Erişilebilirlik

“Başörtüsüne Güvence” Hamleleri Nasıl Sonuçlanacak?


CHP ile AKP’nin kamuda başörtüsü serbestliğine güvence sağlayacak yasal düzenlenme gerektiğine ilişkin karşılıklı hamlelerinin hak ve özgürlükler açısından nasıl sonuçlanacağı merak ediliyor.

Türkiye’de özellikle 1990’lı yıllarda kadın hakları ve kılık-kıyafet özgürlüğü açısından tartışma konusu olan “başörtüsü veya türban” konusu, AKP iktidarı döneminde yönetmelik düzeyindeki engelleyici hükümler kaldırıldığından dolayı gündemden düşmüştü. Ancak Erdoğan başta olmak üzere AKP’li politikacılar, sık sık 1997 yılındaki 28 Şubat sürecinde özellikle üniversitelerde başörtülü öğrencilere uygulanan yasakları dile getiriyor; başörtüsü tartışmasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki CHP iktidarı ve dönemini suçluyor.

Hafta başında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, “siyasi araç” olmaktan tümüyle çıkarılması ve sol parti kimliğiyle muhafazakar kesimler ile barışma fikriyle, başörtüsüyle ilgili yasal düzenleme yapılması girişimini başlattı.

CHP’nin tek maddelik kamuda başörtüsü serbestliğine güvence sağlama amaçlı yasa teklifi hamlesine karşı Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği önerisini gündeme taşıdı.

Başörtüsüne daha kalıcı güvence verilebilmesi için anayasa düzeyinde düzenleme gerektiğini savunan Erdoğan’ın “aile” kavramını da gündeme getirmesi olası anayasa değişikliği paketinde hangi alanlarda düzenleme yapılacağına ilişkin soru işareti yarattı.

Kılıçdaroğlu ve CHP’liler, Erdoğan’ın başörtüsü gerekçesiyle anayasa değişikliği önerisi içerisinde başka hak ve özgürlüklere gölge düşürecek “kurnaz bir ajanda” olup olmadığını sorguluyor. AKP’nin anayasa paketini, başörtüsüne hukuki güvence, Alevi inancıyla ilgili cemevlerine yasal statü sağlanması yönünde adımları içermesi halinde destekleyeceğini açıklayan Kılıçdaroğlu ve CHP, buna karşın Erdoğan’ın “aileyi güçlendirme”, “aile fıtratını koruma” ifadeleriyle herhangi bir şekilde medeni haklara, eşitliğe ve kadın haklarına zarar verici hükümler getirmesi halinde tartışmayı büyütecek gibi görünüyor.

Ankara kulislerinde, Erdoğan’ın hak ve özgürlüklerle ilgili hamlesi önceden haber alındığı için Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusunu gündeme getirdiği iddiası da var.

Hukuki ihtiyaç var mıydı? Anayasa paketi neden endişelendirdi?

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ceren Kalay Eken de, VOA Türkçe’ye açıklamasında, başörtüsü takmak veya takmamanın kadınlarca karar verilmesi gereken bir eylem olduğunu ve bunun için siyasetçiler tarafından “haklar sunuluyormuş” gibi açıklamalar yapılmasına karşı olduklarını söyledi.

“Başörtüsüne güvence sağlama noktasında yasa veya anayasa düzeyinde hukuken kesinlikle bir ihtiyaç yok. Kamu kurumlarında hali hazırda hakim, savcı, polis, doktor, öğretmen başörtülü şekilde çalışabiliyor. Seçim kaygısıyla suni bir gündem yaratıldığını düşünüyorum” diyen Eken, Kılıçdaroğlu’nun yasa teklifi hamlesine üzerine Erdoğan’ın anayasa değişikliği önerisiyle el yükselttiğini belirterek, bu hamlelerden nasıl sonuç çıkacağından endişe duyduğunu kaydetti.

Türkiye’deki başörtüsüne güvence sağlama gündemi varken İran’da tam tersi taleplerle protesto eylemleri yapıldığını anımsatan Eken, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi talebi yüzde 7 civarındaydı. Ancak bu adım atıldı. Şimdi de başörtüsüne yasal güvence tartışması toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyor. Dolayısıyla mevcut haliyle bile yeterince iyi uygulanmayan Anayasa’da değişiklik yapılması önerisini tehlikeli buluyoruz” dedi.

Erdoğan’ın anayasa değişikliğiyle birlikte “aileyi güçlendirme” ifadesi kullandığına dikkat çeken Eken, öncelikle kadın ve çocuğa cinsel saldırı, şiddet uygulanan yapılara da “aile” denilmesine ve böylesi aileleri korumaya karşı olduklarını ifade etti.

“Eğer böylesi aile yapılarını koruma sonucunu yaratacak herhangi bir düzenleme, değişiklik adımı olursa ciddi kadın haklarında gerileme anlamına gelecektir. Kadın ne yaşarsa yaşasın ailesini dağıtmasın, yuvayı bozmasın yaklaşımıyla aile savunuculuğu yapılıyor. Huzurlu, mutlu yuvalarda zaten korunma ihtiyacı yoktur, aile kendini birey olarak var edebildiği zaman korunmaya değer bir kavramdır” diyen Eken, örneğin Hakim ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) eşini öldürmüş hakime ilişkin sanki doğal nedenlerle ölüm gerçekleşmiş gibi taziye mesajı yayınlamasını “çok ürkütücü” bulduklarını kaydetti.

Erdoğan’ın imzasıyla Türkiye’nin geri çekildiği İstanbul Sözleşmesi’nin bireyi güçlendirme amacı taşıdığını da anımsatan Eken, “Aileyi kavram kutsal saymak, bireyi geri plana atıyor. Biz tüm bireyler için temel insan haklarını talep ediyoruz ancak aile öne sürülerek özellikle kadınlara, çocuklara ‘bu hakları talep etmeyin’ diyorlar” diye konuştu.

“Kılıçdaroğlu seçim hamlesi yaptı, Erdoğan’ınkinden tedirginiz”

Başörtüsü eksenli gündemi sorduğumuz Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü de VOA Türkçe’ye, Kılıçdaroğlu ve CHP’nin hamlesine ilişkin “Seçim hattına girilmesi kaynaklı. İktidar değişimiyle başörtüsü kazanımı elden gidecek iddiasına ve böyle düşünenlere yönelik güvence vermeyi amaçlıyor. Kılıçdaroğlu’nun beyanınca helalleşme süreci kapsamında yeni adım. Zamanlaması biraz tartışmalı olsa da seçim süreci amaçlı göründü” dedi.

Bununla birlikte, Erdoğan’ın yanıtından endişe duyduklarını kaydeden Güllü, “Erdoğan’ın açıklamasıyla İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye adına imzayı geri çekme kararı yanı sıra son yıllarda Medeni Kanun’daki laiklik ilkesinden vazgeçilmesi, LGBT+ bireylere müdahale için hukuki gerekçe yaratılması, nafaka gibi kadın haklarındaki kazanımlara sekte vurulması gibi adımlar mı gelecek tedirginliği duyuyoruz” ifadesini kullandı.

Güllü, Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü dahil olmak üzere kadınlara kılık kıyafet yönünden kamuda karışılmaması için çağrısını Medeni Kanun’un (3 Ekim 1926) kabul edilmesi yıldönümünde yaptığını da anımsattı.

“Anayasa önerisi sadece başörtüsü odaklı olmalı”

AKP kurucusu ve “feminist-Müslüman” çizgisindeki Başkent Kadın Platformu üyesi Fatma Bostan Ünsal ise, ana muhalefet partisi CHP’nin gelecek seçim sonrasında iktidara gelme hazırlığı içerisinde olduğuna işaret ederek, “Hukuk mantığı itibariyle başörtüsüne özel, özgü düzenleme yapılması ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Hukuken ayrımcılık karşıtı mevcut anayasal ve yasal çerçeve uygulanırsa zaten bu sorun olmaz, çözülür. Ama toplumsal ihtiyaç açısından Kılıçdaroğlu’nun olumlu adım attığını düşünüyorum. Kılıçdaroğlu, CHP ve SHP döneminde başörtüsü yasağı uygulamasını savunan adımlara karşılık o adımlar nedeniyle bugün için soru işaretleri olan kesimler için anlamlı bir adım atmıştır. Hafızadaki eski uygulamalara karşı hamle yapmıştır” görüşünü aktardı.

Ünsal, VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasa değişikliği önerisi içinse “sadece tek konu odaklı olursa anlamlı” olacağını söyledi.

“Eğer anayasa boyutlu olacaksa belki laiklikten ne anlaşılacağı noktasında belki hiçbir dini zorlama olmayacağı, devletin hiçbir dini savunmayacağı gibi ibareler getirilmeli, din ve vicdan özgürlüğü vurgulanmalı. Ama o zaman da İslam odaklı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığı çelişkisi ortaya çıkacaktır” diyen Ünsal, Erdoğan’ın “aile” söylemiyle yarattığı soru işaretiyle ilgili ise “Anayasa değişikliği yapılacaksa sadece eğer başörtüsüyle ilgili yeterli. Türkiye’nin pek çok sorunu var, eğer diğer alanlarda da düzenleme yapılacaksa o tamamıyla başka kapsamlı anayasa değişikliği gerektirecektir. Diğer konuları bu konuyla karıştırmayı anlamlı bulmuyorum. Mesele mesele çözmekte yarar var” diye konuştu.

Başörtüsüne güvence gündeme nasıl taşındı?

Hafta başından itibaren liderler arasında karşılıklı açıklamalar yapılmıştı.

Muhafazakar kesimlere, başörtülü kadınlara “haksız uygulamalar” yapıldığını savunan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz aylarda başlattığı “toplumsal barışma” çağrısının ardından Pazartesi günü başörtüsü teklifini gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu, yayımladığı videolu mesajıyla “Başörtüsü sorununu da kalıcı olarak çözmek üzere kadınların kılık ve kıyafetine karışılmaması yönünde evrensel hukuk ilkesiyle bir yasa teklifi sunacaklarını” açıkladı.

Bunun ardından Meclis’te CHP Grubu toplantısında Kılıçdaroğlu, “İlk kez bu kadar derin bir kutuplaşma yaşıyoruz. Eğer bu toplum yarınlara umutla bakacaksa, geleceğe odaklanacaksa, bu ayrışmanın kesinlikle bitmesi lazım. Bu nedenle ben bir helalleşme çağrısı yaptım ve helalleşme yolculuğuna çıktım. Uzun süredir ülkenin yaralarını kapatmaktan söz ediyorum. Çünkü ülkemizin çok fazla açık yarası var, kabul edelim. Bu yaraları kanatanlar, oy devşirmek isteyen ve koltuğunu korumak isteyen siyasilerdir. Halkımızı yorgun düşürdü bu yaralar. Artık devlet bu yaraları kapatmak zorundadır ve ben ucu nereye varacaksa varsın, bedeli ne olacaksa olsun, bu yaraları sarmaya ant içtim kapatacağım diye” ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla CHP Grubu da, “Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz” şeklinde tek maddelik yasa teklifini sundu.

Erdoğan yasa değil Anayasa değişikliği önerdi

Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Erdoğan ise, başörtüsüne Anayasal düzeyde güvence verilmesi gerektiğini gündeme getirdi. Erdoğan, Meclis’teki parti grubunda Kılıçdaroğlu’na seslenerek, “Şayet bu zat, gençlerimizin en büyük hassasiyetleri olan özgürlük alanlarından biri konumundaki bu meselenin ahdi temelini güçlendirme sözünün arkasındaysa... Gelin çözümü yasa değil Anayasa düzeyinde sağlayalım” diye konuştu.

TBMM’de basit çoğunlukla kabul edilecek bir yasayla verilen hakkın, yarın bir başka Meclis denkleminde geri alınabileceğini de söyleyen Erdoğan, meselenin Anayasa düzeyine taşındığında daha kalıcı, daha sağlam bir iş ortaya çıkacağı görüşünü savundu.

“Aleviler” ve “aile” vurgusu

Erdoğan, Meclis’e sunacakları başörtüsüyle ilgili teklif içerisinde “aile kurumunu güçlendirme” başlığı olacağını da kaydetti. Erdoğan, “Aile kurumumuzu güçlendirecek ilave değişiklikler de yapalım. Bizim hayalimiz olan ülkemizi yeni, sivil, özgürlükçü anayasaya kavuşturma hedefimiz bakidir” dedi. Erdoğan, Aleviler ile ilgili de “İnşallah önümüzdeki Cuma günü yeni bir adımını atacağımız çalışmalarla Alevi kardeşlerimizi ülkemizden koparma projelerini de onlara rağmen akamete uğratıyoruz” açıklamasını yaptı.

Erdoğan, 1 Ekim’de TBMM’nin açılışında da, “Milletimizin yapı taşı olan aile kurumumuzu ifsada dönük kasıtlı saldırıların farkındayız. Bu sinsi faaliyetlere karşı, maddi ve manevi tüm boyutlarıyla aile yapımızı korumakta kararlıyız. Aile fıtratını güçlendirmeye yönelik attığımız adımları, önümüzdeki dönemde yeni unsurlarla destekleyeceğiz” demişti.

Kılıçdaroğlu “kurnaz bir ajanda” görüşüyle sorguladı

Kılıçdaroğlu ise, Erdoğan’ın grup konuşmasına yanıt vererek, “Başörtülü kadınların hak ve özgürlüklerine kavuşması için önerdiğimiz bu kanuni zırhı sen destekle Erdoğan; eğer arkasında yine kurnaz bir ajanda çıkmazsa tabii ki Alevi vatandaşlarımız dahil, hak ve özgürlükler konusunda getireceğiniz öneriye her türlü desteği vermeye hazırız. Bu kullandığın zehirli dili de artık bırak, çok çirkin bir üslubun var. Türkiye için iyi bir şey yapmaya çalışıyoruz. Senin yasakçı zihniyetine rağmen, özgürlükler getirmeye çalışıyoruz'' dedi.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

XS
SM
MD
LG