Irak’taki mezhep çatışmalarının iç savaşa dönüştüğü yolundaki tartışmalar son zamanlarda iyice arttı. Mezhep çatışmaları ve iç savaş arasındaki ayrım neden bu kadar önemli? Irak’ın iç savaş yaşadığını savunan iki uzman, geçtiğimiz günlerde Amerika’nın Sesi’ne konuk oldu. Uzmanlara göre, Amerika, yeni gerçekler ışığında, Irak stratejisini ve bu ülkeden beklentilerini değiştirmeli.
Irak’ta etnik gruplar ve mezhepler arasındaki çatışmalar, binlerce kişinin ölümüne yolaçtı. Şiddetin bu boyutlara varması, RAND adlı düşünce kuruluşunda çalışan siyaset bilimcisi Seth Jones’a göre, “iç savaş” tanımlamasını doğruluyor. Seth Jones, iç savaşların, devletler arasında geçen savaşlardan daha zor çözüldüğüne ve daha uzun sürebileceğine dikkati çekiyor:
“İç savaşta kaybeden tarafın çekilmesi gibi birşey sözkonusu değildir. Bir anlaşma sağlansa bile iç savaşın tekrar başlama olasılığı yüksektir. Çünkü çatışan taraflar zaten aynı ülkede yaşar.”
Washington’daki Brookings Enstitüsü’nden Michael O’Hanlon, Irak’ta iç savaşla birlikte Sünniler ve Şiiler arasında mezhep çatışması yaşandığını hatırlatıyor. O’Hanlon, bu unsurun, şiddet olaylarını durdurmayı amaçlayan stratejilerin hazırlanmasına yardım edebileceğini söylüyor:
"Etnik ya da mezheplerarası bir çatışma olduğunda, tarafları en azından bölünme ya da güç paylaşımı temelinde barıştırmak mümkün. Sonuçta taraflar bir ideoloji için savaşmıyor. Kimse haklı olduğunu diğer tarafa empoze etmiyor, ya da kimseyi belli bir rejim altında yaşamaya zorlamıyor. Taraflar sadece kendi bağlı oldukları grupların çıkarını gözetiyor.”
Bu uzmanlara göre geçmişteki iç savaşlara yapılan başarılı uluslararası müdahaleler, Amerika’ya, Irak’ta neler yapabileceği konusunda yol gösterebilir. Seth Jones, 1999 yılında Avustralya ve Amerika’nın, Doğu Timor’daki iç savaşı durdurmada önemli rol oynadığını hatırlatıyor. Çözümün sadece askeri müdahaleden geçmeyeceğine dikkati çeken Jones, yönetimlere, halk desteğini alabilmeleri için temel ihtiyaçların karşılanmasında yardım edilmesi gerektiğini kaydediyor:
"Buradan alınacak ders açık. Hükümetlere, isyancılarla savaşması için dış yardım yapılabilir. Ancak bu, halk desteğini almaya yetmez. Üstelik bu durum meşruiyet sorunu yaratabilir."
Michael O’Hanlon ise, 1990’larda Bosna Hersek’e yapılan NATO müdahalesini hatırlatıyor:
"NATO açıkça Bosnalı Sırplara, ülkenin, istedikleri yüzde 75’ini alamayacakları mesajını verdi. Üstelik bu girişimi sürdürmeleri durumunda NATO operasyonlarının süreceği, ittifakın bu konuda kararlı olduğu anlatıldı. Sırplar, istediklerinin altındaki koşullara razı oldu, ve bu şekilde krize çözüm bulunmuş oldu."
Bazı yetkililer, Amerika’nın Irak’taki etnik ve mezheplerarası çatışmalarda, ‘araya girmemesi’ gerektiğini savunuyor. Michael O’Hanlon ise, Amerika’nın Irak’ta kalması, daha fazla can kaybı olmasını önlemesi ve bölgesel istikrarı koruması gerektiğine inanıyor.
Irak’ta etnik gruplar ve mezhepler arasındaki çatışmalar, binlerce kişinin ölümüne yolaçtı. Şiddetin bu boyutlara varması, RAND adlı düşünce kuruluşunda çalışan siyaset bilimcisi Seth Jones’a göre, “iç savaş” tanımlamasını doğruluyor. Seth Jones, iç savaşların, devletler arasında geçen savaşlardan daha zor çözüldüğüne ve daha uzun sürebileceğine dikkati çekiyor:
“İç savaşta kaybeden tarafın çekilmesi gibi birşey sözkonusu değildir. Bir anlaşma sağlansa bile iç savaşın tekrar başlama olasılığı yüksektir. Çünkü çatışan taraflar zaten aynı ülkede yaşar.”
Washington’daki Brookings Enstitüsü’nden Michael O’Hanlon, Irak’ta iç savaşla birlikte Sünniler ve Şiiler arasında mezhep çatışması yaşandığını hatırlatıyor. O’Hanlon, bu unsurun, şiddet olaylarını durdurmayı amaçlayan stratejilerin hazırlanmasına yardım edebileceğini söylüyor:
"Etnik ya da mezheplerarası bir çatışma olduğunda, tarafları en azından bölünme ya da güç paylaşımı temelinde barıştırmak mümkün. Sonuçta taraflar bir ideoloji için savaşmıyor. Kimse haklı olduğunu diğer tarafa empoze etmiyor, ya da kimseyi belli bir rejim altında yaşamaya zorlamıyor. Taraflar sadece kendi bağlı oldukları grupların çıkarını gözetiyor.”
Bu uzmanlara göre geçmişteki iç savaşlara yapılan başarılı uluslararası müdahaleler, Amerika’ya, Irak’ta neler yapabileceği konusunda yol gösterebilir. Seth Jones, 1999 yılında Avustralya ve Amerika’nın, Doğu Timor’daki iç savaşı durdurmada önemli rol oynadığını hatırlatıyor. Çözümün sadece askeri müdahaleden geçmeyeceğine dikkati çeken Jones, yönetimlere, halk desteğini alabilmeleri için temel ihtiyaçların karşılanmasında yardım edilmesi gerektiğini kaydediyor:
"Buradan alınacak ders açık. Hükümetlere, isyancılarla savaşması için dış yardım yapılabilir. Ancak bu, halk desteğini almaya yetmez. Üstelik bu durum meşruiyet sorunu yaratabilir."
Michael O’Hanlon ise, 1990’larda Bosna Hersek’e yapılan NATO müdahalesini hatırlatıyor:
"NATO açıkça Bosnalı Sırplara, ülkenin, istedikleri yüzde 75’ini alamayacakları mesajını verdi. Üstelik bu girişimi sürdürmeleri durumunda NATO operasyonlarının süreceği, ittifakın bu konuda kararlı olduğu anlatıldı. Sırplar, istediklerinin altındaki koşullara razı oldu, ve bu şekilde krize çözüm bulunmuş oldu."
Bazı yetkililer, Amerika’nın Irak’taki etnik ve mezheplerarası çatışmalarda, ‘araya girmemesi’ gerektiğini savunuyor. Michael O’Hanlon ise, Amerika’nın Irak’ta kalması, daha fazla can kaybı olmasını önlemesi ve bölgesel istikrarı koruması gerektiğine inanıyor.