New York Times, iki yıl önce başlayan Irak savaşının muhasebesini yapıyor. Savaşa gerekçe olarak gösterilen kitle imha silahlarının bulunamadığını hatırlatan gazete, tam tersine savaş sonucunda gelişkin silahların ve nükleer silah yapımında kullanılan teçhizatın teröristlerin eline geçtiğini ileri sürüyor. Ortadoğu'da demokrasinin gelişmesi konusunda umutların sürdüğünü belirten gazete, savaşın Avrupa-Amerika ittifakına ve Amerika'nın Arap dünyasındaki imajına büyük zarar verdiğini yazıyor:
"Amerikalıların ve Avrupalıların bir çoğu gibi bu gazete de Irak'ın işgaline karşı çıkmıştı. Bunun gerekçeleri hala geçerli görünüyor. En önemli gerekçemiz ise Amerika'nın kendini dünyanın diğer kısmından soyutlayarak iş yapamayacağı yönündeydi. Ortada küresel ısınmadan nükleer silahlanmaya kadar ancak büyük güçlerin ortak çalışmasıyla çözülebilecek bir çok sorun var. Amerika'nın diğer dünya liderleriyle işbirliği yapması, tavsiyelerini dikkate alması gerekir."
Boston Globe yazarlarından Derrick Z. Jackson da, Irak'taki uluslararası koalisyonun giderek çözüldüğüne dikkat çekiyor. Polonya, Hollanda ve Ukrayna'dan sonra İtalya'nın da askerlerini geri çekmeye hazırlandığını vurgulayan yazar, bu ülkelerin çekilme kararında Bush yönetiminin yanlış hesaplarının etkili olduğunu savunuyor:
"İtalya'nın askerlerini çekme kararı, bir çıkış stratejisi görememesinden kaynaklanıyor. Koalisyon güçleri artık Amerika'nın Irak'la ilgili pembe tablolar içeren senaryolarını kabul etmeye gönüllü gözükmüyor. Ancak bu durum da bizi kötü bir liderlik sergilemekten alıkoymuyor. Başkan Bush'un Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'i Dünya Bankası başkanlığına aday göstermesi de müttefiklerimizin uyarılarını dikkate almadığımızı gösteriyor."
Christian Science Monitor muhabiri Jill Caroll, Bağdat mahreçli haberinde Iraklıların hayal kırıklığı içinde olduğunu yazıyor. Cep telefonları, uydu antenleri, konserve yiyecekler gibi değişik tüketim mallarının artık Irak pazarlarında satılmaya başlandığını belirten yazar, buna rağmen işsizliğin yüzde 48 olduğunu ve bir çok bölgeye hala temel hizmetlerin götürülemediğini vurguluyor:
"Direnişçiler, halkı Amerikalılara karşı kışkırtmak ve Amerikalıların Irak'ta kalma iradesini zayıflatmak için elektrik ve su gibi temel hizmetleri önlemeye çalışıyor. Savaşın başlamasından iki yıl sonra, Bağdat'ta her altı saate sadece iki saat elektrik verilebiliyor. İsyancılar, Amerikalı yetkililerin Irak'ın yeniden yapılanmasında büyük önem verdikleri petrol tesislerine de saldırıyor. Petrol tesislerinde çalışmanın Amerika'ya hizmet anlamına geldiğini ve bunu yapanların öldürüleceğini beliren bildiriler dağıtıyor. Ancak Iraklıların büyük bir kısmı, güvenliğin sağlanması halinde petrol sıkıntısı ve elektrik kesintisiyle de yaşayabileceklerini söylüyor."
Washington Post yazarı Charles Krauthammer ise savaşın ikinci yılında Ortadoğu'daki demokratik gelişmeleri ele alıyor. Ortadoğu'nun demokratikleştirilmesi projesinin sonuçlarını şimdiden kestirmenin mümkün olmadığını belirten yazar, yine de değişik ülkelerdeki Arap halklarının demokrasi talebini sahiplenmesini önemli bir gelişme olarak görüyor. Yazar, özellikle Bush karşıtı solcuların, Arapları demokrasiye layık olmayan bir ulus olarak gören yaklaşımını sert bir biçimde eleştiriyor:
"Amerikalıların ve Avrupalıların bir çoğu gibi bu gazete de Irak'ın işgaline karşı çıkmıştı. Bunun gerekçeleri hala geçerli görünüyor. En önemli gerekçemiz ise Amerika'nın kendini dünyanın diğer kısmından soyutlayarak iş yapamayacağı yönündeydi. Ortada küresel ısınmadan nükleer silahlanmaya kadar ancak büyük güçlerin ortak çalışmasıyla çözülebilecek bir çok sorun var. Amerika'nın diğer dünya liderleriyle işbirliği yapması, tavsiyelerini dikkate alması gerekir."
Boston Globe yazarlarından Derrick Z. Jackson da, Irak'taki uluslararası koalisyonun giderek çözüldüğüne dikkat çekiyor. Polonya, Hollanda ve Ukrayna'dan sonra İtalya'nın da askerlerini geri çekmeye hazırlandığını vurgulayan yazar, bu ülkelerin çekilme kararında Bush yönetiminin yanlış hesaplarının etkili olduğunu savunuyor:
"İtalya'nın askerlerini çekme kararı, bir çıkış stratejisi görememesinden kaynaklanıyor. Koalisyon güçleri artık Amerika'nın Irak'la ilgili pembe tablolar içeren senaryolarını kabul etmeye gönüllü gözükmüyor. Ancak bu durum da bizi kötü bir liderlik sergilemekten alıkoymuyor. Başkan Bush'un Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'i Dünya Bankası başkanlığına aday göstermesi de müttefiklerimizin uyarılarını dikkate almadığımızı gösteriyor."
Christian Science Monitor muhabiri Jill Caroll, Bağdat mahreçli haberinde Iraklıların hayal kırıklığı içinde olduğunu yazıyor. Cep telefonları, uydu antenleri, konserve yiyecekler gibi değişik tüketim mallarının artık Irak pazarlarında satılmaya başlandığını belirten yazar, buna rağmen işsizliğin yüzde 48 olduğunu ve bir çok bölgeye hala temel hizmetlerin götürülemediğini vurguluyor:
"Direnişçiler, halkı Amerikalılara karşı kışkırtmak ve Amerikalıların Irak'ta kalma iradesini zayıflatmak için elektrik ve su gibi temel hizmetleri önlemeye çalışıyor. Savaşın başlamasından iki yıl sonra, Bağdat'ta her altı saate sadece iki saat elektrik verilebiliyor. İsyancılar, Amerikalı yetkililerin Irak'ın yeniden yapılanmasında büyük önem verdikleri petrol tesislerine de saldırıyor. Petrol tesislerinde çalışmanın Amerika'ya hizmet anlamına geldiğini ve bunu yapanların öldürüleceğini beliren bildiriler dağıtıyor. Ancak Iraklıların büyük bir kısmı, güvenliğin sağlanması halinde petrol sıkıntısı ve elektrik kesintisiyle de yaşayabileceklerini söylüyor."
Washington Post yazarı Charles Krauthammer ise savaşın ikinci yılında Ortadoğu'daki demokratik gelişmeleri ele alıyor. Ortadoğu'nun demokratikleştirilmesi projesinin sonuçlarını şimdiden kestirmenin mümkün olmadığını belirten yazar, yine de değişik ülkelerdeki Arap halklarının demokrasi talebini sahiplenmesini önemli bir gelişme olarak görüyor. Yazar, özellikle Bush karşıtı solcuların, Arapları demokrasiye layık olmayan bir ulus olarak gören yaklaşımını sert bir biçimde eleştiriyor:
"Solcular, dünyayı basit kavramlarla açıklayan bir kovboyun öncülüğündeki kaba Amerikalıların haklı olabileceğini kabullenmeye zorlanıyor. Başka şansı yok ve bundan utanç duyuyor. Milyonlarca Lübnanlıdan birinin taşıdığı "teşekkürler George Bush" pankartı, bütün bu Avrupa sahtekarlığını ahlaki ve entelektüel olarak yıkıyor."