Fikir 1997 yılında İngiltere’deki Wilton Park’ta Türkiye ve Yunanistanlı katılımcıların bir araya geldiği konferansta bir İngiliz tarafından ortaya atıldı. Yapılan tartışmalarda ortaya çıkan kalıcı adımlar atma isteği “Türk-Yunan Forumu Politik Analiz Grubu” nu doğurdu. Bu, resmi kişi ve makamların dışında kurulan ilk Türk-Yunan sivil toplum grubu oldu. Diğer sivil kuruluşlardan farkı da sadece Türkiye ve Yunanistan’ı ilgilendiren siyasi konuları tartışmaları ve fikir üretmeleriydi.
O zamandan beri yılda birkaç kez İstanbul ve Selanik’te buluşan forum üyeleri geçtiğimiz günlerde ilk defa ABD’de toplanarak Boston’daki Fletcher Hukuk ve Diplomasi Okulu’nda halka açık bir tartışma platformu yarattılar. Toplantı Fletcher Okulu’ndaki Karamanlis Kürsüsü Başkanı Thanos Veremis tarafından düzenlendi, ABD’deki Yunan kaynaklı vakıflar ve Fletcher tarafından desteklendi.
Foruma kuruluşundan çok kısa bir süre sonra katılan ve görevi geçtiğimiz yıl ölen Emekli Oramiral Güven Erkaya’dan devralarak Türk tarafının koordinatörlüğünü üstlenen eski Dışişleri Bakanlarından, emekli büyükelçi İlter Türkmen çalışmalarını şöyle anlattı:
“Bunun ilginç tarafı şu, Türkiye’de şimdiye kadar pek olmamış bir şey “second track diplomacy” dediğimiz şey yani ikinci katar diplomasisi diyelim buna. Yani sivil toplumun sivil toplumun bir rol oynamaya çalışması…. . Tabii bizim forum zor zamanlardan geçti. 1999’un başında Öcalan olayı oldu. Öcalan’ın Kenya’daki Yunan sefaretine sığınmasıyla Türkiye ile Yunanistan arasındaki ipler kopmuş gibiydi. Biz yine toplanmaya devam ettik. Ege sorunu üzerinde durduk ve bir kağıt ortaya çıkardık. Bunu iki tarafa da sunduk, Yunan Dışişleri Bakanı’na da, Türk Dışişleri Bakanı’na da. Memnuniyetle karşılandı ama yorum yapmadan.”
Yine forumun kuruluşundan kısa bir süre sonra Yunan tarafının koordinatörlüğünü yapmaya başlayan işadamı ve yazar Costas Caras ise foruma katılmak için aranan özellikleri şöyle sıraladı:
“En önemlisi anlaşmazlıklara tahammül edebilecek bir yapıya sahip olabilmek. Aramızda anlaşmazlıklar olacağını biliyorduk. Ancak katılımcıların diyalog başlatabilecek, anlaşmazlıkları kabul edebilecek, karşısındaki kişiye insan olarak değer verebilecek, görüşlerine ve temsil ettiği şeylere saygı duyabilecek ve daha sonra da bu kişilerle anlaşmazlıkları giderebilecek ortak çıkarları bulmak için biraraya gelip çalışabilecek düzeyde olmaları gerekiyor.”
Fletcher’deki toplantıya katılan Türk-Yunan Forumu üyeleri şunlardı: Costas Carras (işadamı ve yazar), Theodore Couloumbis (Atina Üniversitesi Öğretim Üyesi), Cem Duna (emekli büyükelçi), Üstün Ergüder (Sabancı Üniversitesi İstanbul Politika Merkezi Direktörü), Ahmet Evin (Sabancı Üniversitesi İstanbul Politika Merkezi), Paulina Lampsa (siyaset bilimci), Soli Özel (Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi), İlter Türkmen (emekli büyükelçi, eski Dışişleri Bakanı), Thanos Veremis (Fletcher Okulu Karamanlis Kürsüsü Başkanı), Constantinos Zepos (emekli büyükelçi). Forum üyesi gazeteci-yazar Mehmet Ali Birand ile Sami Kohen, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı TESEV’in Direktörü emekli büyükelçi Özdem Sanberk ile Atina Üniversitesi’nden Argiris Fatouros ise ABD’deki toplantıya katılamadılar.
Türk-Yunan Forumu üyesi Soli Özel, grup ilk kurulduğu zamanlar her iki taraftan da akademisyen, eski diplomat ve gazeteci sayısının hemen hemen eşit olduğunu ancak daha sonra “şahin kafalıların” forumdan zamanla ayrıldığını söyledi. Grupta iki taraftan da çeşitliliğin oranı değişmesine rağmen Özel’e göre bu yapıcılığı arttırdı ve grup ilk ürününü 2000 yılında Ege sorunları üzerine bir çalışmayla verdi.
Bu çalışmaya göre Ege’de kıta sahanlığı sorununun yanı sıra adaların silahsızlandırılması ve hava sahası gibi diğer sorunlar da müzakere edilmesi öngörüldü. Bütün bu sorunların önce ikili görüşmelerde ele alınarak çözüm aranması ve yine anlaşmaya varılamayan konularda ise Uluslararası Adalet Divanı’na gidilmesi tavsiye edildi.
Bazıları bu görüşlerin iki ülke de dışişleri bakanlıkları tarafından dikkate alınmadığını söylüyor. Ancak Türk-Yunan Forumu üyeleri bir gün bu tavsiyelerin raftan inip masaya yatırılacağını düşünüyor. En azından, Türkiye ve Yunanistan’dan yetkililer dışındaki bir grup, karşı tarafın da isteklerini dikkate alarak kendi çıkarlarını zedelemeyecek çözümler üzerinde anlaşmanın imkansız olmadığını bu şekilde gösterdi.
Türk-Yunan Forumu’nun son projesi, en az diğerleri kadar zor hatta belki de iki ülke arasındaki en zor konu olan Kıbrıs. Bu ay Roma’da (önce Beyrut’ta olması planlanıyordu) yapılacak bir konferansta Kıbrıs Rumları ve Türkleri bir araya gelerek sorunları tartışacaklar. Kıbrıs’ta Türk ve Rum tarafının liderleri anlaşmaya varamazlarsa ve bu durumda Kıbrıs Avrupa Birliği’ne alınırsa ne olur? Bu iyi niyetli tartışmaların hayata geçirilmesi o zaman mümkün olur mu? Bu soruların yanıtı belki de yıl sonuna kadar verilemeyecek. Ancak Türk-Yunan Forumu’na katılanların bu konudaki görüşlerinden bir derleme yapmak mümkün:
“Kıbrıslı Türklere eşit statü verilmesi ve şu anda bulundukları dezavantajlı durumdan kurtulmaları fayda sağlayacaktır. Kıbrıs Türkleri için gereken bu avantajlar Kıbrıslı Rumların çıkarlarına da ters değildir. Kıbrıs Rumlarının ihtiyacı olan şey de Kıbrıs Türkleri için sorun oluşturmayacak şekilde adada birliğin ve egemenliğin sağlanmasıdır. Adada barış, ekonomik ve sosyal gelişmeden her iki taraf ta yararlanacaktır. Ayrıca Avrupa Birliği’ne girmek özellikle Kıbrıslı Türklerin işine gelecektir.” (Costas Carras)
“Kıbrıslı Türklerle Rumların bazıları henüz çıkarlarını bizim gördüğümüz gibi bu şekilde ortak görmüyorlar. Kıbrıs liderleri arasında devam eden görüşmelerin iki tarafın ortak paydalarda buluşması için gerekli olan zemini hazırlamasını umuyoruz. Kıbrıs anlaşmazlığı yüzünden diğer konular üzerinde işbirliği yapmak son derece zor oluyor…. Kıbrıs’ın Türkiye tarafından ilhakı, izlenebilecek olan politikaların en kötüsü olur. Ondan sonra 30-40 yıl boyunca geri dönüşü olmaz.” (İlter Türkmen)
“Gelecekteki pek çok şey Kıbrıs’la ilgili olarak neler olacağına bağlı…. Yunanistan Türkiye’yi Akdeniz’in güneydoğusunda güvenlik için bir köprü olarak görüyor.” (Paulina Lampsa)
“Kıbrıs, ilişkileri (Türkiye-Yunanistan arasındaki ilişkileri) zehirleyen bir konudur…. Kıbrıs sadece iki tarafı değil dört tarafı ilgilendiren bir konu. Ancak Yunanistan Avrupa Birliği üyesi, Türkiye değil.” (Soli Özel)
“Bu toplantıda Türk tarafı Kıbrıs konusunda bir anlaşmaya varılması ihtimalini mucize olarak görüyor, anlaşma yapılamaması durumunun ise felaket olacağını söylüyor. Hep kötü senaryolar öngörürseniz, kötü sonuçlar elde edersiniz. Avrupa Birliği’nde artık böyle davranmıyoruz. Yaptığımız doğru yönde ilerleyip durumdan en iyi şekilde faydalanmak.” (Theodore Couloumbis)
“Güney Kıbrıs’la müzakerelerde Denktaş’a danışmanlık yapanlar ne yazık ki Avrupa Birliği’ne girmenin ne anlama geldiğini anlayabilecek kapasitede değil. Kıbrıs Rum tarafı için de benzer bir durum söz konusu.” (Cem Duna)