Kısa süre önce Bagram hava üssünün kontrolunu Afgan yetkililere devreden ABD, Afganistan'da kalan son askerlerini de geri çekmeye hazırlanıyor.2001 yılından bu yana ABD'nin en uzun süren silahlı mücadelesi olan Afganistan savaşında 2 bin 448 Amerikalı hayatını kaybetti. Brown Üniversitesi araştırmacıları, 2001'den günümüzde Pakistan ve Afganistan'daki savaş bölgelerinde 241 bin kişinin öldüğünü, bunların 71 bininin sivil olduğunu tahmin ediyor.
ABD, Afganistan'ı Batı demokrasisi imajıyla yeniden inşa etmek için 2 trilyon dolar harcadı. Ancak kamuoyu yoklamaları, Amerikalılar'ın büyük çoğunluğunun Başkan Joe Biden'ın Afganistan'dan çekilme kararını desteklediğini gösteriyor. Ankete katılan her üç kişiden biri, Afganistan'daki savaşın kazanılamayacağını kaydediyor.
Düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü dış siyaset araştırmaları başkanı Michael O'Hanlon, VOA'e yaptığı açıklamada, ”Amerikan kamuoyu uzun zamandır bu savaşla ilgilenmiyor. Taleban'ın 2001 sonunda yenilgiye uğratılmasından bu yana bu savaş, birçok kişi için bir anlam ifade etmiyor. Afganistan savaşı en çok 2008 başkanlık seçimleri sırasında gündem maddesi olmuştu. Ama o zaman bile bir anlaşmazlık meselesi değildi” şeklinde konuştu.
Başarı mümkün görünüyordu
8 Ekim 2021, ABD'nin Afganistan'da savaşa girmesinin 20'nci yıldönümü olacak. Amerikan kamuoyu, 8 Ekim 2001'de Afganistan'da Taleban kontrolundaki noktalara düzenlenen dev hava saldırısının haberine uyanmıştı. 11 Eylül 2001'de El Kaide teröristlerinin dört Amerikan yolcu uçağını kaçırmasının, bunlardan ikisiyle Manhattan'daki Dünya Ticaret Merkezi kulelerine, diğeriyle ABD Savunma Bakanlığı binası Pentagon'a saldırmasının, sonuncusunu da Pennsylvania eyaletinde bir tarlaya düşürmesinin üzerinden henüz bir ay bile geçmemişti. 11 Eylül 2001 terör saldırılarında 2 bin 996 kişi hayatını kaybetmişti.
Amerikalılar, ilerleyen haftalarda, ABD hava kuvvetlerinin gücü ve Afgan aşiret milislerinin işbirliğiyle Afganistan'da terör örgütü El Kaide ve lideri Usame Bin Ladin'e sığınak olan Taleban rejiminin bozguna uğratılmasını seyretti.
2001 yılı Kasım ayında Taleban, Afganistan'daki Mazar-ı Şerif, Herat, Kabil, Celalabad gibi büyük kentlerden temizlenmişti. Kasım ayı başında ABD'nin de desteğiyle Afganistan'da Hamit Karzai liderliğinde geçici hükümet kurulmuştu. Bundan günler sonra Taleban'ın son kalesi olarak bilinen güneydeki Kandahar teslim olmuş, örgütün kurucusu ve lideri Molla Ömer, kaçmıştı.
Amerikalılar, sakallı ABD özel güçlerinin Afganistan'ın kuzeyindeki kurak yaylalarda at sırtında hava saldırısı çağrısı yaptığı gibi romantik savaş öykülerini dinledi.
O dönemde ABD'nin Afganistan'a girip zalim ve baskıcı Taleban rejiminin yerine Batı dostu demokratik bir ülke yaratmasının ve bunun dünya çapında aşırıcılığa karşı bir alternatif oluşturduğu mesajı vermesinin mümkün olduğu düşünülüyordu.
ABD tarihinin kara sayfası
ABD'nin Afganistan'ı işgalinin üzerinden geçen 20 yıl, çok daha farklı bir gerçeklik olduğunu gözler önüne serdi.
ABD Afganistan'da ilk askerlerini konuşlandırdıktan sonra ülkedeki ABD askeri sayısı dönem dönem artmaya ve azalmaya devam etti. Afganistan'da kalıcı, demokratik yollarla işbaşına gelmiş bir hükümet oluşturma çabaları Taleban'ın düzenlediği intihar saldırıları ve silahlı direnişle karşılaştı. Taleban, zaman içinde yeniden örgütlendi ve ABD'nin stratejisi, uzun vadeli isyanla mücadele çabasına dönüştü.
ABD aynı zamanda kendi uyguladığı politikaların rahatsız edici gerçeklikleriyle de yüzleşmek zorunda kaldı.
Savaşın başında Küba'nın Guantanamo Koyu'nda bir cezaevi açan ve Afganistan'da yakalanan "düşman savaşçıları" bu cezaevine nakleden ABD, bu tutuklulara ne yargı süreci ne de silahlı çatışma dönemlerinde uygulanan insani muamelenin uluslararası hukuki çerçevesini belirleyen Cenevre Sözleşmesi kapsamında koruma hakkı tanıdı.
Sorgulama ve işkence
ABD kamuoyu, bundan sonraki birkaç yıl içinde ABD'nin Afganistan ve başka ülkelerde zanlıları yakalamak için kullandığı yasadışı metodlar ve sorgulama teknikleri hakkındaki ilk ipuçlarından haberdar oldu. Zanlıların herhangi bir yasal sürece tabi tutulmadan işkencenin olağan olduğu bazı ülkelere gönderilmesi de Amerikan kamuoyunun öğrendiği ayrıntılardan biriydi. Bu şüpheliler bazen de Kabil'e yakın Bagram hava üssü gibi ABD kontrolundaki yerlere sorgulama için naklediliyordu.
Daha sonra da ABD Adalet Bakanlığı'nın Amerikalı yetkililerin tutuklulardan bilgi almak için "waterboarding" olarak bilinen ve kişide suda boğulma hissi uyandıran, işkence olarak kabul edilen sorgulama yöntemini kullanmasına yeşil ışık yakan gizli iç yazışmalar sızdırıldı.
ABD, işkenceye varan yöntemlere başvurarak kendi ilkelerine ihanet ettiği şeklindeki suçlamalar karşısında savunmaya geçerken bir başka savaş patlak verdi. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin'in kitle imha silahlarına sahip olduğu ve bunları gizlediği şeklindeki doğru olmayan iddiaları, ABD'nin müttefiklerini de yanına alarak bu silahları imha etmek hededfiyle Irak'ı işgal etmesine yol açtı.
Afganistan arka plana itildi
Irak savaşı tüm hızlıyla devam ederken Amerikan kamuoyunun Afganistan üzerindeki dikkati yavaş yavaş dağılmaya başladı. Brookings Enstitüsü uzmanı Michael O'Hanlon, bu durumun, Afganistan savaşı ilk çıktığında gördüğü ilgiyle tezat oluşturduğunu söylüyor.
O'Hanlon, ”Amerikan halkı, 2001 sonbaharında Taleban'ı ağır bir biçimde cezalandırmak için büyük destek vermişti, her ne kadar bunun tam olarak ne anlama geldiğini bilmemiş olsa da” diyor.
Bunun sonucu olarak savaşın ilk aşamasında ABD'nin Afganistan'daki varlığını sorgulayanların sayısı azdı. ABD'nin Afganistan'da istikrarı koruma sorumluluğu olduğu şeklindeki düşünce, çok daha ağır basıyordu.
Amerika içinde bir yandan da Guantanamo Koyu ve ABD'nin işkence uygulamalarıyla ilgili bir hesaplaşma gündeme gelmişti. Eski Başkan Barack Obama yönetimi, ağır sorgulama tekniklerini ABD'nin işkence programı olarak tanımlamıştı. Ancak bu hesaplaşma yıllardır sürüyor. Guantanamo'da halen 40 tutuklu bulunuyor.
ABD'de birçok yönetimin verdiği mücadele sürüyor
Dört ABD başkanı, George W. Bush, Barack Obama, Donald Trump ve şimdi de Joe Biden, demokratik yollarla seçilen bir Afgan hükümetine dönem dönem yükselen isyan hareketini kontrol altında tutmak için gereken araçları sağlamaya çalıştı.
Cumhuriyetçi Partili George W. Bush 2009'da iki dönem başkanlık yaptıktan sonra görevi bıraktı. Başkanlığı devralan Demokrat Partili Barack Obama, başkanlığının ilk döneminde Afganistan'a çok sayıda asker ve taşeron göndererek ülkedeki Amerikalı personel sayısını 100 binin üzerine çıkardı. Obama, daha sonra uyguladığı çekilme süreciyle Afganistan'daki Amerikan askeri sayısını bunun onda birine indirdi.
Obama'dan sonra işbaşına gelen Cumhuriyetçi Partili Donald Trump, seçim kampanyası sırasında ABD'yi ”sonu olmayan savaşlardan” çıkarma vaadinde bulundu ve başkanlığının ilk aşamasında tüm ABD askerlerini geri getireceğini söyledi. Ancak Trump Afganistan'da bir "boşluk" oluşturması ve ülkenin terör örgütleri için bir cazibe odağı haline gelmesi korkusu nedeniyle bu planlardan geri adım attı.
Eve dönüş
Başkan Joe Biden, Nisan ayında, Afganistan'daki tüm ABD askerlerinin 11 Eylül 2021'den, yani savaşı tetikleyen 11 Eylül 2001 saldırılarının 20'nci yıldönümünden önce geri çekileceğini bildirdi.
Biden'ın Afganistan'daki askerleri geri çekme kararını açıklarken zafer kazanmış bir lider havasına bürünmemesi, dikkat çekti.
"Geri çekilme süreci için ideal şartları oluşturma umuduyla Afganistan'daki askeri varlığımızı uzatma ya da genişletme döngüsünü sürdüremeyiz" diyen Biden, "Ben şu anda Afganistan'daki Amerikalı askerlerin varlığını yöneten dördüncü ABD başkanıyım: İki Cumhuriyetçi, iki Demokrat. Bu sorumluluğu beşinci başkanın üzerine yıkmayacağım" ifadelerini kullandı.