NATO'nun tarihi Madrid zirvesinde ana gündem maddelerinden birisi Türkiye oldu. Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'dan yazılı garanti alarak veto krizini çözmesi tüm katılımcıları rahatlattı.
Kulislerde "Türkiye'nin kazandığı" konuşuldu, dünya medyasında da aynı yönde yorumlar yer aldı. Peki "mutabakat muhtırasını imzalayarak diplomatik bir başarı" elde eden Türkiye,"askeri ve politik açıdan" Madrid’den zaferle mi çıktı? Ne kazandı, ne kaybetti? Ukrayna ve Rusya savaşı nasıl ilerleyecek, Türkiye, bu süreçte NATO üyesi olarak nasıl bir rol üstlenecek?
Siyaset bilimci Türkiye Uzmanı Didier Billion ve NATO'da uzun yıllar görev yapan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un eski askeri danışmanı General Dominique Trinquand, zirveyi siyasi ve askeri açıdan VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
Fransız düşünce kuruluşu Uluslararası Stratejik İlişkiler Enstitüsü (IRIS) Başkan Yardımcısı Didier Billion, mutabakat muhtırasının "bir taktik" olarak başarılı olduğunu, ancak Kürt sorununu çözmeye yardımcı olmayacağını dile getirdi.
NATO ve BM'de askeri misyon şeflikleri yapan emekli Fransız General Dominique Trinquand da "Türkiye, Finlandiya ve İsveç taktiğiyle değil, asıl uzun vadede kendisini de etkileyecek bir çatışmada iyi bir NATO üyesi olduğunu ifade ederek kazandı" dedi.
Billion, Türkiye'nin NATO zirvesinde kriz yaratmayacağını "önceden tahmin ettiğini" belirterek, "Bu benim için sürpriz olmadı. Son anda evet diyeceğini tahmin ettim. Biraz olaylara yukarıdan, geriden baktığımızda, akıllıca oynanan taktik bir adım. Bunda şüphe yok. Ama derinlemesine baktığınızda bence durum biraz farklı. Türkiye'deki Kürt sorunu terörizmin ötesinde bir sorundur" dedi.
Didier Billion, "Her tonda PKK'nın terörist olduğunu söylemek, olayın özünü düşündüğünüzde sorunun yanlış konması bence. Biçim olarak Türkiye'nin taktiğini anlıyorum. Ama olayın nedenine, kökenlerine inmek gerekir, yarattığı etkiye değil. Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğini, silah ambargosu ve terörle ilişkilendirmek, taktikten ibaret. Elbette bu kaygıları dikkate almak gerekir. Ama yeniden 2010'lu yıllarda olduğu gibi cesur adımlar atılmalı ve bu sorunun çözülmesi için masaya dönülmeli" yorumunda bulundu.
Billion, PKK ve YPG'nin tamamen birbiri ile ilişkili örgütler olduğunun bilindiğinin altını çizerek, "PKK'nın Türkiye'deki durumu, siyasi dinamikleri, Suriye'de PYD ile aynı değil. Erdoğan için PKK, YPG ve PYD'nin isimlerinin olduğu resmi NATO belgesi bir kazanım. Ama siyasi olarak PKK ile diğerleri arasında her ne kadar çok yakın görünse de farklılıkları da görmek lazım" dedi.
Muhtıranın uygulanmasına gelince, Didier Billion, İsveç'in birkaç PKK üyesini iade edebileceğini, ancak her başvuruyu kendi yasalarına göre inceleyeceğini vurguluyor; "İade Türkiye'nin istediği gibi olmasa bile bunun ötesinde, içeride bazı jestler yapabilir, belki bu insanları kendi ülkesinde bir takım sınırlamalara tabi tutabilir" diyerek 73 ismin birden iadesini beklemediğini belirtiyor.
NATO'da Soğuk Savaş döneminden bu yana görev yapan Fransız emekli General Dominique Trinquand da, NATO zirvesinde çok önemli gelişmelerin ve ilginç detayların yaşandığını söyledi.
General Trinquand, Türkiye'nin NATO'daki vetosunun ikincil bir konu olduğunu, NATO'nun kendi içinde önemli kararlar aldığını ve Türkiye'nin asıl başarısının "gerçek bir NATO üyesi olduğunu göstermesinden" kaynaklandığını savundu.
VOA Türkçe: Türkiye'nin zirvedeki "muhtıra" taktiğini nasıl izlediniz?
General D. Trinquand : Türkiye hakkında saldırgan olmadan söylemek istiyorum. Bu bir pazarlıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, pozisyonunda izole oldu, tek karşı çıkan ülke konumuna düştü. Bu konu belki Türkiye için önemli olabilir, ama NATO için ikincil bir konuydu. Önce bu konu halledildi, ardından gündeme geçildi. Konunun önemini Türkler için anlıyorum. Ancak gelin verileri tersine çevirerek anlamaya çalışalım. Türkiye bu hikayede, uzun vadede kendisi için de tehdit oluşturabilecek bir çatışma karşısında, NATO'nun gerçek bir üyesi olarak kendisini ifade ettiği için kazandı. Avrupa'nın geleneksel değerlerini savunduğunu iddia eden bu otoriter Rus rejimi, uzun vadede, Türkiye'ye karşı da tehdit oluşturacaktır. "Kürtleri rahat bırakıp PKK üzerinde baskı oluşturma" dengesini kurarak Türkiye'nin de içinde olduğu NATO'nun birliği sağlandı.
VOA Türkçe: Erdoğan bu pazarlıkta kazanan taraf mı? İsveç ve Finlandiya sözünü yerine getirmezse, Türkiye süreci tıkayabilir mi?
General D. Trinquand: Her şey kime terörist dediğinize bağlı. Terörist nedir? "Bir Kürt teröristtir" derseniz, Finlandiya ve İsveç size kimseyi vermez. Ama birileri PKK'ya kayıtlı ve aktifse, bu tartışılabilir. Ama Türk hükümeti Kürtler’i de bu gruba dahil edebiliyor, sorun burada. Sanırım bu uzun sürecek hukuki bir tartışma olacak. PYD ve YPG ile ilgili tartışma da hukuki bir tartışma. Ama bana göre bu konu Finlandiya ve İsveç'in NATO üyesi olmasını engelleyecek bir konu değil.
VOA Türkçe: Sizce Türkiye'nin bu diplomatik taktiği uzun vadede imajını zedeler mi? Türkiye-NATO ilişkileri nasıl seyreder?
General D. Trinquand: Finlandiya ve İsveç'in adaylığına yalnızca Türkiye karşı çıktı. Ama bununla birlikte iyi bir öğrenciydi, NATO nezdinde iyi çalıştı. Bunun karşılığında, NATO’nun Türkiye'nin iyi bir müttefik olduğunu düşünerek, örneğin silahlanma alanında adımları olacaktır. NATO'nun birliği konusunda Kıbrıs gibi genel sorunlara ilişkin müzakereler de daha yumuşak bir yöntemle ele alınacaktır.
VOA Türkçe: Genel anlamda NATO gündemini başarılı buldunuz mu?
General D. Trinquand: Sanırım bu konuda Fransa ve Avrupa sesini duyurmayı başardı. Yani asıl tehditin Rusya'dan geldiği, Çin'den gelmediği konusunda ısrarla bastırdı Fransa ve AB. NATO bir Atlantik paktı. Çin bu bölgede değil. Elbette bu, Çin'in ikincil bir tehdit olamayacağı anlamına gelmiyor. Ancak ben başka bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Beni asıl şaşırtan NATO'nun Ortadoğu ve Afrika'yı bu zirveye davet etmemesiydi. Bu zirvede NATO'ya daha yakın olan ve Sahel gibi tehdit bölgeleri içeren Ortadoğu ve Afrika ele alınmadı. Bu bölgelerin NATO'ya yapabileceği yardım önemli. Mesela Rus enerjisi kesildiğinde Ortadoğu'dan gelebilecek enerji yardımı. Ne yazık ki, bunu tartışmadık. Asya Pasifik ülkelerini davet ettik, halbuki OPEC ülkelerini davet etmedik.
VOA Türkçe: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2019’da NATO'nun beyin ölümünün gerçekleştiğini söylemesini bugün nasıl değerlendirirsiniz?
General D. Trinquand: Putin'e teşekkürler. Bir yıl kadar önce örneğin, Kabil Havaalanı döneminde beyin ölümü doğruydu. Putin eylemleriyle NATO'yu yeniden canlandırdı. 1980'lerde Polonya, Baltık ülkeleri, Bulgaristan yoktu. Bugün Finlandiya ve İsveç de katılıyor. NATO sınırları genişliyor ve Rusya ile çatışma olan bölgelere çok yaklaşıyor.