Son yıllarda savunma sanayi yatırımlarını arttıran Türkiye, yalnız insansız hava araçlarında (İHA) değil, silahlı insansız hava araçlarında (SİHA) da önemli bir üretici ülke haline geliyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye sahasındaki operasyonlarında etkili olan İHA ve SİHA’lar, Libya’da Trablus hükümeti ve Dağlık Karabağ’da Azerbaycan tarafından da kullanıldı ve başarı sağladı.
İnsansız hava araçlarında TUSAŞ ile önemli yol kat eden Türkiye, silahlı insansız hava aracında da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın teknik başkanlığını yaptığı aile şirketi Baykar’ın ürettiği TB-2 ile öne çıkıyor.
Baykar, geçtiğimiz hafta SİHA ihraç ettiği ülke sayısının 13’e çıktığını açıkladı.
Ukrayna’nın Dombas’ta SİHA kullandığını açıklaması sıkıntı yarattı
Ancak bu ülkeler arasında Ukrayna’nın da olması Türkiye’yle Rusya arasında SİHA sorunu yaratıyor.
Geçtiğimiz hafta Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Donbas’ta Rusya yanlısı Ukraynalı ayrılıkçıların kullandığı obüsün Türkiye’den alınan Bayraktar SİHA’sı tarafından vurulduğunu açıkladı.
Ukrayna ordusunun Facebook hesabından yayınladığı bilgi, Anadolu Ajansı tarafından abonelerine “Ukrayna ordusu Donbas’ta ilk kez Bayraktar SİHA kullandı” diye duyuruldu.
Sezer: “Rusya uzunca süredir SİHA satışından rahatsız”
Rusya uzmanı Aydın Sezer, Türk basınının bu tür haberleri bir zafer gibi duyurmasının da ilişkileri zedelediği görüşünde.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sezer, “O haber sonrası Türk basınında birçok övgü dolu haber çıktı. Bunlar maalesef Türk dış politikasına zarar veriyor. Süreç böyle ilerleyince Bayraktar, dış politikamıza hasar vermiş oluyor. İHA ve SİHA üretmek elbette çok kıymetli, Suriye’de çok büyük faydası görüldü. Fakat ‘onları ürettik’ diye bir anda ‘küresel bir güç olduk’ havasına kapılmak doğru olmaz. Rusya uzunca bir süredir bu durumdan, SİHA satışlarından rahatsız olduğunu söylüyor. Türk Dışişleri de bu rahatsızlığın farkında. Buna rağmen İdlib’de yaşanan sıkıntılar sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’le görüştüğü gün, ki Rusya’nın lideri orada mealen ‘Ukrayna’ya SİHA satışı bizim egemenliğimize aykırı’ demişken evet tam da o gün, Ukrayna’da SİHA ortak üretim ve bakım merkezi kuruluyor. Bu durumun sorun yaratması kaçınılmaz” dedi.
“Bu tür silahlar Ukrayna’nın iç sorununun çözümüne katkı sağlamaz”
Ukrayna ordusunun Donbas’ta SİHA kullanıldığını açıklamasının ertesi günü Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, Aydın Sezer’in altını çizdiği rahatsızlığı bir kez daha ortaya koydu.
Peskov, “Türkiye ile gerçekten iyi ilişkilerimiz var ama bu tür silahların Ukrayna ordusuna teslimatının, durumu istikrarsızlaştırma potansiyeli taşıdığına dair endişelerimiz maalesef gerçekleşiyor. Bu da Ukrayna'nın iç sorununun çözümüne katkıda bulunmaz” derken aynı gün Moskova’da basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, diplomatik bir dil kullanarak “Şu anda bu bilgiyi inceliyoruz. Kiev yönetiminin peş peşe yaptığı son açıklamalardan neyin gerçek, neyin uydurma olduğunu anlamak çok zor” yorumunda bulundu.
SİHA konusu Lavrov-Çavuşoğlu görüşmesinin de gündem maddesiydi
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, önceki gün G-20 Zirvesi kapsamında İtalya’nın başkenti Roma’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla yaptığı görüşmede konuyu gündeme getirdi.
Görüşme sonrası bir Rus gazetecinin konuyla ilgili sorusunu üzerine Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Bir ülke, bizden, başka bir ülkeden almışsa o silah daha fazla Türk ya da Rus ya da Ukrayna silahı olarak anılamaz. Bir devlet bizden bunu satın alıyorsa, o daha fazla Türk ürünü değildir. Belki Türkiye’de üretilmiş olabilir ama Ukrayna’ya ait. Türkiye bununla suçlanamaz. Bazen farklı ülkelerde terörle mücadelemiz sırasında farklı ülkelerden farklı silahlarla karşılaşıyoruz, Rusya da dahil olmak üzere. Biz asla Rusya'yı suçlamıyoruz. Ukrayna da bizim adımızı kullanmayı bırakmalı” değerlendirmesinde bulundu.
Başlamış: “SİHA krizi uçak krizine benzemeye başlasa da aynı film yeniden gösterime girmeyebilir”
Aynı gün Cumhuriyet gazetesinde bir makalesi yayınlanan Rusya uzmanı Cenk Başlamış, SİHA kriziyle 2015’teki uçak krizi arasında benzerlik olduğuna işaret etse de Rusya’nın, Batı’yla mesafesini açan Türkiye’nin yüzünü yeniden Batı’ya çevirecek bir gerginliği çıkarlarını aykırı bulduğunun altını çizdi.
Başlamış, “Çok ince bir ip üstünde yürüyen Türkiye, her şeye rağmen köprüleri atmak istemediği Batı’ya karşı ‘Rus kartı’nı oynamaya, Moskova’ya ise ‘Çaresiz değiliz, bizim de size karşı kozlarımız var’ mesajını vermeye çalışıyor. Bir açıdan Türk-Rus ilişkilerindeki hava, 24 Kasım 2015’te bir Rus savaş uçağının düşürülmesiyle krize dönüşen sürece benzemeye başlıyor. ‘Münferit’ sanılsa da uçak olayı aslında o dönemde ilişkilerde uzun süredir biriken sorunları patlamaya dönüştüren ‘bardağı taşıran damla’ olmuştu. Yine de 2015’ten 2021’e köprünün altından çok su aktığı için karamsar tabloya ve sorunların yeniden birikmesine rağmen aynı film yeniden gösterime girmeyebilir. Bunun nedeni, Batı’nın baskısı altında bulunan iki ülkenin giderek yalnızlaşması, görüş ayrılıklarına rağmen birbirlerine ihtiyaç duyması ve pek çok alanda bağımlı hale gelmesi. Rusya, sıkıntılı konularda şimdiye kadar göstermekten kaçındığı sert tepkinin Türkiye’yi yeniden Batı’ya itmesinden endişe ediyor ve bu durumu stratejik çıkarlarına aykırı görüyor” dedi.
Yıllarca Moskova’da Milliyet gazetesi temsilciliği yapan Başlamış, Rusya’nın bu sıkışmışlığına rağmen büyük bir krize yol açmayacak bir karşı hamleye başvurmasının da ihtimal dahilinde olduğuna dikkat çekiyor.