Erişilebilirlik

AB'de Gözler Sağın Güçlendiği İtalya Seçimlerinde


Avrupa Birliği'nin üçüncü büyük ekonomisi İtalya'da 400 milletvekili ve 200 senatörü belirlemek için bugün yapılmakta olan erken seçimlerde, anketler aşırı sağ ve sağ koalisyonun "ezici bir zafer" kazanacağını gösteriyor.

Aşırı sağ partinin büyük başarı elde ettiği İsveç'ten sonra, İtalya'da da aynı senaryonun tekrar etmesinden endişe eden Brüksel, AB içindeki tüm dengeleri değiştirme gücüne sahip olan İtalya'daki seçimleri yakından izliyor.

İtalyan seçmen, Draghi hükümetinin 21 Temmuz'da düşmesinin, on yıldır süren parçalanmış bir parlamentonun ve hükümet krizlerinin ardından, yasama organının her iki kanadında da sağ koalisyonu "salt çoğunlukla" iktidara getirmeye hazırlanıyor.

Sol partiler ittifak kurmayı başaramayınca, haftalardır anketler, ülkenin aşırı sağcı partisi İtalya'nın Kardeşleri (Fratelli d'Italia - FDI) partisinin birinci geleceği senaryosunu yazıyor.

Gazeteci kökenli 45 yaşındaki kadın siyasetçi Georgia Meloni’nin 2012'de kurduğu FDI, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan "post-faşist" parti İtalyan Sosyal Hareketi'nin (MSI) devamı olarak nitelendiriliyor.

Meloni, İtalya'nın ilk kadın başbakanı olmaya hazırlanıyor. Üstelik Giorgia Meloni, anketlerin tahmin ettiği gibi Pazar günü muhafazakar müttefikleriyle birlikte seçimleri kazanırsa İtalya, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez tümüyle sağcı bir iktidara kayacak.

Matteo Salvini
Matteo Salvini

Aşırı sağın genç lideri Georgia Meloni, seçim ittifakı yaptığı ve keskin düşüş yaşayan Forza Italia'nın yaşlanan lideri Silvio Berlusconi ve bir önceki seçimlerde aşırı sağ söylemlerinin bedelini ödeyerek umduğunu bulamayan Ligue'in lideri Matteo Salvini'nin önünde, seçimleri yüzde 25 civarında oy alarak birinci tamamlamayı umut ediyor.

Zayıf da olsa "sürpriz" ihtimali

Her ne kadar aşırı sağın zaferi anketlerde "kesin" görülse de seçimler yine de bazı sürprizleri içinde barındırabilir. Birkaç gün öncesine kadar, her 10 seçmenden 4'ü "hala kararsız olduğunu" dile getiriyordu. Belirsiz oy oranının yüksek olduğu seçimler için anketler, katılım oranının da düşük olacağını öngörüyor.

Bu nedenle başlarda jeopolitika ve enerji fiyatları gibi meselelere yoğunlaşan kampanya hızla, alım gücü ve sosyal gerginlikler üzerinde yoğunlaştı.

Beş Yıldız Hareketi'nin (M5S) lideri eski Başbakan Guiseppe Conte, Covid-19 pandemisi döneminde "halkın açlıktan ölmesini engelleyen "yurttaşlık ücretini" savunarak beklenmeyen bir potansiyel yarattı.

Son günlerde anket şirketleri, İtalya'nın güneyinde M5S lehine ve Demokrat Parti'nin aleyhine oy verme niyetlerinde keskin bir hızlanma algıladı.

Aşırı sağcı Meloni ise, Conte'nin 3 yıl önce uygulamaya koyduğu ve 3,3 milyon İtalyan'ın faydalandığı "yurttaşlık ücretini" silip, "iş ve çalışmanın ödüllendirileceği bir sistemi" savunuyor.

Perşembe akşamı, Roma'nın merkezindeki Piazza del Popolo'da düzenlediği son mitingle "kısa ama çok yoğun" bir kampanyayı tamamlayan kadın lider, kendisini "halkın avukatı" olarak tanımlıyor ve bu söylemleriyle büyük coşku yaratıyor.

Kampanyasında göç, vergilerin düşürülmesi, yasal emeklilik yaşının indirilmesi ve geleneksel aile değerleri temalarını işleyen Giorgia Meloni'nin AB karşıtlığı da bir sır değil.

Meloni son mitinginde ise "İslamcı şiddete", "kitlesel göçe", "iklim köktenciliğine" ve "LGBT lobisine" karşı söylemlerini bir kenara bırakarak, oklarını kendisini 'faşist' diye niteleyen sola çevirdi.

Aşırı sağcı aday, "Söyleyecek hiçbir şeyleri olmadığı için, size 'Meloni tehlikeli, onlara oy vermeyin' diyorlar. Sizi korkutmak istiyorlar. Ülkemizde DNA'mızdan ışık yılı uzakta olan faşizme, ırkçılığa ve antisemitizm nostaljisine yer yok" dedi.

Geleneksel sağdan birkaç sembolik ismi de partisine çekerek "ılımlı" mesaj veren Meloni, kampanyasını "Pronti!" yani "Hazırız!" sloganıyla yürüttü.

Corriere della Serra gazetesinin yazarlarından Antonio Polito, "Faşizmin geçmişte kaldığını" bildiklerini yazdı; ancak "totaliterliğe dönüşten çok daha fazlasının olabileceği" uyarısı yaptı.

Polito, "Meloni liderliğindeki bir hükümetin, savunduğu değerler adına, kadınların ve eşcinsellerin haklarına saldırmasından veya kurumlarımızı değiştirmeye girişmesinden korkabiliriz" diyerek asıl endişelere işaret etti.

Avrupa başkentleri nefesini tuttu

İlk kez AB'nin kurucu ülkelerinden birisinde aşırı sağın başa gelmesi ihtimali, AB yönetimi ve diğer başkentler için zorlu bir bekleyişe işaret ediyor.

İsveç'te 11 Eylül seçimlerinde aşırı sağın benzeri görülmemiş bir atılım göstermesinden sonra Ukrayna savaşı, enflasyon ve enerji krizi tehdidi ile karşı karşıya kaldığı hassas bir dönemden geçen Brüksel, Paris ve Berlin'de, Avrupa'nın kararlarını engelleyebilecek bir "popülist cephe"nin oluşturulması konusunda endişeler yükseliyor.

Haftalık Alman dergisi Stern, Meloni'nin fotoğrafı üzerine "Avrupa'nın en tehlikeli kadını" manşetini attı. Berlin ve Paris'te Meloni'nin değiştirmesi muhtemel dengeler açısından ciddi kaygılar var.

Muhafazakar sağ iktidarların yönettiği Macaristan ve Polonya ise, Brüksel ile yürüttükleri görüşmelerde, Meloni'nin partisine "potansiyel müttefik" gözüyle bakılıyor.

Kürtaj karşıtı, LGBT mücadelesine tepkili ve geleneksel ailenin ateşli bir savunucusu olan muhafazakar Meloni'nin seçilmesi, özellikle Macaristan ve Polonya gibi muhafazakar hükümetlerden destek bulacak.

"AB içinde liberallerin ve liberal olmayan demokrasilerin kavgası" olduğunu söyleyerek aşırı sağ karşısında seçim kazanan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Draghi gibi önemli bir liberal destekçisini kaybedecek.

Macron, Avrupa Siyasi Topluluğu ve "veto hakkının kaldırılıp, AB içindeki büyük kararların oyçokluğu ile alınması" gibi reformları gerçekleştirmede daha büyük güçlükle karşılaşacak.

AB içinde güç dengesinde dönüm noktası

Giorgia Meloni ve aşırı sağ partisi Fratelli d'Italia'nın seçim zaferi, Avrupa Birliği içindeki güç dengesinde bir dönüm noktası olabilir. Avrupalı yetkililere göre, Macaristan ve Polonya gibi "dost" rejimlere yönelirse, Meloni yeni bir popülist ittifak yaratabilir.

Bu kaygıları gören Meloni, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca yayınladığı bir video ile, Avrupa başkentlerini rahatlatmaya çalıştı.

Aşırı sağcı lider videoda, "İtalya'nın Kardeşleri için Eylül'de kazanılacak bir zaferin felaket olacağını, otoriter bir dönüşe işaret edeceğini, İtalya'nın Euro bölgesinden ayrılmasına yol açacağını ve diğer saçmalıkların olacağını okudum. Bunların hiçbiri doğru değil" mesajını verdi.

İtalyan solunun AB içinde tanınan ismi Avrupa Parlamentosu milletvekili Sandro Gozi, Meloni'nin de AB ile çatışma içine girme yolunu seçmeyeceğine, "pragmatik" davranacağına, kampanyası boyunca iş dünyası ve Brüksel'e bu yönde mesajlar gönderdiğine dikkat çekiyor.

Meloni, tıpkı Fransız meslektaşı Marien Le Pen gibi, AB'den ya da Euro bölgesinden çıkışı savunmuyor. "İtalya'yı kurtarma planı" adını verdiği programını ise AB ile birlikte uygulamaya koyacağını her fırsatta dile getiriyor.

"Demokratik hükümetlerle çalışırız ama..."

Avrupa Birliği’nin 2020'de vaat ettiği 122,6 milyar Euroluk Covid yardımının, 68,9 milyar Euroluk bölümünü alan İtalya, Avrupa kurtarma planından en fazla yararlanan ülke. Meloni bu yardımın geri kalan bölümünü alabilmek için Brüksel ile işbirliği yapması gerekeceğinin farkında.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, sandıktan zaferle çıkması beklenen aşırı sağcı partiye baskı yapmak için seçim sonuçlarını beklemedi.

Princeton Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada "Bizimle çalışmak isteyen tüm demokratik hükümetlerle çalışmaya hazırız. Ancak eğer işler kötüye giderse, elimizde kullanabileceğimiz araçlara sahibiz" dedi.

Von der Leyen'in bu sözlerini siyasi müdahale olarak gören İtalyan sağı sert tepki verdi.

Aşırı sağcı Salvini Twitter hesabından, "Utanç verici kibir. İtalyan halkının özgür, demokratik ve egemen oyuna saygı gösterin! Bu kadın tüm Avrupalılar’ı temsil ediyor, maaşı hepimiz tarafından ödeniyor. Bu yaptığı iğrenç ve kibirli bir tehditti" mesajını paylaştı.

Salvini, Von der Leyen aleyhinde gensoru önergesi vereceklerini de belirtti.

Demokrat eski Başbakan Matteo Renzi de bir radyo röportajında, "FDI kazansa bile, Avrupa bu seçim sonucuna saygı göstermelidir. Başkan Ursula von der Leyen'e şunu söylüyorum; İtalyan içişlerine karışmamalısınız" dedi.

"Kırılgan ittifak"

AB başkentleri, daha kampanya döneminde enerji krizi, Rusya'ya yaptırımlar gibi konularda görüş ayrılığına düşen 3 sağ partisinin oluşturduğu koalisyonun "kırılganlığını" da ölçüyor.

Avrupa Reform Merkezi'nde kıdemli araştırmacı Luigi Scazzieri, Le Figaro gazetesinde bu durumu, "Koalisyon içinde çatışma neredeyse kaçınılmaz. Kolayca çökebilir ve yerini farklı bir parti kombinasyonu alabilir. Bu, Rusya'ya karşı benimsenecek tavırla ilgili olabilir. Meloni ustalıkla Ukrayna davasını destekleyen bir dönüşümü başardıysa da, Salvini ve Berlusconi Putin'i desteklemeye devam edecek" sözleriyle tanımlıyor.

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve dönemin İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi (26 Nisan 2010)
Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve dönemin İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi (26 Nisan 2010)

Anketler sağ koalisyonun yüzde 45 ile 55 arasında oy alacağını gösteriyor. Avrupa Parlamentosu'nda Macroncu çizgideki Renew Europe grubuna üye Terzo Polo partisinin de seçimlerde sürpriz yapma olasılığından söz ediliyor.

Eski Ekonomi Bakanı Carlo Calenda ve eski Başbakan Matteo Renzi'nin uzlaştığı demokratların partisi Terzo Polo, yüzde 10 civarında oy alırsa "aşırıların dışlanacağı büyük koalisyon aritmetiğinde kilit parti rolünü oynamayı" umut ediyor.

Fransa ve Almanya liderleri, seçimlerin ardından biraraya gelerek sonuçlara karşı nasıl "ortak" bir tavır alacaklarını konuşacak.

Ancak istifa eden Draghi hükümetinden bazı isimler, Paris ve Berlin'in yanısıra Brüksel'deki yöneticileri de "Meloni'yi Macaristan'ın kollarına atmayın" uyarısında bulunuyor.

XS
SM
MD
LG