ayında “Aramızda bazı arkadaşlar ‘ekonomi sıkıntılı’ diyor,bu yanlış affedilmez” sözleriyle eleştirdiği eski Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’i kabineye almayan, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda görüştüğü işadamlarını
“Hiçbir alanda sıkıntı yok. Parasal konularda da... Her anlamda stoklarımız yeterli. Bunların hepsi oyun” sözleriyle sakinleştiren Erdoğan bu kez “Ekonomi alanında, cari açık, faizler, enflasyon başta olmak üzere çözmemiz gereken bazı sorunlarımız olduğu gerçeğini gözden ırak tutmuyoruz” dedi.
Türkiye’nin makro ekonomik göstergeleri ne söylüyor?
Türk Lirası, ABD Doları karşısında 1 Ocak-14 Ağustos arası rekor düzeyde değer kaybederken; gösterge faiz %26,23’e Temmuz ayı itibariyle 12 aylık enflasyon ise %15,85’e yükseldi.
Merkez Bankası verilerine göre, 12 aylık cari işlemler açığı 57,4 milyar dolar olurken, özel sektörün toplam dış borcu 222,8 milyar dolara çıktı. Bu borcun yaklaşık 103 milyar dolarlık bölümü ise 2018, 2019 ve 2020 yıllarında ödenmesi gerekiyor.
Prof. Güneş: “Dış borcun, milli gelirin %60’ına denk gelirse kredi verenlere nasıl dayılanacaksın?”
Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Hurşit Güneş de dış borçtaki artışa dikkat çekiyor.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Prof. Güneş’e göre, ne iktidar ne muhalefet yaşanan sorunu doğru teşhis edemiyor: “İktidar sorunun ekonomik değil, dış politik temelli bir saldırı olduğunu söylüyor. Muhalefet de iktidarın hukuk, demokrasi ve adalete zarar verdiği için ekonominin bozulduğunu ifade ediyor. Bunlar fon yaklaşımıdır. Dış borçların milli gelirin %60’ına yaklaştığı bir ortamda bu yokmuş gibi hareket edemezsin. Böyle bir ekonominin kırılganlığı artar, spekülatif atağa da açık olursun. Spekülatif atağın temelinde yapısal sorunlar bulunuyor. Adalet ve demokrasi eksiği Türk ekonomisine elbette zarar verdi. Güven yitirdiği için dış borcun finansmanında sorun oluyor. Türkiye daha fazla cari açık verir oldu, petrol fiyatları yükseldi. Finansman kaynakları daraldı ve pahalılaştı. Bu kadar dış borç varsa nasıl dayılanacaksın onu sağlayanlara? Yanlış ekonomik politikalar Türkiye’yi bu noktaya getirdi.”
Türkiye’nin bugün yaşadığı ekonomik sorunların dış politika tabanlı değil yapısal ekonomik sorunlar ve yanlış ekonomik tercihlerden kaynaklandığını savunan Profesör Güneş, çözümün iç talebin kısılmasından ve ihracatın arttırılmasından geçtiğini dile getiriyor.
Marmara Üniversitesi öğretim üyesi, “Türkiye’de büyüme iç talep kaynaklı. İç talebi frenlemek lazım. Sayın Cumhurbaşkanı, inşaat sektörünün sürmesi için faizleri düşürmek istiyor. O şirketlere ‘kredi bulun’ diyor ama bu da dış borcu körüklüyor. Yapılması gereken bunu hızlıca daraltmak. Büyümeyi ihracata dayandırmak gerekiyor. Adaleti ve hukuk düzenini yeniden sağlamak gerekiyor. Cumhurbaşkanı, ‘Ver papazı al papazı’ diyerek ABD’den Brunson karşılığında Gülen’i istedi. E hani, yargı bağımsızdı? İşte o zaman inandırıcı olmuyor.
Maliye politikasını disipline etmek gerekiyor. Bir avantajımız var, kur devalüasyonu oldu. İşte bu ihracata ivme kazandırabilir. Ağır devalüasyonu ihracat için kaldıraç olarak kullanabiliriz. Bu fırsatı 2002’den sonra kaçırdık. İhracat artık temel motor olmazsa, borç yapısı ve kırılganlık sürer” dedi.
TOBB/TÜSİAD: “ABD ve Türkiye’nin mevcut sorunları diplomasi yoluyla ve ivedilikle çözülmeli”
Ciddi bir dış borç yüküyle karşıya bulunan Türk iş alemi yaşanan sorunlar hakkında hükümete hatırlatmada bulundu.
Bugün ortak bir açıklama yaparak iktidara destek veren TOBB ve TÜSİAD da yaşanan sürecin ekonomi üzerinde kalıcı bir etkiye neden olmaması için çeşitli tedbirler alınmasını istedi.
Türk iş dünyasının dile getirdiği beş tedbir arasında enflasyonun düşürülmesi için somut bir yol haritası çizilmesiyle birlikte ABD’yle sorunların diploması yoluyla çözülmesi de yer alıyor:
“Kurun istikrara kavuşması için daha sıkı bir para politikasına geçilmesi, sıkı para politikasını destekleyecek tasarruf tedbirlerini içeren maliye politikasının en kısa sürede açıklanması, enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için güven verici somut bir yol haritasının bir an önce hazırlanması,
en önemli ekonomik partnerimiz olan Avrupa Birliği ile ilişkilerin yeniden olumlu çerçeveye kavuşturulması, ABD ve Türkiye’nin mevcut sorunların stratejik ortaklık çerçevesinde diplomasi yoluyla ve ivedilikle çözülmesi için çaba göstermeye devam etmesi.”
Dr. Kaykusuz: “Büyük projelere birkaç yıl ara verilmeli”
“Geçmişten Günümüze Finansal Krizler” (1619-2014) adlı kitabın yazarı Murat Kaykusuz ise sürmekte olan ekonomik kriz koşullarından çıkış için hem ekonomi yönetimin yapısı değiştirilerek yurtdışı finans piyasalarına güvence verilmesinin hem de diplomatik çabaların arttırılmasının öneminin altını çiziyor.
Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulunan Dr. Kaykusuz, “Acil olarak piyasalara yeniden güven verilmesi gerekiyor. Bunun için de öncelikli olarak yurtdışı finans çevrelerinde saygınlığı olan Mehmet Şimşek'e ekonomi yönetiminde yeniden görev verilmelidir. Kamudaki israfın önüne geçilmelidir. Büyük projelere en azından birkaç yıl ara verildiği kamuya açıklanmalıdır. Yap-işlet-devret modeli ile yapılan projelerde devletin 30 yıla kadar varan dolar cinsinden taahhütleri bir süreliğine askıya alınmalı veya TL taahhüt haline getirilmelidir. ABD ile ilişkilerin iyileştirilmesi için gerekirse üçüncü ülkelerle görüşülmelidir ve onlardan arabuluculuk yapmaları istenmelidir” dedi.