Pew Araştırma Merkezi’ne göre, Amerika’da üç buçuk milyon Müslüman yaşıyor ve bu sayı giderek artıyor. 2040 yılına kadar, Müslümanlar’ın Amerika’daki en büyük ikinci dini topluluk olması bekleniyor. Amerika’da televizyon muhabirliği yapan Tahera Rahman için, bu istatistikler çok da önemli değil. Çünkü o, gündelik görevlerini yerine getirmeye çalışırken, aslında inancını temsil etme yolunda yeni ve tarihi bir yol açıyor.
Illinois ve Iowa’da saatler akşam altıyı gösteriyor. Bölge halkı, hava durumu ve haberleri izlemek için WHBF-TV kanalını açıyor. Ve karşılarında yeni bir yüz görüyor.
Tahera Rahman, televizyon haberlerini hikayeleştirmeyi çok sevdiğini söylüyor.
Bu Tahera Rahman’ın kamera önündeki ilk işi ve görünüşü alışılmışın dışında.
Rahman, bu işe yönelmesinin çok normal olduğunu, çünkü annesini örnek aldığını belirtiyor.
Bu adımlar Rahman’ı WHBF-TV’nin haber merkezine getirmiş ve Rahman artık Amerika’da başörtüsü takan ilk televizyon muhabiri olarak tanınıyor.
Rahman, “Yaşım ilerledikçe, köklerime yaklaşmak için bilinçli bir çaba sarf ettim. Ailemde başörtüsü kullanmayan birçok kadın var. Ama annem ve teyzelerimden bazıları başlarını örtüyor. Bize bunun İslam’da bir tercih olduğunu öğrettiler.” Şeklinde konuşuyor.
Rahman’ın anne ve babası Hintli ve Pakistanlı. Chicago yakınlarında doğan Rahman’ın bu televizyon kanalında bulduğu iş, köklerinden veya inancından kaynaklanmıyor. Müdürüne göre Rahman çok yetenekli.
Haber Müdürü Mike Mickle, Rahman’dan başörtüsünü çıkarmasını istemeyi bir kez bile düşünmemiş.
Mike Mickle, Rahman’ın bir ilk olduğunun farkında olduklarını ve onun bu fırsatı hak ettiğini söylüyor.
Rahman’ı televizyonda görmek, bölgede yaşayan küçük ama giderek büyüyen yerel Müslüman toplum için sürpriz olmuş.
Bölgedeki iki camiden birine giden Muhammed El Zein, Rahman’ın yakaladığı fırsatın bütün Müslüman Amerikalılar için çok önemli olduğunu söylüyor.
Muhammed El-Zein’e göre, başörtülü bir kadının televizyon izleyicisinin karşısına çıktığını görmek çok önemli.
Ama izleyici karşısına çıkmak her zaman kolay değil.
Rahman, son birkaç günde kendi dininin şeytan dini olduğunu ve tercihini gözden geçirmesi gerektiğini söyleyen birkaç e-mail aldığını söylüyor.
Mike Mickle, olumlu tepkilerin olumsuzlardan daha fazla olduğunu vurguluyor. Mickle’a göre, şu anda yaşadıkları tek gerçek sorun, medyanın Rahman’a gösterdiği bunaltıcı ilgi.
Mickle, bu durumun Tahera’nın hikayesini başkalarıyla paylaşmasını sağladığını ama aynı zamanda, yapması gereken bir işi olduğunu belirtiyor.
Rahman, “Çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Aynı zamanda aslında gündelik hayatta bir şey değişmedi. İstediğiniz yere gelmiş olmanız, daha az çalışacağınız anlamına gelmiyor.” şeklinde konuşuyor.
Rahman, emeklerinin sadece televizyon haberciliği mesleğinde yükselmesine değil, ülke çapında onun izinden giden diğer kadınların benzer fırsatlar yakalamasına da yardımcı olmasını umuyor.