İsrail başbakanı Ariel Şaron’un geçirdiği felç ve beyin kanaması, dikkatlerin yeniden Ortadoğu’ya çevrilmesine neden oldu.
Christian Science Monitor gelişmeleri “Ortadoğu Barış Sürecinde Yeni Dönem” başlığıyla değerlendiriyor. Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas’ın kendinden beklenen liderliği sergileyemediğini savunan gazete, Şaron’un da siyaset sahnesinden çekilmesiyle Ortadoğu’da güçlü liderlerin eksikliğinin hissedileceği yeni bir dönemin başladığını yazıyor.
"Ariel Şaron, arkasında başka hiç kimsenin kolay kolay dolduramayacağı bir iktidar boşluğu bıraktı. Aslında tek kişiye bağlı bir barış süreci aslında gerçek bir süreç değildir. Bu nedenle, İsrail’in gelecekteki lideri kim olursa olsun, iki tarafın da bir barış anlaşması sağlamak için her zamankinden daha fazla çaba harcaması ve Amerika’nın sürece daha fazla dahil olması gerekiyor."
New York Times, Şaron’un yeni kurduğu Kadima Partisinin lidersiz kalmasına rağmen hala bir şansı olduğunu öne sürüyor. İsrail halkının Likud partisi ile İşçi Partisinin geleneksel politikaları dışında bir yol tercih edebileceğini savunan gazete, lidersiz kalmış olsa bile Kadima’nın alternatif oluşturabileceğini iddia ediyor.
"Kadima’nın başarılı olabilmesi için Filistinlilerle hiç bitmeyecekmiş gibi görünen çatışmayı sona erdirecek adımlar atması gerekiyor. Bu adımlardan biri de, Batı Şeria’dan gerekli ölçüde çekilmek ve Filistinlilere, varlığını sürdürebilecek bir devlet kurma imkanı tanımaktır. Eğer Şaron’un kurduğu parti tek yanlı adımlar atmak yerine adil ve kalıcı bir barış vizyonuna sahip olursa, Şaron da tarihe geçecektir."
Washington Post da, Şaron’un geçirdiği beyin kanaması sonucunda, Başkan Bush’un görev süresi içinde İsrail-Filistin anlaşmazlığına bir çözüm bulunması ihtimalinin çok azaldığı görüşüne yer veriyor. Şaron’un, İsrail’in nihai sınırlarını çizmeye hazırlandığı bir dönemde hastaneye kaldırıldığını hatırlatan gazete, benzer bir düşünceye sahip olsalar bile İsrail’deki diğer siyasilerin bu hedefi gerçekleştirebilecek güce ve karizmaya sahip olmadığını vurguluyor.
"Şaron’un Batı Şeria ve Kudüs’te kalıcı bir barışa yetecek kadar taviz verip vermeyeceği net değildi. Ayrıca, Filistin seçimlerinde Hamas’ın başarılı olma ihtimali de barış umutlarını karatan bir etkendi. Bütün bunlara rağmen bir çok İsrailli, “buldozer” lakaplı Şaron’un barışa veya en azından daha güvenli bir ortama giden bir yol bulacağına inanıyordu. Ancak şimdi İsrail’i bir kez daha belirsiz bir gelecek bekliyor."
Ortadoğu’da tarihin ve kişiliklerin büyük önem taşıdığını kaydeden USA Today, Şaron’un siyasi yaşamın dışında kalmasıyla barış umutlarının da söndüğü görüşüne yer veriyor. Şaron’un son dönemde, geçmişte izlediği sert çizgiden vazgeçtiğini hatırlatan gazete, Şaron’un yokluğunun hem İsrail’de hem de Filistin’de aşırı uçların işine yarayacağını öne sürüyor.
"Şaron, son dönemde Amerika’nın yıllardır savunduğu bir gerçeğin farkına varmıştı: İsrail’in kalıcı güvenliği, Filistinlilerin onurunun korunmasına, ekonomik güvenliklerinin sağlanacağına inanmalarına ve nihayet devletlerini kurmalarına bağlıdır. Şaron’un yokluğu, Ortadoğu barışı için arabuluculuk çabalarını yürüten Amerika açısından yeni zorluklar çıkması anlamına geliyor. Eğer tarihten alınacak bir ders varsa, o da kendi halkının güvenine sahip cesur liderler olmadan hiçbir planın başarıya ulaşamayacağıdır."
Christian Science Monitor gelişmeleri “Ortadoğu Barış Sürecinde Yeni Dönem” başlığıyla değerlendiriyor. Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas’ın kendinden beklenen liderliği sergileyemediğini savunan gazete, Şaron’un da siyaset sahnesinden çekilmesiyle Ortadoğu’da güçlü liderlerin eksikliğinin hissedileceği yeni bir dönemin başladığını yazıyor.
"Ariel Şaron, arkasında başka hiç kimsenin kolay kolay dolduramayacağı bir iktidar boşluğu bıraktı. Aslında tek kişiye bağlı bir barış süreci aslında gerçek bir süreç değildir. Bu nedenle, İsrail’in gelecekteki lideri kim olursa olsun, iki tarafın da bir barış anlaşması sağlamak için her zamankinden daha fazla çaba harcaması ve Amerika’nın sürece daha fazla dahil olması gerekiyor."
New York Times, Şaron’un yeni kurduğu Kadima Partisinin lidersiz kalmasına rağmen hala bir şansı olduğunu öne sürüyor. İsrail halkının Likud partisi ile İşçi Partisinin geleneksel politikaları dışında bir yol tercih edebileceğini savunan gazete, lidersiz kalmış olsa bile Kadima’nın alternatif oluşturabileceğini iddia ediyor.
"Kadima’nın başarılı olabilmesi için Filistinlilerle hiç bitmeyecekmiş gibi görünen çatışmayı sona erdirecek adımlar atması gerekiyor. Bu adımlardan biri de, Batı Şeria’dan gerekli ölçüde çekilmek ve Filistinlilere, varlığını sürdürebilecek bir devlet kurma imkanı tanımaktır. Eğer Şaron’un kurduğu parti tek yanlı adımlar atmak yerine adil ve kalıcı bir barış vizyonuna sahip olursa, Şaron da tarihe geçecektir."
Washington Post da, Şaron’un geçirdiği beyin kanaması sonucunda, Başkan Bush’un görev süresi içinde İsrail-Filistin anlaşmazlığına bir çözüm bulunması ihtimalinin çok azaldığı görüşüne yer veriyor. Şaron’un, İsrail’in nihai sınırlarını çizmeye hazırlandığı bir dönemde hastaneye kaldırıldığını hatırlatan gazete, benzer bir düşünceye sahip olsalar bile İsrail’deki diğer siyasilerin bu hedefi gerçekleştirebilecek güce ve karizmaya sahip olmadığını vurguluyor.
"Şaron’un Batı Şeria ve Kudüs’te kalıcı bir barışa yetecek kadar taviz verip vermeyeceği net değildi. Ayrıca, Filistin seçimlerinde Hamas’ın başarılı olma ihtimali de barış umutlarını karatan bir etkendi. Bütün bunlara rağmen bir çok İsrailli, “buldozer” lakaplı Şaron’un barışa veya en azından daha güvenli bir ortama giden bir yol bulacağına inanıyordu. Ancak şimdi İsrail’i bir kez daha belirsiz bir gelecek bekliyor."
Ortadoğu’da tarihin ve kişiliklerin büyük önem taşıdığını kaydeden USA Today, Şaron’un siyasi yaşamın dışında kalmasıyla barış umutlarının da söndüğü görüşüne yer veriyor. Şaron’un son dönemde, geçmişte izlediği sert çizgiden vazgeçtiğini hatırlatan gazete, Şaron’un yokluğunun hem İsrail’de hem de Filistin’de aşırı uçların işine yarayacağını öne sürüyor.
"Şaron, son dönemde Amerika’nın yıllardır savunduğu bir gerçeğin farkına varmıştı: İsrail’in kalıcı güvenliği, Filistinlilerin onurunun korunmasına, ekonomik güvenliklerinin sağlanacağına inanmalarına ve nihayet devletlerini kurmalarına bağlıdır. Şaron’un yokluğu, Ortadoğu barışı için arabuluculuk çabalarını yürüten Amerika açısından yeni zorluklar çıkması anlamına geliyor. Eğer tarihten alınacak bir ders varsa, o da kendi halkının güvenine sahip cesur liderler olmadan hiçbir planın başarıya ulaşamayacağıdır."