İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 4 Ekim 2017'den beri tutuklu olan ABD İstanbul Başkonsolosluğu çalışanı Metin Topuz' un yargılandığı davanın üçüncü celsesinde sanığın tutukluluğun devamına karar verildi.
Savunmanın tahliye talebini oy çokluğuyla reddeden mahkeme, duruşmayı 15 Mayıs’a erteledi.
İlk iki günkü duruşmayı olduğu gibi bu duruşmayı da izleyen ABD İstanbul Başkonsolosu Jennifer Davis, kararının ardından gazetecilere yaptığı kısa açıklamada yargılanmanın bir an önce tamamlanmasını yönündeki talebini tekrar etti.
ABD Başkonsolosu: “İnandırıcı bir delil duymadık”
ABD İstanbul Başkonsolosu, “Duruşmalarda Metin Topuz’un suç işlediğine dair inandırıcı herhangi somut bir delil duymuş değiliz. Bu davanın adil ve hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasına ilişkin hükümetimizin çağrısını yineliyoruz” demekle yetindi.
İddianamede 17-25 Aralık soruşturmaları ve 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin davalarda yargılanan eski polis müdürleri ve askerler ile firari eski savcı Zekeriya Öz’ün irtibatları olduğu iddia edilen Metin Topuz, ‘devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme’, ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme’, ‘Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek’ ve ‘Gizliliğin ihlali’ suçlamalarından ağırlaştırılmış müebbet ve 18 yıldan 29 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.
Topuz: “Hakkımda algı yaratılıyor, devletin muhatap gösterdiği yüzlerce kamu görevlisiyle görüştüm”
Savunmasında ABD Başkonsolosluğu’nda 1982’de santral memuru olarak göreve başladığını, 1992 yılından bu yana da ABD Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi’nde (DEA) asistan-tercüman olarak görev yaptığını söyleyen Topuz, devlet yetkilileriyle işi gereği görüştüğünü başka bir ilişki geliştirmediğini ifade etti.
Topuz, “Bütün görevlerim, muhataplar arasında özellikle vize konusunda tercümanlık yapmaktan ibarettir.. DEA’da tercümanlık dışında irtibat iddiası doğru değildir. Bu görüşmelerde kullandığım bir telefon numarası var. Başkası adına kayıtlı olduğu iddia edilse de bunun ABD Başkonsolosluğu adına kayıtlı olduğu ve 1995 yılından beri benim kullanımımda olduğu dosyaya sunulmuştur. Görev yaptığım DEA’nın, muhatap makamlara, Türkiye Cumhuriyeti’nde atamaları yapılmış şahısları seçmek, belirlemek gibi yetkisi olmadığı gibi, FETÖ/PDY üyesi olduğunu bilmemiz söz konusu değildir. Tespit etmemiz de söz konusu değildir. Devlet bize muhatap olarak kimi koyuyorsa onunla irtibat kurarız. 2007’den sonra benim görüştüğüm kişiler olarak iddianamede sadece 100 kamu görevlisi gösteriliyor. Yalnızca suç işledikleri iddia edilen şahıslar dosyaya konmuş ve algı yaratılmıştır. Halbuki 25 yılda irtibatlı olduğum yüzlerce isim vardır” dedi.
“Zekeriya Öz istekleri karşılanmadığı için daveti reddetti, Sarraf ailesi 1990’dan beri DEA’nın radarında”
Türkiye’deki lüks araç ticaretine karışan ancak ABD’de tutuklu olan Tamer Ergüven soruşturması kapsamında savcı Zekeriya Öz’le görüştüğünü söyleyen Metin Topuz, firari savcının talepleri nedeniyle uzlaşamadıklarını söylerken Rıza Sarraf hakkında bildiklerini de anlattı.
DEA çalışanı, “Zekeriya Öz'ü ziyaret ederek bir soruşturma için başka bir savcı ile ABD’ye davet ettik. Nezaketen Zekeriya Öz’ü de bu davete katılmasını istedik. Zekeriya Öz bize uzun bir liste vererek büyük bir karşılama istedi. Ancak biz ABD’de böyle bir uygulama olmadığını kendisine anlattık. Zekeriya Öz istekleri karşılanmadığı için daveti reddetti ve diğer savcının da gelmesine izin vermedi.
Sarraf ailesine gelince. Onlar 1990'dan beri DEA'nın radarındadır. Yasadışı özellikle uyuşturucu ticaretinden kazanılan paraları batıdan doğuya naklettikleri ve akladıkları iddia edilir. Sarraf ailesi bu yüzden DEA için önemlidir. Rıza Sarraf'ın tutuklandığını gazeteden okudum. ‘O İranlı konuşur' diyorum mesajımda. 25 yıllık tecrübeme göre bunun gibi şahıslar kendilerine yöneltilen suçlama karşısında doğru olsun olmasın bildiklerini anlattıklarını, iftira attıklarını görürüz” dedi.
Tamer Ergüven soruşturmasında Topuz ile çalışan dönemin Kaçakçılık Şube Amiri Adem Fidan da tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS’le katıldığı duruşmada tanık olarak ifade verdi.
Fidan, Topuz’la birlikte ABD’ye gittiklerini ve Ergüven’i sorguladığını söyleyerek “O soruşturma kapsamında 300-400 lüks araca el koyduk, Avrupa ülkeleri işbirliği yapmaya yanaşmazken ABD’den destek gördük. Eğer göreve devam etseydik çok daha fazla lüks araca operasyon yapılacaktı. Şimdi medyada okuyorum, o konuyla ilgili dosyalar karara bağlanıyor” diye konuştu.
Emniyet’te Farklı Bir Muamele mi Gördü?
Metin Topuz, mahkeme başkanının “Sizin özelliğiniz nedir? Tutuklandığınız için neden ABD yetkilileri bu kadar gürültü kopardı?” şeklindeki sorusuna ise “25 yıldır görev yapıyorum. İşimde iyiyim ve dürüstüm. Bunun içindir. Bir nevi vefa gibi görebiliriz. Ben onların talimatıyla o görevlilerle görüştüm. Belki de bir bakıma kendilerini suçlu hissettiler. Bilemiyorum” yanıtını verdi.
Dönemin Narkotik Şube İdari Büro Amiri Hakan Aydın da Gizli Tanık Yavuz’un, “Topuz Emniyet’te farklı muamele görüyordu” şeklindeki iddiasını reddetti. Narotik Şube’de protokolle kendisinin ilgilendiğini belirten Aydın, üst düzey devlet görevlileri dışında kimseye özel muamele yapılamadığını söyledi.
ABD Dışişleri: “Topuz’un davasını yakından izliyoruz”
Metin Topuz davasıyla ilgili bir açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanlığı “26 Mart’ta başlayan davanın yakından izlendiğini” bildirdi. Bakanlık sözcülerinden Robert Palladino’nun yaptığı yazılı açıklamada, “Sayın Topuz 30 yıldır bizim idaremizde, ABD ve Türkiye arasında kolluk kuvvetleri arasındaki işbirliğini ilerletmek amacıyla yorulmaksızın çalıştı, uluslarımızın emniyet ve güvenliğine katkılar sağladı” ifadeleri yer alıyor. Açıklamada ayrıca Topuz’un yasadışı faaliyetlere karıştığı ya da “ABD ve Türkiye’nin yararına, Amerikan hükümeti adına” üstlendiği resmi görevler dışında başka bir şey yaptığı yönünde inandırıcı kanıtlar görülmediği belirtildi. ABD Dışişleri açıklamasında, “Bu davanın zamanında, şeffaf ve adil bir şekilde çözmesi konusunda Türk hükümetine çağrımızı yineliyoruz” denildi.