Erişilebilirlik

FED’in Faiz Artışları Türk Ekonomisini Nasıl Etkiler?


ABD Merkez Bankası (FED) Mart ayında başladığı faiz artışına dün de devam etti ve 75 baz puanlık artışla faizi 2,25-2,50 seviyesine yükseltti. FED’in bu kararı Türk Lirası'nın ABD doları karşısındaki kaybını tetikledi ve 17,86 seviyesinde olan kur 17,90’u aşarak psikolojik sınır olarak görülen 18 liraya yaklaştı.

Dört aydır FED’in yaptığı faiz artışlarına birçok merkez bankasının aksine politika faizini sabit tutarak reaksiyon vermeyen Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) bu tutumunda ısrar edeceğinin sinyalini bugün TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu verdi.

Üçüncü çeyrek Enflasyon Raporu’nun tanıtım toplantısında konuşan Kavcıoğlu, "Merkez Bankası ve para politikasının en önemli araçlarından biri politika faizi, faizi sabit bırakmak veya düşürmenin, araçlardan biri olarak kullanılmaması olduğunu söylemek, sadece Türkiye'de bu böyle yorumlanıyor, dünyada böyle bir yaklaşım yok, öyle olsaydı FED kaç yıl boyunca faizi sabit bıraktı. Evet birçok ülke faiz arttırıyor, kim doğru yapıyor, kim yanlış yapıyor, zaman gösterir, kendi ülkemizin şartları içerisinde uyguladığımız politikalar çerçevesinde her ay PPK olarak toplanıp karar veriyoruz. Onların da çok doğru yapmadığı, iki arttırımdan sonra resesyonun konuşulduğu bir yerde hem faiz arttırıp hem bir sene sonra düşüreceğini açıklamak ne kadar doğru?’’ dedi.

Ocak ayında bu yılın ilk enflasyon raporu toplantısında yıl sonu enflasyon öngörüsünü yüzde 23,2 olarak açıkladıktan sonra bugünkü toplantıda bu rakamı yüzde 60,4 olarak güncelleyen Merkez Bankası Başkanı, Türkiye’nin dünyada resesyonun konuşulmadığı tek ülke olduğunu söyleyerek, FED’in faiz arttırımı dahil küresel ekonomik sorunların ‘‘2004’ten bu yana ilk defa üst üste cari fazla veren’’ Türk ekonomisini fazla etkilemeyeceğini vurguladı.


Prof. Güneş: ‘‘FED kararı kaçınılmaz olarak Türkiye’yi olumsuz etkileyecek’’

Ancak Marmara Üniversitesi’nden Hurşit Güneş, Merkez Bankası Başkanlığı öncesi kendisiyle aynı üniversitede öğretim üyesi olan Prof. Şahap Kavcıoğlu ile aynı fikirde değil.

VOA Türkçe’ye konuşan Profesör Güneş, ‘‘Her ne kadar bazı ekonomistler Türkiye’nin artık etkilenecek hali kalmadığını söylese de FED kararı kaçınılmaz olarak Türkiye’yi olumsuz etkileyecek. Yabancı çıkışlarından sonra Türkiye çok kötü durumda. Türkiye’nin risk primi CDS son dönemde bir miktar toparlasa da 850’lerde ve bu seviye hala çok yüksek. Bu seviye Türkiye’nin borçlanma faizinin dolar bazında yüzde 12 olduğunu gösteriyor. Türkiye'nin dış borcun finansmanına ihtiyacı var. Bu faiz oranları borç dinamiğinin yapısını bozacak. Üstelik Amerika faizleri arttırdıkça Amerikan ekonomisi yavaşlıyor, ithalatı daralıyor. FED Başkanı şu an için resesyondan bahsetmiyorsa da Amerika’daki iktisatçılar resesyondan bahseder hale geldiler. Amerika ekonomisin yavaşlaması demek Avrupa’nın yavaşlaması da demek ki zaten Avrupa’da da faizler artıyor. Bu nedenle IMF dün küresel büyüme tahminini aşağıya çekti. Bu Türkiye’yi ve tabii ki Türkiye ihracatını da aşağıya çekecek. Euro güç kaybedince ihracat pazarları darbe alacak. İthalat faturasının büyüdüğü, dış ticaret açığının büyüyeceği bir ortamda döviz kuru da enflasyon üzerinde baskı da artar’’ dedi.

‘‘Enflasyonun beklenenden uzun süreceği belirgin haline gelmişse burada parasal sıkılaştırma yoluna girilmesi gerekir’’

Marmara Üniversitesi öğretim üyesi, Kavcıoğlu’nun ‘‘Enflasyondaki yükselişin beklenenden uzun sürebileceği’’ni söylemesine rağmen politika faiziyle ilgili tutumunun süreceği mesajını vermesini çelişkili buluyor.

Hurşit Güneş, ‘‘Merkez Bankası bünyesinde yer alan araştırmacıların ve uzmanların hazırladığı raporlarla belirlenen politikalar arasında bir farklılaşma olduğunu görüyorum. Merkez Bankası’nda hala çok değerli çalışmalar yapılıyor. Ancak Merkez Bankası bu rapor ve analizlere ya da verilere dayalı politika sürdüremiyor. Ancak Merkez Bankası yönetimi saraydan aldığı talimatla hareket ediyor. Enflasyonun beklenenden uzun süreceği belirgin haline gelmişse burada parasal sıkılaştırma yoluna girilmesi gerekir. Ama bu konuda bir tutum alınmıyor’’ dedi.

Bu arada Merkez Bankası 22 Temmuz haftası itibariyle brüt rezervleri 98,3 milyar dolar olarak açıkladı. Bu seviye 2021 yılı Haziran ayından bu yana en düşük seviye. 15 Temmuz haftasında brüt rezervler 99,4 milyar dolardı. Bir hafta içinde swap hariç net rezervlerde 600 milyon dolar daha düşüş göstererek eksi 54,8 milyar dolardan eksi 55,4 milyar dolara geriledi.

Prof. Başlevent: ‘‘FED kararı sonrası Türkiye’nin rahatlama imkanı olmayacak’’

Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Cem Başlevent de Hurşit Güneş gibi Merkez Bankası’nın FED kararlarını ihmal ederek politika faizini sabit tutmasını ekonomik gerçeklerle uyumsuz buluyor.

Prof. Başlevent, ‘‘FED’in 75 baz puanlık artışı sürpriz değildi. Amerikan borsaları yükseldi. Ancak bunu geleceğe dönük olumlu sonuçları olacak şekilde yorumlamamak lazım. Türkiye için de bir rahatlama imkanı olmayacak. Bizdeki politikacılar kendi ekonomik politikalarını rasyonalize etmek için çalışıyorlar.
Bütün dünyanın yaptığının aksine Cumhurbaşkanı ve diğer yetkililer ‘hayır’ diyorlar, ‘biz politika faizini sabit tutarak götüreceğiz’ diyorlar. Mesela Rusya Merkez Bankası duruma göre karar veriyor. Bazen yükseltiyor bazen düşürüyor. Bizdeki düşünce buna gerek olmadığı yönünde. Ama bu düşünce yapısı ile düze çıkmak çok mümkün değil. Öncelikle gerçekleri kabullenmekte sorun var. Rezerv durumunu iyi görüyorlar. Ama eldeki rezerv ödünç rezerv. Kimi zaman başkalarına ait olan dövizleri satıyorlar kimi zaman regülasyonlarla ihracatçıları mecbur ediyorlar ya da halkı da doları geri vereceğiz deyip kur korumalı mevduata ikna ediyorlar ki iyi getiriler de var. Mesela bir tanıdığım 3 ay önce açılan döviz korumalı hesaptan yüzde 20 getiri elde etti. Bu ürünlerdeki meblağ kar topu gibi büyüyor. Bu politikayı çok uzun süre sürdürmek olanaksız, bir vadede bundan çıkış olacak, o zaman bu hayal dünyasının, sorunun ne denli büyük olduğu anlaşılacak’’ dedi.

XS
SM
MD
LG