Görevimiz Tehlike’nin baş kahramanı Ethan Hunt (Tom Cruise) serinin yedinci filmi Mission: Impossible – Dead Reckoning’le geri geldi. Çekimi en zor sahnelerde bile dublör kullanmayan Tom Cruise’un aksiyon sahneleri, izleyende hayranlık uyandıran İtalya manzaraları eşliğinde baş döndürüyor.
Aslında buraya kadar alışılmışın dışında pek bir şey yok. Yedinci filmin asıl sürprizi tehlikeli görevin diğer ucundaki kötü karakter.
Görevimiz Tehlike 7: Ölümcül Hesaplaşma’nın birinci bölümü, Rus Sivastopol denizaltısından bir sahneyle açılıyor. Bu saniyelerde tipik bir casusluk ve istihbarat hikayesi izleyeceğini düşünüyor insan. Ama film saniyeler içinde ilk ve en önemli ters köşesini yapıyor.
Mürettebat denizaltının son teknoloji özelliklerini test ederken aniden radarda düşmana ait bir denizaltı beliriyor. Komutanın “vur” emriyle torpido ateşleniyor ama düşmana ait denizaltı bir anda kayboluyor.
Denizaltı mürettebatı “sistem arızası herhalde” diye düşünüp rahat nefes alıyor. Ama düşman denizaltısını vurmak için ateşlenen torpido geri gelip Sivastopol’u ve mürettebatı vuruyor.
Denizaltı faciasının sorumlusu, film boyunca Varlık (The Entity) olarak geçen, her türlü silah ve savunma sistemlerini sabote ve manipüle etmek üzere tasarlanmış olan ve tüm dünyayı alt üst eden bir yapay zeka programı.
“Varlığın sahibi kimse hakikatin sahibi de odur”
Görevimiz Tehlike serisinin yeni filmi, kontrolden çıkan deneysel bir yapay zeka programının denizaltıyı “kendini vuracak kadar” gerçeği nasıl değiştirebileceğini en çarpıcı şekliyle anlatıyor.
Sohbet robotlarının en basitinden en karmaşık olanına hemen her soruyu yanıtlayabildiği ve deepfake (derin sahte) denilen müthiş düzeyde aldatıcı içeriklerin türediği bir dünyada yaşarken izlediğimiz film insana, “Mümkün tabii, neden olmasın?” dedirtiyor.
Canlı görüntülü yayında yüzler siliniyor, deepfake ses ve görüntüler yaratılıyor, güvenlik kayıtları siliniyor, durumlar ve kişiler şoke edici bir düzeyde manipüle ediliyor.
Filmdeki karakterlerden birinin deyişiyle, “Varlığın sahibi kimse hakikatin de sahibi o oluyor.”
Önce şefkatli sonra katil: Oyuncak bebek Megan
Hollywood emekçilerinin yapay zekanın sinema sektöründeki etkilerini de protesto için greve gittiği bir dönemde endüstrinin yapay zekanın karanlık tarafına odaklanması anlaşılabilir bir durum aslında.
En nihayetinde dünyayı kurtaran bir yapay zeka programını filmlerde konu almak pek iş yapmıyor.
Bu açıdan son dönemin çarpıcı yapımlarından biri de Apple Plus’ta bu yıl içinde yayına giren Megan.
Film, annesi ve babasını trajik bir kazada kaybeden Cady’nin oyuncak şirketinde çalışan bilgisayar programcısı teyzesi Gemma’nın ona arkadaş olsun diye geliştirdiği Megan adlı robotun nasıl yoldan çıktığını ve nasıl soğuk kanlı bir katile dönüştüğünü anlatıyor.
Cady teyzesiyle tartıştığında kullanıcısını korumak için kendi yaratıcısına “Onu rahat bırak” diyecek kadar cüretkar, “Megan kapan” komutuna “Konuştuğumuzu sanmıştım” cevabını verecek kadar küstah ve kullanıcısının gözlerindeki yaşları silebilecek kadar şefkatli bir robotun insanla bu kadar samimi ve derin bir ilişki kurması mümkün mü?
Çoğu uzmana göre bu sorunun yanıtı hayır. Çünkü insan bu şefkatin yapay zekadan yani robottan geldiğini bildiği için bu bağın kurulması en azından şu an için pek mümkün değil.
Filmde Megan’ın en rahatsız edici özelliği kullanıcısını korumak adına şiddete başvurması ve suç işlemesi.
Uzmanlar robotların açık bir talimat olmadıkça insanları öldürdüğü bir gelecek öngörmese de, insan hayatını hedef almaya programlı yapay zeka geliştirilme aşamasında.
“En büyük korku katil robotlar değil, evrensel gerçek kavramının sonunun gelmesi”
Insider internet sitesine konuşan teknoloji şirketi kurucusu ve uzmanı Dr. Alain Briançon’un yapay zekanın geleceği konusundaki endişesi ne “katil oyuncak bebekler” ne de “katil robotlar.”
Görsel ve işitsel sahte içerikler üreterek kullanıcıları manipüle etmeyi amaçlayan ve bugüne kadar ABD ve Türkiye seçimleri dahil olmak üzere pek çok ülkede seçim süreçlerinde de gördüğümüz türden içeriklere dikkat çeken Briançon’un en büyük endişesi evrensel gerçek kavramının sonunun gelmesi.
Deepfake olarak adlandırılan içeriklerin “hiç kimsenin ayırt edemeyeceği alternatif bir gerçeklik yaratma” kabiliyetinden kaygı duyduğunu söyleyen Briançon, “Hakikat uzun süredir medeniyetin bir çıpası. Kolektif gerçekliği kaybedersek, bunun geri dönüşü olmaz” diyor.
Bu da bizi bir kez daha Görevimiz Tehlike’nin yedinci filminde kullanılan şu repliğe götürüyor: “Varlığın sahibi kimse hakikatin de sahibi odur.”
Forum