Erişilebilirlik

Yaşar Nuri Öztürk Papa'ya Sert Çıktı


Papa’nın Türkiye ziyareti yaklaştıkça protesto gösterileri ve toplumun farklı kesimlerinden gelen tepkiler de artıyor. İstanbul Milletvekili ve Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, papanın sözlerini eleştirmekle birlikte, Devlet Başkanı ve dini lider sıfatıyla Türkiye tarafından davet edildiğini hatırlatıyor ve bir misafir gibi karşılanması gerektiğini belirtiyor. Papa XVI. Benedict’in tepki toplayan sözleri ve Türkiye ziyaretini değerlendiren Öztürk, Özge Övün’ün sorularını yanıtladı.

Yaşar Nuri Öztürk'ün Amerika'nın Sesi radyosunun Alo Washington programında yaptığı açıklamaların tam metni:

PAPA' NIN TÜRKİYE'Yİ ZİYARETİ ÖNCESİNDE "DİNLERARASI DİYALOG VE HOŞGÖRÜ"
Papa' nın sözleriyle açtığı yarayı ve tarihin önüne koyduğu rahatsızlığı değerlendirelim ama Papa' nın Türkiye' yi ziyareti meselesine gelince, o bir ziyarettir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti onu davet etmiştir, o da bir devlet başkanıdır - din adamı sıfatı da var aynı zamanda - dolayısıyla Türkiye' nin misafiridir yani Türkiye' de bu ziyaretle ilgili ona karşı bir rahatsızlık verilmesine ben taraftar değilim; saygı gösterilmesi lazım. Devlet' in misafiridir. Dolayısıyla misafire misafir muamelesi yapılır, bu taşkınlıkları tasvip etmiyorum.

Ama eyleme ve şiddete dönüşmemek şartıyla Papa' nın tarih açısından çok önemli olan ve çok kaygı verici olan demecinin yorumlanması, değerlendirilmesi lazım. Ziyaretinde attığı her adımın da yorumlanması ve değerlendirilmesi lazım. Bu tamamen siyasî bir anlam taşıyor olacak artık. Bu ikisini birbirinden ayıralım. Papa Türk Devleti' nin misafiridir, saygıyla ziyaretlerini yapıp dönüp gidecek. Olaya bu şekilde bakıyorum. Ama söylediği sözlerin değerlendirilmesi lazım çünkü onlar rastgele sözler değil; o demeç rastgele bir demeç değil ve Papa' nın şahsiyetini, düşüncesini, insanlığa, insan haklarına, Müslüman dünyaya ve Türklere bakışını anlatması bakımından son derece önemlidir. Bunu defalarca ve ısrarla değerlendirenlerden biri de benim; hem Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı sıfatıyla, hem de bir bilim ve düşünce adamı sıfatıyla.

TARİHTEN ALINTILAR
Alıntının ne manaya geldiğini iyi bilenlerden biri olarak; alıntı, yapan kişinin tavrına, anlayışına ve alıntının yapılma şekline ve yerine göre anlam kazanır. Papa, kendi düşüncelerini bir başkasına söyletiyor, onun da anlamı var. Eğer kendisi İslam Peygamberi' ne bu hakaretleri kendi ağzından yapsa o kadar anlamlı olmazdı. Şimdi orada, sözleri bir Ortodoks kraldan almakla bir şeye daha dikkat çekiyor. Ortodokslara özellikle İstanbul' da mekân tutmuş olan Patrik' e ve Patrikhaneye de bir mesaj veriyor. Nitekim bu ziyaretinde Patrikhane' yi ve orada bir kadim kiliseyi ziyaret edecek ve bir ayine katılacak. Bunun da anlamı vardır... Bunun anlamı da Ortodokslarla Katolikler arasında yıllardır süren soğukluğun aşılmak üzere olduğunu, buzların çözüldüğünü teolojik bir birliktelik kurulmasa da siyasî bir birliktelik kurulduğunu göstermiş oluyor.

Papa sıradan bir insan değil. Papa, bir defa 5-6 dili konuşan bir entellektüel. Papa, Hırıstiyan - Katolik teolojiye göre Hz. İsa' nın enkarne (bedenlenmiş) olmuş şekli. Yani Tanrı makamında bir adam; hata filan etmesi söz konusu değil. İslam dünyası tabi, her zamanki saflığı içinde, Papa özür dilesin dedi. Hayır, Papa özür dilemesin çünkü Papa özür dileyemez. Papa, özür dilerse, papalığı bırakması lazım. Hata ettiğini itiraftır bu. Nitekim Papa özür dilemedi. İsa' nın bedenlenmiş şekli hata etmez onların din anlayışına göre ve özür de dileyemez. Özür dilemedi, beni anlayın dedi. Yani söylediklerim doğrudur, anlamaya çalışın dedi. Bir hakaret daha yaptı İslam dünyasına.

Şimdi olayı böyle görelim. Olayın satır aralarını irdelemesek bile satırlara çıkan kısmı var. Siz beni yanlış anladınız diyor, "excuse me" demiyor. O da bir ithamdır; siz tam anlayamıyorsunuz konuşmaları demektir. Neyi anlamamışız biz? Şunu: Hz. Muhammed, inançları kılıçla yaymak, insan haklarına tasallut ve şer neşretmekten başka hiçbir şey getirmemiştir diyor. Bunun neyini yanlış anladık biz? Bunu yanlış anladınız demek, "Siz Muhammed' in böyle olduğunu bir türlü anlamak istemiyorsunuz" demektir. Bu da ayrı ve daha ağır bir hakarettir.

Papa, bana göre, bizatihi kendisi tarihin en büyük şerlerinden birini yaymıştır. Ayrıca İslam dünyası ve Hıristiyan dünyanın çok sıcak bir çekişme içinde olduğu bir zamanda, Bağdat' ın bir yalanla işgal edilmesi üzerine Pentagon raporlarına göre günde 120 kişinin öldüğü, bazı raporlara göre de 500' e yakın insanın öldüğü Irak cehenneminin ortalığı yakmasını yaşadığımız bir zamanda bunları söylüyor. Medeniyetler çatışmasının tartışıldığı - çatışılsın mı, catışılmasın mı, ittifak mı olsun, çatışma mı olsun dendiği - bir zamanda kalkıyor, ateşin üzerine benzin dökercesine en yüksek seviyede, sözleri Tanrı sözü gibi algılanacak bir insan olduğunu âdeta unutarak - tabi ki unutmayarak bilhassa bilerek bunu yapıyor - Papa, burada bir kaç noktanın altını çiziyor ve tarihin önünde bir kaç "start" veriyor.

Bunların birincisi; İslam dininin bizatihi kendisinin bir terör dini olduğunu söylemiştir Papa. Söylediği sözlerin mahasalı budur. Kimden nakil yaparsa yapsın. Ben de 60 kitabın altında imzası olan bir ilim adamıyım. Nakil yaparız biz. İki şey için nakil yaparız: Ya, bu söylenenler doğru değildir diye nakil yaparız yahut da deriz ki; bu nakli yapıyoruz çünkü bu benim duygu ve düşüncelerimi ifade ediyor yani bana tanık olacak şöyle ifadeler kullanan insanlar var. Onları tanık yaparız. Papa kendine tanık arıyor ve bu tanığı Ortodokslardan bir kral olarak seçiyor. Ortodoks dünyaya da bir mesaj veriyor. Papa böyle konuşur. Papa, sıradan, sokaktan bir adam değil. Söylediklerinin yirmi tane stratejik ve siyasî anlamı var. Bunları çözmek lazım. Bir defa, "Dinler arasında biz ittifaktan yana değiliz, tartışma çekişmeden yanayız" yani Huntington' un tezine buradan bir destek var ve bir "Clash of Civilizations" (Medeniyetler Çatışması) anlayışı burada insanlığın önüne konuyor. Ve İslam dini burada şer taraf olarak mahkûm ediliyor, damgalanıyor. Çok ağır, çok talihsiz, çok uğursuz bir demeçtir o. Onu, bir felsefe profesörü olarak tevil etmek için de bir çare aradım ama hiçbir çare bulamadım.

İSLAM DÜNYASI NASIL YANIT VERMELİ

İslam dünyasının buna, sokaklara çıkıp, cam çerçeve indirerek, bağırıp çağırarak yanıt vermesi mümkün değil. O, kurulan tuzağa düşmesi demektir. İslam dünyasının insan unsurunun kalitesizliği, zayıflığı, İslam dünyasını Papa üzerine hataya sevk ediyor, yine hata yapıyor. Bunun cevabı İslam dünyasına bir din savaşının açıldığını ve bunun da Papa tarafından dile getirildiğini ve Papa' nın bu savaşta İslam' ı hücum hedefi olarak gösterdiğini İslam dünyası bilecek, bunun icabını yapacak. Bunun icabı nedir? Ben bunun icabını söylediğim zaman tamamen bir siyasetçi olarak konuşurum. Bir defa bunun, insanlığa bir anlatılması lazım. Yalan söylemeyi durdurarak. İkincisi, Papa Türkiye için de çok kaygı verici şeyler yapıyor. Bu konuşmasını yaptıktan sonra, uçakta kendisine soruyorlar, "Türkiye' ye gidecek misiniz?". Kullandığı tâbir, cevap olarak, şudur: "Konstantinopol' e gideceğim." Bakın, bir mesaj da öyle veriyor. Yani, Türkiye diye bir şey biz tanımıyoruz, hele İstanbul diye bir şey hiç tanımıyoruz. Konstantinopol yani Yeni Roma ve ekümenik patrik. Bu ne demektir? Burada yeni bir Hıristiyan - Ortodoks devleti doğsun. Nitekim Papa' nın anlayışını içeride temsil eden bugünkü iktidar, Papa'nın konuşmasından iki gün sonra benim de üyesi olduğum Parlamento' ya azınlık vakıflarına âdeta dükalık hakları veren yeni bir vakıflar kanununu parlamentoya sevk etmiştir. Aylardır bekliyordu o kanun. Bunlar birbirine bağlıdır. İçeriden ve dışarıdan uyuşan dinamiklerin iyi okunması lazım. Böylece Türkiye' de bir ekümenik patrikhanenin vücut bulmasına da destek veriyor, onun da start' ını veriyor.

Şimdi, Ayasofya' yı da ziyaret edecek, etsin. Ayasofya bir müzedir herkes ziyaret eder. Benim hiçbir sıkıntım yok o bakımdan ama buraya kadarını değerlendirdiğinizde Papa' nın Ayasofya' yı ziyareti de - bugüne kadar kimsenin ziyareti mesele olmamıştır, hiçbir Türk çocuğu bundan rahatsızlık duymamış, hır-gür çıkarmamış, bunu eleştirmemiştir ama şimdi bakın neler oluyor - Papa' nın yaptkıkları, konuştukları değerlendirildiğinde, Ayasofya' nın ziyareti de bir mesaj taşıyor. O da nedir? "Burası da bizimdir. Burası da artık Hıristiyanlaştırılmalı ve müze olmaktan çıkarılmalıdır" gibi algılanıyor. Gayet tabi, kamuoyunun siyasî titreşimleri bunu bu şekilde anlar ve değerlendirir. Çünkü Papa, bunun böyle anlaşılmasının yolunu açtı.

PAPA TAHRİK EDİCİ BİR HAREKETTE BULUNABİLİR Mİ; TÜRK HALKININ TEPKİSİ NE ŞİDDETTE OLUR?

Ciddi bir sorudur. Çünkü Papa' nın bugüne kadar yaptıklarına bakarsanız, bir de geçmişine bakarsanız, Papa bir tahrik de bulunabilir de. Ben bundan da kaygılıyım. Çünkü bu zat biliyorsunuz, tartışmasız eski bir Nazi. Yani bu işlere genetiği yatkın. Böyle bir defolu geçmişi var. Bundan dünya rahatsız. Bu AB konusunda vs. Türkiye' de Avrupa taraftarı olan, buna şaşmaz ve tartışılmaz biçimde destek veren insanlar bile Papa' nın geçmişini okuyarak, bundan büyük rahatsızlık duyduklarını ifade ettiler daha bir iki gün önce katıldığım TV programlarında. Yani Papa' nın geçmişi kaygı verici bir geçmiştir, bir Nazi geçmişidir. Bu, ifade edilen tahrik meselesini de akla getiriyor ciddi biçimde.

Şöyle bir şey de söylemek istiyorum: Papa, evet Türk Devleti' nin misafiridir ve sessiz sedasız bu ziyaretini yapıp dönmeli ama Papa' nın bu belirlenmiş ziyareti, Eylül' de yaptığı o uğursuz konuşmadan, İslam Peygamberi' ne Neron' a reva görülmemiş hakaretleri yağdıran o konuşmasından sonra bu ziyareti kendisi iptal etmeliydi. Ben böyle bir şey bekledim. Eğer Papa iyi niyetli olsa ve kendisini hakikaten İslam dünyası yanlış anlamış olsa - kendi ifadesine göre - bu ziyareti iptal ederdi. Gelip burada insanların damarlarına basmazdı. Ama böyle yapmamıştır. O bakımdan ciddi biçimde bir kaygım var. Bu Papa için hiç zor değil. Yine bir iki lafla, bir bakışıyla hatta bir iki cümleyle böyle bir tahriki yapabilir. Umarım yapmaz.

"MÜBAREK BİR KRİZ" VE "HESAP GÜNÜ GELİYOR"

Evet parti otobüsünde "Hesap günü gelecek" diye yazılı çünkü zaten, bir hukukçu olarak söylüyorum, her seçim hukukî manada bir hesaplaşma demektir aynı zamanda. Hesap yoksa niye bazı partileri iktidardan indirip yeni bazılarını getiriyorlar? Bazılarının % 22' lik oyunu % 1.5' a, bazılarının 0' dan oyunu % 35 - 40' a çıkarabiliyorlar. Bir hesap var demek. Bu hesap illa kötü manada, birinin boynuna ip geçireceğiz anlamında değil. Siyasî hesaplaşma... gayet tabi. HYP Türkiye' yi 60 yıldır yöneten partilerin hiçbirinin genetiğini taşımaz. Biz 1940' dan berinin alternatifiyiz sadece AKP' nin, dinci iktidarların değil. Laikliği yanılş okuyanların da alternatifiyiz. Müttefiklerimizle boşuna ve anlamsız bir biçimde, ikiyüzlülükleri yüzünden krizler çıkarıp Türkiye' yi 50- 60 yıllık müttefikleriyle problemli bir ortama sokanlara da alternatifiz. Bunları dünyanın iyi okuması lazım.

Şimdi, "Biz geldiğimiz zaman mübarek bir kriz çıkaracağız" ne demek? Bakın, onun başına şunu koyalım. O da bizim seçim otobüsümüzün karnına yazılıdır: Biz, TÜRKİYE' Yİ TÜRKİYE' DEN YÖNETECEĞİZ. Bizim müttefiklerimizle sıkıntılarımız var ama ittifaklardan hiçbir şikâyetimiz yok. Bizim yeni maceralara girmek gibi bir hedefimiz yok. Yalnız bizim bir tek sevdamız var: Türkiye' ye sömürge muamelesi yapılmasını ve bunun özgürlük, küresellik, ifade özgürlüğü filan gibi safsataların, yalanların ve sömürge edebiyatlarının arkasına saklanmasına biz asla izin vermeyiz. Biz, Atatürk çocuklarıyız. Bizim söylediklerimizi Atatürk' ü düşünerek değerlendireceksiniz; bu kadar basit. Size tek bir şey söylüyorum. Atatürk' ü düşüneceksiniz... her söylediğinizde. Eğer dinden bahsediyorsanız, Kur' an' ı düşüneceksiniz. Bunu, dünya önünde, otoriteleren biri olarak söylüyorum. İslam dediğiniz zaman "Ilımlı İslam" filan değil, "Kur' an' daki İslam" ı düşüneceksiniz. Türkiye dediğiniz zaman Atatürk' ü ve Cumhuriyet' in temel ilkelerini düşüneceksiniz, bu her şeyi ifade ediyor. Yani bizim, Batı dünyasıyla ittifaklarımızdan bir sıkıntımız yok. Onlara sadık kalmayı biz tekrar ediyoruz.

XS
SM
MD
LG