Erişilebilirlik

Ada Hapishanesinden Parlamentoya Bir ANC Militanının Hikayesi


Güney Afrika’nın başkenti Cape Town açıklarındaki Robben Adası’na giden feribot, her gün yüzlerce kişiyi adaya taşıyor. Gidenlerin tamamı turist. Ziyaretin amacı, Apartheid rejimi döneminde siyasi mahkumların tutulduğu ve müzeye dönüştürülen hapishaneyi gezmek. Nelson Mandela başta olmak üzere ANC’nin birçok lideri bu cezaevinde yıllarca yattı.

Bunlardan biri de Ebrahim İsmail Ebrahim... 14 yaşında ANC’ye katılan Ebrahim, ANC’nin yasaklanması üzerine Mandela tarafından kurulan ‘Ulusun Mızrağı’ isimli silahlı kanada katıldı. Sekiz kez sabotaj eylemlerine katıldığını söyleyen Ebrahim, ‘Ama hiçbir zaman sivillere yönelik eylem yapmadım’ dedi.

Ada Hapishanesinden Parlamentoya Bir ANC Militanının Hikayesi
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:56 0:00

1963 yılında yakalanan Ebrahim aldığı 15 yıl hapis cezasını çekmek üzere Robben Adası’na gönderildi. Mandela ile birlikte hapis yatan Ebrahim, günlerini taş kırarak geçirdi. 1979 yılında serbest bırakılan Ebrahim, Swaziland’a giderek burada çalışmaya başladı. Ancak 1986’da Güney Afrika güvenlik güçleri tarafından kaldığı ev basılarak, kaçırıldı. Sınırdan yasadışı yollarla geçirilerek ülkesine getirilen Ebrahim, çıkarıldığı mahkeme tarafından vatana ihanet suçundan 20 yıl hapse mahkum edildi. Yeniden Robben Adası’na gönderilen Ebrahim, 3 yıl daha burada kaldı. Daha sonra başka bir cezaevine nakledilen Ebrahim’in cezası üst mahkeme tarafından -kaçırılarak getirildiği için- bozuldu. Mandela’nın serbest bırakılmasının ardından, hemen bırakılmasını istediği isimlerden biri oldu. 1991’de serbest kalan Ebrahim, 1994 yılında parlamentoya seçildi. Hem müzakere süreci hem demokratik Güney Afrika’nın kurulmasında görev aldı. 1997 yılında Dış İlişkiler Komitesi Başkanı olan Ebrahim, 2002’de istifa ederek, devlet başkan yardımcısının siyasi ve ekonomik müşaviri oldu. 2019’de yapılan seçimlerden sonra Başkan Jacob Zuma tarafından beş yıllığına Parlamento Konsey üyesi olarak atandı.

Ebrahim boş zamanlarında, Güney Afrika’ya gelen konuklarına cezaevini gezdiriyor. Ebrahim’in son konukları Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI) tarafından düzenlenen toplantı için Türkiye’den gelen akademisyen, sanatçı ve gazetecilerden oluşan gruptu.

Ebrahim’in konukları, üzerinde ırkçı rejim döneminde cezaevinde yaşananları anlatan fotoğrafların bulunduğu otobüslerle gezmeye başlıyor. İlk durak taş ve kireç ocakları. ANC’nin üst düzey yöneticilerinin kireç, diğerlerinin ise taş ocağında çalıştığı söyleyen Ebrahim ekliyor: “Birçok mahkum taşları şurada biriktiriyordu. Bu, siyasi mahkumların buluşma yöntemiydi. Buraya gelip hapishane hakkında konuşabiliyorlardı. Burada ne olup bittiği hakkında konuşabiliyorlardı. Burası Mandela ve arkadaşlarının, yani liderlerin çalıştığı yerdi. Diğer mahkumlar da taş ocağında çalışıyordu”. Ebrahim, Mandela’nın kireç tozu nedeniyle hastalandığını ve gözyaşı dökemediğini söyledi.

İkinci durak ise mahkumların kaldığı hücrelerdi. Tek kişilik hücrelerde kalan mahkumların yılda iki kez, yarımşar saat, aileleriyle görüşmelerine izin veriliyordu. Ancak kurallara uymayanların görüşme izni iptal ediliyordu. Görüşme sırasında Afrikaan dilinde konuşmak zorunda olan mahkumlar, kendi ana dillerini kullandıkları zaman görüş yasağı cezasına çarptırılıyordu. Ebrahim, cezaevi günlerinde yaşadıkları zorlukları VOA Türkçe’ye şu cümlelerle anlattı: “Ben 1964’te geldim ve çok zor zamanlardı. Yeteri kadar elbisemiz yoktu. Kışın kısa pantolon veriyorlardı. Yemeklerimiz çok azdı ve sürekli açtık. Sağlık uygulamaları çok kötüydü. Revire gittiğimizde başı ağrıyanlar şurada dursun derlerdi ve herkese aynı ilaçtan verirlerdi. Sonra boğazı ağrıyanları sorarlardı. Size probleminizin ne olduğunu sormazlardı. Herkese aynı ilaçtan verilirdi. Kötü tedavi ediliyorduk. Üzerinde yatmak için sıcak battaniye yoktu. Taşocağında çalışmak zorundaydık. Sabah beşte kalkıyorduk. Altıda kahvaltı yapıyorduk ve yedide taş ocağına gidiyorduk.”

Ebrahim daha sonra yönetici kadronun kaldığı bölümleri gösteriyor, kendi koğuşu ardından Mandela’nın koğuşu. Koğuşların büyüklüğü yaklaşık 2 metrekare. Mahkumların yediği yemekler, banyo ve tuvaletleri aynı şekilde korunmuş. Kaldığı koğuşu gösteren Ebrahim, “Ben buraya kaç kez geldim üzgün hissediyorum ama bir yandan da bizi kurban etmek istediler ama yapamadılar. Bizi demoralize ermek istediler ama başaramadılar. Moralimizi sürekli yüksekti” dedi.

Ebrahim ile birlikte o dönem cezaevinde kalanlar, şimdilerde turist rehberliği yapıyor. Sadece mahkumlar değil, aralarında Mandela’nın gardiyanının da bulunduğu, cezaevinde çalışanlar da ziyaretçilere o günleri anlatıyor.

Cezaevinde ırkçı yönetim döneminde yaşananların izleri hala duruyor. Koğuşlarla birlikte, revir, spor salonu, avlu...Avluda Mandela ve arkadaşlarının taş kırarken fotoğrafları sergileniyor. Ebrahim kırılan taşların yol ve cezaevi yapımında kullanıldığını da sözlerine ekliyor. Mahkumların sansürlenen mektupları, ırka göre verilen yemeklerin listesi, mahkumların ranzaları, ranzalara yazılan yazılar, tek tip kıyafetlerin fotoğrafları, ölenlerin isimlerini müzede görmek mümkün. Mahkumların ten renklerine göre ayrılmasının izlerini de sergilenen kimlik kartlarında görmek mümkün.

Ömrünü ırkçı rejimle mücadele ederek geçiren Ebrahim 2002 yılından beri İsrail, Filistin, Ruanda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Burundi, Kosova, Bolivya ve Nepal’deki çatışma çözümlerine katılıyor.

XS
SM
MD
LG