Avrupa Birliği, yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi, “aşırı sağın yükselişinin ve birçok üye ülkede göç akımlarına karşı artan düşmanlığın” AB karşıtlığına dönüşmesini önlemek için, sığınma politikasını temelden değiştiriyor.
Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği’ne üye devletler, 3 yıl süren gergin müzakerelerin ardından, beş ayrı metin halinde düzenlenen ve “üye devletler arasında iltica ve göç akışının yönetiminin nasıl paylaşılacağını ve ani bir göç krizi durumunda ne yapılacağını” belirleyen Göç ve İltica Paktı üzerinde anlaşma sağladı.
AB Komisyonu bu reformla, birliğe göçmen girişini zorlaştırıp, girenlerin de geri dönüşünü kolaylaştırmayı hedefliyor.
AB Komisyonu’nun göçten sorumlu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas, dün gece tamamlanan müzakerelerin ardından, “AB'nin sığınma ve göç politikasında kapsamlı bir reform yapılması konusunda anlaştığını” duyurdu.
AP Başkanı Başkanı Roberta Metsola, “Bugün tarihi bir gün. Benim görev dönemimin muhtemelen en önemli yasama anlaşması üzerinde uzlaşma sağlandı” sözleriyle duyurdu.
“Göç, Avrupa’da çözüm gerektiren bir Avrupa sorunudur”
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de Çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Göç, Avrupa çapında çözümler gerektiren bir Avrupa sorunudur" dedi.
Her yıl yüz binlerce düzensiz göçmenin AB sınırlarına ulaşmak için tehlikeli yolculuklar yaptığını belirten Von der Leyen, “Göç ve İltica Paktı, Avrupa'nın karşı karşıya olduğu bu soruna etkili bir yanıt vermesini sağlayacaktır. Bu, kimin AB'ye geleceğine ve kimin kalabileceğine kaçakçıların değil Avrupalılar’ın karar vereceği anlamına gelmektedir. Bu, aynı zamanda ihtiyacı olanların korunacağı anlamına gelmektedir. Bu pakt, üye devletlerin, AB'ye yasadışı göçü önlerken dış sınırlarımızı koruyanlarla dayanışma göstererek sarf edilen çabaları sorumlu bir şekilde paylaşmasını da sağlayacaktır” dedi.
2023’te 255 bin kaçak göçmen giriş yaptı
Bu yıl içinde 255 bin düzensiz göçmen girişi kaydeden AB’de, rekor giriş 2015’te Suriye savaşının ardından yaşanmıştı.
Suriye krizinden bu yana göç konusunda sert tedbirler alınmasını isteyen ülkelerle, göçe maruz kalan ilk sınır ülkeleri Yunanistan, İtalya, Malta ve Kıbrıs gibi ülkeler AB’den sorumluluğu paylaşmalarını istemişti.
Bunun üzerine bir reform çalışması yapan AB Komisyonu, 2020 yılında bu çalışmayı üye devletlerin tartışmasına açtı. Göç ve İltica Paktı, özellikle sığınma hakkını elde edemeyen düzensiz göçmenlerin daha hızlı geri gönderilebilmesi için, “göçmen gelişlerinin ve sınırlara yakın kapalı merkezlerin daha sıkı kontrol altına alınmasını” öngörüyor.
Sınır ülkelerle “Dayanışma Mekanizması” kuruluyor
İtalya, İspanya, Yunanistan, Malta ve Kıbrıs gibi göçmenlerin ilk giriş yaptığı ülkelerden, göçmenlerin başka ülkelere yerleştirilmesi ve bu ülkelerin mali olarak rahatlaması için Avrupa ülkeleri arasında bir “dayanışma mekanizması” kuruluyor.
Bu düzenleme geçen yaz Polonya ve Macaristan tarafından reddedilmiş; ancak üye devletlerin oybirliğini gerektirmeyen bu uygulama “nitelikli çoğunluk” ile kabul edilmişti.
Göç ve İltica Paktı, Avrupa Parlamentosu'ndaki en büyük üç grup olan sağ ve muhafazakarlar (PPE) Liberal Grup (Renew) ve sosyal demokratlar (S&D) arasındaki uzlaşma sonucu aranan desteği buldu.
Pakta, İtalyan Başbakanı Giorgia Meloni'nin milliyetçi ve muhafazakar hükümeti de destek veriyor. İtalya İçişleri Bakanı Matteo Piantedosi Çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Bu uzlaşma büyük bir başarıdır. İtalya artık kendini daha az yalnız hissediyor” dedi.
AB’nin Parlamento ile uzlaşma içinde kabul ettiği reform metni, geçen yaz İtalya'nın Lampedusa adasına ani ve kitlesel gelişi, denizde boğulmaları önlemeyi ve benzer kriz durumlarını daha iyi yönetmeyi de amaçlıyor.
Pakt, gelenleri caydırmanın yanısıra, göçmenlerin çıkış ülkesi ya da transit geçiş ülkeleriyle de işbirliğini güçlendirmek istiyor.
Bu bağlamda, göç akınını daha kıta topraklarına ulaşmadan da durdurmayı hedefleyen AB, Türkiye ve Libya ile imzaladığı anlaşmaların bir benzerini imzaladığı Tunus hükümetiyle de sistemi kurmak istiyor.
STK’lar ve sol eleştirdi
AB kurumları uzlaşmadan duydukları memnuniyeti dile getirse de, reform paketi birçok sivil toplum kuruluşu tarafından eleştiriliyor.
Uluslararası Af Örgütü, Oxfam, Caritas ve Save the Children'ın aralarında bulunduğu 50 örgüt uzlaşmayı kınayarak, bu reformun “kötü tasarlanmış, maliyetli ve zalim bir sistem oluşturduğunu” dile getirdi.
AP içinde de Yeşiller ve sol grup, “Avrupa'nın her yerinde duvarları, dikenli telleri, koruma sistemlerini finanse edeceğini” belirterek, reformu “utanç düzenlemeleri” olarak niteledi.
AB başkentleri, reformun Haziran seçimlerinden önce, “Avrupa Parlamentosu aritmetiği değişmeden” yürürlüğe girmesini istiyor. Bunun için uzlaşma metninin, gelecek yılın başında, Avrupa Konseyi’nde liderler tarafından ve Parlamento’da resmi olarak kabul edilmesi gerekiyor.
Yeni reform ne getiriyor?
Reformla, AB topraklarına girişe ilişkin tüm kriterler sıkılaştırılıyor; sığınma talepleri kabul edilmeyen tüm göçmenlerin işlem ve geri dönüş süreleri ise hızlandırılıyor.
Bir göçmenin giriş yaptığı ülkeye geri gönderilmesini öngören Dublin Anlaşması değiştirilmiyor; ancak bu ülkelerden göçmen kabul etmeyen üyelerden, kişi başına belirlenen bir katkı payı ödemesi kuralı getiriliyor.
Buna göre, başta kıtanın güneyinde olmak üzere “ön cephe” ülkeleri, AB'nin dış sınırlarında daha sıkı bir sığınma politikası uygulayacak.
İtalya veya Yunanistan iltica dosyalarını yönetmekle yükümlü olmaya devam edecek; ancak sığınma başvurusu reddedilen göçmenleri sınırdışı etme konusunda daha fazla yetkiye sahip olacaklar.
Uzlaşmanın bir diğer önemli noktası da, “güçlü göç baskısına maruz kalan AB ülkeleriyle zorunlu dayanışma” mekanizmasının kurulması. Sığınmacıları kendi topraklarında kabul etmek istemeyen devletler AB Komisyonu’na mali katkı yapacak ve Komisyon da bu fonu sorumluluk üstlenen ülkeler arasında bölüştürecek.
Forum