İran ve Suudi Arabistan’ın dışişleri bakanları, yedi yıldan uzun süre sonra ilk resmi görüşmelerini Çin'in başkenti Pekin'de gerçekleştirdi. Görüşme, Çin'in bölgenin önde gelen iki gücü arasındaki ilişkileri yeniden tesis etmeye yönelik bir anlaşmaya aracılık etmesini izledi.
Ortadoğu genelindeki çatışmaları yıllarca körükleyen anlaşmazlık sonrasında İran ve Suudi Arabistan, geçen ay Çin'in arabulucuğuyla aralarındaki diplomatik kopukluğu sonlandırma ve diplomatik misyonları karşılıklı olarak yeniden açma üzerinde anlaşmıştı.
İran devlet televizyonunda yayınlanan kısa görüntüde Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan El Suud ve İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın yan yana oturmadan önce birbirlerini selamladıkları görüldü.
Körfez bölgesinin Sünni gücü Suudi Arabistan ve Şii gücü İran, yaptıkları ortak açıklamada, anlaşmada öngörülen iki aylık süre içinde büyükelçilik ve konsoloslukların yeniden açılması için gerekli düzenlemeleri başlatacaklarını belirttiler.
Açıklamada, "Teknik ekipler, uçak seferlerinin başlatılması, resmi ve özel sektör heyetlerinin karşılıklı ziyaretleri ve iki ülke vatandaşlarına vize verilmesinin hızlandırılması gibi işbirliği kapsamını genişletmenin yollarını aramak amacıyla koordineli şekilde çalışmaya devam edecek" denildi.
Ortak açıklamaya göre Tahran ve Riyad, 2001 yılında imzalanan güvenlik anlaşmasının yeniden canlandırılmasının önemini vurguladı. Anlaşma uyarınca iki ülkenin terör, uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklamayla mücadelede işbirliği yapması öngörülüyordu. İki ülke, 1998 yılında imzalanan ticaret ve teknoloji anlaşmasını da yeniden canlandırmayı hedefliyor.
İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan, paylaştığı Twitter mesajında, bugün Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı'yla yaptığı görüşmenin "olumlu" geçtiğini, "ortak gündem" üzerinde anlaşılan konular arasında "istikrara ve sürdürülebilir güvenliğe vurgu" olduğunu kaydetti.
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, Mart ayında İran ve Suudi Arabistan arasındaki sürpriz anlaşmada arabuluculuk sağlayarak Pekin'in Ortadoğu'da giderek artan nüfuzunu pekiştirmişti. Çin'in oynadığı rol, yıllar boyunca ABD’nin başlıca arabulucu olarak ön saflarda yer aldığı Ortadoğu'daki dinamikleri sarstı.
İranlı ve Suudi bakanlarla biraraya gelen Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang da Ortadoğu'daki ülkelerin stratejik bağımsızlıklarını korumalarını, dış "müdahalelerden" kurtulmalarını ve bölgenin geleceğini kendi ellerinde tutmalarını desteklediklerini söyledi.
Suudi Arabistan ve İran ilişkilerindeki yumuşama, iki ülkenin mezhepsel vekalet savaşlarına giriştiği Ortadoğu'ya istikrar kazandırılmasına katkıda bulunabilir.
Bölgesel istikrar
Suudi Arabistan, 2016 yılında, Şii bir din adamının Riyad hükümeti tarafından idam edilmesinden sonra Tahran'daki büyükelçiliğinin basılması üzerine İran'la ilişkileri kesmişti.
İki ülke arasındaki ilişkiler bundan bir yıl önce, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin Yemen'deki savaşa müdahale etmesiyle kötüleşmeye başlamıştı. Yemen'de İran'a yakın Husi hareketi, Suudi Arabistan'ın desteklediği hükümeti devirmiş ve başkent Sana'yı ele geçirmişti.
Riyad-Tahran hattında ilişkilerin yeniden kurulmasının Suudi Arabistan'ın kalıcı ateşkes için Husiler'le zor müzakereler yürüttüğü Yemen'de barışı sağlamaya yardımcı olup olmayacağı ise net değil.
Ancak iki ülke arasındaki yakınlaşma, uzun yıllardır petrole dayalı olan ekonomisini çeşitlendirmeyi ve ülkeyi modernleştirmeyi hedefleyen 2030 Vizyonu projesini hayata geçirmeye çalışan Suudi Arabistan açısından güvenliğin iyileşmesi anlamına gelebilir.
Suudi Arabistan, İran'ı, Suudi kentlerine ve petrol tesislerine füze ve İHA'larla saldıran Husiler'i silahlandırmakla suçluyor.
Riyad, 2019'da Aramco petrol tesislerine düzenlenen ve petrol üretiminin yarısını devre dışı bırakan saldırıdan da İran'ı sorumlu tutmuş, İran ise suçlamaları reddetmişti.