Zenginlerle yoksullar arasındaki uçurum giderek açılıyor. Yeni bir rapor bunu ortaya koyuyor. Rapora göre salgınla birlikte 2020’den bu yana milyarderler kulübüne 573 yeni isim katıldı. Buna karşılık bu yıl 263 milyon kişi aşırı yoksullar kategorisine katılma riskiyle karşı karşıya. Durum böyle olunca milyarderlere yönelik vergi sisteminin yenilenmesi çağrıları artıyor hem de bu Amerika’da en üst düzeyde, Beyaz Saray tarafından dile getiriliyor.
Dünyada milyarderlerin sayısı artıyor.
Oxfam’ın raporuna göre Covid 19 salgını sırasında her 30 saatte bir yeni bir isim milyarderler kulübüne katıldı.
2020’den bu yana 573 isim daha milyarderler listesinde. Artık dünyada 2668 milyarder var. Bu süreçte servetleri yüzde 42 oranında; 3,78 trilyon dolar arttı, toplamda 12,7 trilyon dolara yükseldi.
Şimdi dünyanın en zengin 10 isminin varlıkları dünya nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan en yoksul 3 milyarı aşkın kişinin sahip olduklarından daha fazla.
Oxfam'dan Max Lawson, “Öncelikli neden zengin ülkelerin COVID-19’a karşılık ekonomiye trilyonlarca dolar dökmesi. Yani bu, birincisi. Bu da kazançları ve fiyatları arttırdı ve şimdi de son fiyat artışlarıyla gıda ve enerji milyarderlerinin varlıklarında ciddi artış görüyoruz” şeklinde konuşuyor.
Buna karşılık dünyada bu yıl 263 milyon kişi aşırı yoksullar kategorisine katılma riskiyle karşı karşıya.
Dünya Gıda Programı 43 ülkede 49 milyon kişinin acil açlık riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor.
BM Dünya Gıda Programı İcra Direktörü David Beasley, “Şimdi ihtiyacımız olan ek 68 milyar dolar. Açlık, istikrarsızlık ve toplu göçlere karşı çok mu şey istiyoruz?” diyor.
Veriler, milyarderlerle yoksullar arasında uçurumun artmakta olduğunu gösteriyor.
Oxfam'dan Max Lawson, “Bir eşitsizlik krizi, dünya genelinde iklim etkenli açlık krizi... Bunun üzerine gıda fiyatlarının artışı ve COVID-19 problemleri eklendi. Bunları topluyorsunuz ve ortaya kusursuz fırtınadan fazlası çıkıyor” şeklinde konuşuyor.
Durum böyle olunca en zenginlere yönelik ‘daha fazla vergi’ çağrıları da artıyor. Oxfam da bu çağrıyı dile getirenlerden.
Lawson, “Bu bizim paramız. Bu, şirketlerin servetine gidiyor. Bunu geri alalım, bir dizi vergi yürürlüğe koyalım, özel dayanışma vergileri, beklenmedik kazanç vergileri, servet vergisi gibi… Bu şekilde dünyayı bir dengeye getirelim” şeklinde sözlerine devam ediyor.
Oxfam Amerika’dan Irit Tamir de Kongre’nin harekete geçmesi gerektiğini, yönetimin de devreye girerek Amerika’daki en zenginleri vergilendirmesi gerektiğini belirtiyor. Tamir’e göre bu sayede kamu hizmetlerine, çalışan kesime yatırım yapılabilir.
Ülkedeki en üst düzey isim Başkan Joe Biden da bunu istiyor, açıklamalarında, sosyal medya mesajlarında buna yer veriyor.
Biden, konuyla ilgili attığı tweet mesajında, “Şimdi Amerika’da 790 civarında milyarder var ve ortalama yüzde 8 federal vergi ödüyor. Hiçbir milyarder öğretmen, itfaiyeci, elektrikçi ya da polisten daha az ödememeli” ifadelerini kullandı.
Konu dünyanın en zenginlerinden Jeff Bezos’la Başkan Biden arasında söz düellosuna da neden olmuş durumda.
Bezos, şirket vergilerini arttırmanın enflasyonu düşürmeyeceğini, kurtarma paketlerinin enflasyonu arttırdığını belirtiyor. Beyaz Saray ise Bezos’un servetini korumaya ve sendikaları zayıflatmaya çalıştığını kaydediyor.
Ama bazı zenginler de var ki vergilerden yana, Phil White gibi. Davos’ta düzenlenen ekonomik forumda White aktivistlerle birlikte bu yönde düzenlenen bir gösteriye bile katıldı.
Phil White, “Zenginlere yönelik daha fazla vergi ve vergi yükünün yoksuldan zengine çevrilmesi için lobi yapıyoruz. Öne sürdüğümüz farklı vergi sistemlerine destek çağrısı yapıyoruz” diyor.
Urban Brookings Vergi Politikası Merkezi’nden Howard Gleckman, zengini vergilendirmek için iki yolun olduğunu söylüyor, kazancı vergilendirmek ya da zengini vergilendirmek. Gleckman, Amerika’da genellikle kazancı vergilendiriyoruz diyor.
Ama bazı sunulan öneriler ışığında bu değişebilir. Bunlardan bir tanesi sermaye gelirlerinin vergilendirilmesi ya da varlıkların, satışa çıkarılmasa da, mevcut değerleri üzerinden vergilendirilmesi.
Bir başka yaklaşım da zenginlerin hayatları boyunca, değeri artan fonlara vergi ödemesini önleyen mekanizmadan kurtulma.
Ama bu şekilde yönetimin vergi geliri elde etmesi uzun süreye de yayılabilir.
Gleckman’a göre hangi yöntem olursa olsun yönetim para elde etmekle değişikliği empoze etmenin zorlukları arasında bir denge bulmak zorunda.
Bütün bunlar için Amerikalılar’ın çoğunluğunun endişe etmesine gerek yok, banka hesaplarında 5 ya da 10 milyon dolar olsa da… Gleckman bu önlemlerin aşırı zenginler için olduğunu vurguluyor. Bütün bu önerilerin Kongre’de Cumhuriyetçiler’in zenginlere yönelik vergi düzenlemesine karşı olduğu düşünüldüğünde nasıl bir sonuca varacağı da merak konusu.
Başkan Biden şirketlere yönelik vergi oranını yüzde 21’den yüzde 28’e çıkarma planlarını Senato’daki muhalefet nedeniyle hayata bir türlü geçirebilmiş değil.
Yakın dönemde de bu pek mümkün görünmüyor.
Vergi, silah şiddeti gibi Amerika’da birçok tartışılan konunun nasıl bir seyir izleyeceğini Kasım ayındaki Kongre seçimleri belirleyecek gibi.
Eğer Demokratlar Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu koruyup, Senato’da sayılarını arttıramazsa muhtemelen bu gibi konularda önemli bir değişiklik olmayacak.
Ve ‘bir şeyler yapmalıyız’ tartışmaları yine bir başka bahara kalacak…