Ukrayna ve Rusya heyetleri arasında dün Dolmabahçe Sarayı’ndaki Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi’nde yapılan görüşmelerden sonra ilk açıklamalar kamuoyunda çok olumlu karşılandı.
Buna karşın, bugün Moskova’dan çelişkili açıklamalar geldi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, ‘‘Çok umut verici bir gelişme gözlemlemiyoruz’’ derken Kırım Yarımadası’nın Rusya’ya ait olduğunu söyledi ve Rusya’nın Ukrayna’daki askeri özel harekatı sona erdirmesine ilişkin koşullarda bir değişiklik olmadığının altını çizdi. ‘‘Ukrayna tarafı, Kırım ve Donbas sorunlarının nihayet çözüldüğünü anladığını gösteriyor’’ yorumunu yapan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Ukrayna ile İstanbul'da yapılan görüşmelerin sonuçlarının ileriye dönük olumlu bir adım olduğunu dile getirdi.
Ukrayna tarafıysa İstanbul görüşmesine dair daha pozitif bir tutum sergiliyor. Delegasyonun görüşmelerde dile getirdiği Ukrayna’nın tarafsızlığına karşılık güvenlik garantisi sisteminin, Rus birliklerin çekilmesi halinde referanduma sunulacağını belirten Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Danışmanı Mihaylo Podolyak, Rusya ve Ukrayna cumhurbaşkanlarının yakında görüşebileceğini söyledi.
Loğoğlu: ‘‘Ukrayna’nın ileri sürdüğü garantörler sistemi bana pek gerçekçi gelmiyor’’
Emekli diplomatlardan eski Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu, Rusya ordusunu istediği ilerlemeyi sağlayamamasının müzakereyi gündeme getirdiğini ifade etti.
VOA Türkçe’ye konuşan Loğoğlu, ‘‘Rusya ve Rusya lideri Putin belirledikleri hedeflere arzu ettikleri takvim içinde ulaşamadı. Rusya hem Ukrayna sahasında yoruldu hem de özellikle ekonomik yaptırımların olumsuz etkileriyle karşı karşıya kaldı. Kaldı ki Ukrayna beklenenin çok üzerinde ciddi bir direniş gösterdi. Ancak görüşmelerde Ukrayna’nın ileri sürdüğü garantörler sistemi bana pek gerçekçi gelmiyor. NATO üyesi olmasının daha ötesinde bir talep. Ancak bu tabii Ukrayna’nın müzakere pozisyonu olarak algılanabilir. Görüşme önemli bir gelişme, bu her şey olumlu gidecek anlamına gelmiyor’’ dedi.
Prof. Güvenç: ‘‘Rusya bu müzakereleri nefes almak ve askeri bakımdan tazelenmek için bir fırsat olarak görüyor olmalı’’
Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Serhat Güvenç ise Ukrayna’da beklediği ilerlemeyi sağlayamayan Rusya’nın bir soluk almak için İstanbul’daki görüşmelere onay verdiği düşüncesinde.
VOA Türkçe’nin ulaştığı Profesör Güvenç, ‘‘Rusya’nın ana stratejisinin Ukrayna’nın bütününü işgale gerek kalmadan Kiev’e hızlı bir taktik baskınla hükümeti düşürmek ve Rus yanlısı bir hükümeti işbaşına getirmek olduğunu anlaşılıyor. Böylelikle Ukrayna’da da Belarus gibi ülkeyi Rusya’ya yakınlaştıracak bir seçenek oluşturacaklardı. Yanlış istihbarat topladıkları bugün iyice anlaşılıyor. Zira Putin savaşın henüz 48 saati dolmuşken Ukrayna ordusuna çağrı yaptı. Ancak 2013 ve 2014’ten sonra yalnız Rusya’ya sıcak bakan siyasetçilerin değil yüksek düzeyli askerlerin de ülkeden ayrıldığı anlaşılıyor. Rusya geçtiğimiz yılın Ekim ayından beri 180-190 bin kişilik bir askeri yığdı. Ancak bu kadar tökezledikten sonra bunca insan ve teçhizat kaybı verdikten sonra aynı ayarda bir kuvveti yeniden sahaya sürüp durumu lehine çevirebilir mi? Manzara pek böyle gözükmüyor. Rusya bu müzakereleri nefes almak ve askeri bakımdan tazelenmek için bir fırsat olarak görüyor olmalı. Barış için taraf olmak görüntüsü vermek de elbette önemli. Ancak ağırlıklı olarak buna operasyonel duraklama olarak bakıyorum. Geçici bir duraklama. Zira bugün Peskov’un yaptığı açıklamanın tonuna da bakıldığında dünkü iyimser havadan eser olmadığı görülüyor’’ dedi.
Ukrayna’nın kendisine verilen savunma silahlarıyla büyük bir başarı kazandığını savunan Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi, Rusya’nın askeri açıdan zayıf olduğu fikrinin yerleşmesi halinde NATO ülkeleri ve ABD’nin Ukrayna’ya taarruz imkanı verecek silah ikmali yapma ihtimalini de gözden uzak tutmuyor.
‘‘Rusya’nın Ukrayna’nın doğusuna ve Donbas’ı Kırım’a bağlayacak Mariupol’a odaklanması mümkün’’
Jeostratejist Yörük Işık da ateşkes seçeneğini henüz güçlü görmeyen uzmanlar arasında yer alıyor.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Işık, ‘‘Rusya’yı yöneten kişi ya da kişilerin Kiev’i işgal etmek ve Rus yanlısı bir hükümeti işbaşına getirmek gibi çılgın planları vardı. Deneyimsiz askerler ve operasyonel eksiklikler buna imkan vermedi. Ukraynalılar Rus ilerleyişini durdurdukları gibi onları geriye doğru itiyorlar. Büyük bir kayıp olduğu görülüyor. Nisan ayı Rusya için askere alım ayı. Görevde olan askerler terhis olacak, yenileri orduya katılacak. Ancak birçok gencin ülkeden çıktığı biliniyor. Rus telegram hesaplarında yaşlı kişilerin dahi askere çağrıldığı görülüyor. Rusya’nın Dinyeper’i geçmenin ya da Kiev’i işgal etmenin gerçekçi bir hedef olmadığını görerek doğuya odaklanacağını düşünmek mümkün. Hala Mariupol büyük bir savaş alanı. Ruslar'ın Donbas ve Luhansk’ı Kırım’a bağlayacak kara koridoru yaratacağından bu alana ağırlık verdiğini görüyoruz. Ama tabii sahte, taktik bir politika da olabilir’’ dedi.
‘‘Ukrayna krizi Avrupa’da ve Avrasya’da yeni bir güvenlik mimarisi oluşturulması ihtiyacını ortaya koyuyor’’
Avrupa’nın artık yeni güvenlik mimarisini tartışması gerektiğini söyleyen emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu, Türkiye’nin Ukrayna krizinde önemli bir rol oynadığını ama bunu iç politikada istismar etmenin yanlış olacağını savundu.
Loğoğlu, ‘’Ukrayna krizi Avrupa ve Avrasya’da yeni bir güvenlik stratejisi daha doğrusu güvenlik mimarisi oluşturulması ihtiyacını ortaya koyuyor. Bu krizin bittiği gün içinde Rusya ve NATO’nun da olacağı bir güvenlik mimarisi gerekiyor. Amerika’nın Rusya’yı daraltma çemberleme hedefinden vazgeçip akılcı politikalar izlemesi lazım. Ama hiç şüpheniz olmasın Ukrayna krizi şu ve bu şekilde bağlanacak. Buradan hem NATO’nun hem Rusya’nın ders çıkarması ve tabii tarafların içlerine sinen bir ortak güvenlik anlayışında birleşmesi lazım. Ancak Almanya’nın savunma harcamalarını arttırma yönünde adım atması iyiye işaret değil. Aklıselim davranmak gerek. Türkiye bu süreçte güçlü pozisyonu ile öne çıktı. Antalya’daki görüşme, Erdoğan’ın telefon diplomasisi ve sonunda İstanbul görüşmeleri çok değerli. Ama Ukrayna krizinde varlık göstermesinin Türkiye’nin yalnızlığını gidermek bakımından kalıcı olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’nin anahtar rolü Ukrayna krizi ile sınırlı. Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerinde o kadar olumlu değişiklik ben şahsen beklemiyorum. Burada bir iyileşme için içerde hukuk devleti ve temel özgürlükler bağlamında atması gereken adımlar var. Dünyada demokrasiyi içselleştirmiş, laik ve adil ülke pozisyonunu belirginleştirmesi gerekir’’ dedi.