Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı 1 Temmuz itibariyle yürürlüğe girecek. Ülke içerisinde ve Avrupa Konseyi’ndeki hukuki sürece ilişkin tartışmalar ise devam edecek gibi görünüyor.
Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinasyonu Brüksel Temsilcisi Avukat Aslıhan Tekin, Avrupa Konseyi’nde Türkiye’nin insan haklarıyla ilgili bir sözleşmeden geri çekilmesinin yarattığı hukuki boşluktan rahatsızlık oluştuğunu söyledi.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin hukuki boyutu da tartışma konusu. Ülkedeki kadın hak örgütleri, Avrupa’daki örgütler ile işbirliği halinde, “United Istanbul Convention” yaklaşımıyla Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı karara karşı mücadele gündemde. Danıştay’a yapılan Cumhurbaşkanlığı Kararı hakkında “yürütmeyi durdurma ve iptali” talepli başvurulara henüz yanıt verilmedi.
Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK), Danıştay 10. Dairesi’ne ek dilekçeyle başvurarak, 1 Temmuz’dan önce mutlaka yürütmeyi durdurma kararı alınması talebini yeniden iletti. Ancak EŞİK üyesi kadın örgütleri temsilcilerince Danıştay’ın önünde yapılması planlanan basın açıklamasına izin verilmedi. EŞİK’ten yapılan açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi, kadınların ve LGBTİ+’ların can güvenliği ve şiddetsiz bir hayat hakkı için kritik önemde bir hukuki belgedir. Danıştay, 1 Temmuz’dan önce yürütmeyi durdurma kararı vermediği takdirde, sonrasında vereceği kararın bir anlamı olmayacaktır. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin hukuk dışı karardan derhal vazgeçilmelidir. İstanbul Sözleşmesi yalnızca kadınların değil, tüm Türkiye’nin meselesidir” denildi.
Bunun yanı sıra kadın hak örgütleri, İstanbul Sözleşmesi’nin çatı örgütü Avrupa Konseyi başta olmak üzere Avrupa ve uluslararası arenada, Erdoğan’ın kararından geri dönmesi yönünde çabalarını sürdürüyor.
Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinasyonu yanı sıra Kadın Koalisyonu Brüksel Temsilciliği’ni yürüten Avukat Aslıhan Tekin, özellikle Avrupa Konseyi düzeyindeki girişimleri yakından izleyen isimler arasında.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Avukat Aslıhan Tekin, Brüksel ve Strazbourg’taki sürece ilişkin “Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve üye devletler, İstanbul Sözleşmesi’ne taraf devletler benim de dahil olduğum Avrupa Kadın Lobisi’nin ve birçok kadın hareketi çabalarıyla hemen bilgilendirildi. Zaten Türkiye’nin AB’ye aday ülke olması dolayısıyla yakın takibi vardı. İlk imzalayan, süreci önde yürüten bir ülke olduğu için Türkiye etkisi hemen yankılandı. 1 Temmuz’da çıkış işlemi olacak ama İstanbul Sözleşmesi, ‘altın kural’ dediğimiz sadece taraf olan ülkeyi değil küresel anlamda da insan hakları ve kadın hakları toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddetle ilgili çok önemli bir sözleşme. Bağlayıcı bir sözleşme devletler nezdinde. Avrupa Konseyi ne yazık ki imzacısı bir ülke tarafından vazgeçilebileceğini öngörmemiş. Türkiye örneğiyle iç hukuka aykırı bir karar ile böyle bir durum ortaya çıktı” dedi.
Avukat Tekin, uluslararası hukuki prosedür bakımından Avrupa Konseyi’nin Türkiye’nin kararına doğrudan müdahalesi olamayacağını ve kadın örgütleri olarak bunun farkında olduklarını kaydediyor. Ancak Avrupa’da hak temelli böylesi bir önemli sözleşmeden çıkma iradesine karşı nasıl hareket edilmesi tartışmasına yol açtığını vurguladı.
Avrupa Konseyi’nin, Avrupa Birliği (AB) mekanizmaları ve parlamenterleri tarafından Türkiye’nin geri dönüşü için girişimlerde bulunduğunu anımsatan Tekin, yine de kadın örgütlerince tüm bunları yeterli görmediklerini çünkü Erdoğan’ın kararında değişim olmadığını ifade etti. Tekin, “Avrupa Kadın Lobisi üzerinden kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri işbirliği dahilinde Avrupa devletlerine baskı yapmalarını istiyoruz. Avrupa’daki kadın hareketi bunu destekliyor. Türkiye kadın hareketi, küresel düzeyde hem Avrupa nezdinde hem dünya nezdinde bütün feminist ve LGBTİ+ örgütleri bir araya getirdi. Ne talep ediyoruz? Avrupa Konseyi sözleşmeleriyle ilgili onaylama ve çıkış usulüyle ilgili daha bağlayıcı bir yaklaşım bekliyoruz. Çünkü ortada hukuki bir boşluk söz konusu. Bunu düşünmemişlerdi. Bu çerçevede Avrupa Konseyi, Venedik Komisyonu’ndan görüş istedi ve o görüşü bekliyoruz. Bu aslında insan hakları ve savunuculuk mekanizmalı açısından çok önemli bir görüş olacaktır. Biz takip edeceğiz. 1 Temmuz bir tarih, ama 1 Temmuz’dan sonrası daha önemi bir tarih olacak. Türkiye kadın hareketi, Avrupa ve dünya kadın harekeyle beraber İstanbul Sözleşmesi’ni sahiplendi, dünyaya duyurdu ve savunmaya devam edecek” diye konuştu.
“İstanbul Sözleşmesi kararıyla usulde paralellik gibi ilkeler ihlal edildi”
Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinasyonu Brüksel Temsilcisi Avukat Tekin, Erdoğan’ın kararıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin TBMM’de kabul edilmiş uluslararası nitelikteki İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışını ise tümüyle hukuka aykırı olarak yorumlamakta. Tekin, Avrupa Konseyi’nin de Türkiye örneğiyle şaşırdığı görüşünde.
Tekin, Avrupa Konseyi’nin ve kadın hak örgütleri olarak kendilerince de 20 Mart öncesinde Türkiye adına iç hukuka aykırı şekilde bir çekilme iradesi ortaya konulmasını beklemediklerini söyledi. Tekin, “Hiçbir devletten böyle bir hamle beklenemezdi. Türkiye üstelik İstanbul Sözleşmesi’nin öncülüğünü yapmış ülke. Şimdi Avrupa Konseyi, taraf devletler iç hukuki sürecine elbette karışamıyor uluslararası mekanizma açısından. Ancak Türkiye’nin kendi iç hukuki sürecine aykırı olarak karar almasıyla ilgili böylesi önemli bir hak sözleşmesinden vazgeçilebilmesindeki hukuki boşluğu Avrupa Konseyi değerlendirecek. Bugüne kadar olmuş bir şey değil. Dolayısıyla uluslararası hukuk mücadelesi devam edecek. Hukuki bakımdan ‘ahde vefa’, ‘usulde paralellik’ gibi ilkeler var uluslararası sözleşmelerden imza geri çekilmesi konusunda. Eğer TBMM’de onaylanıyorsa eğer geri çekilme için de aynı usül takip edilmeli. Dolayısıyla mevcut Cumhurbaşkanlığı kararı uluslararası birçok hukuki ilkeyi ihlal ediyor. Şimdi Venedik Komisyonu’nun vereceği görüşü Avrupa Konseyi’nin evrensel değerler ile ilgili böylesi önemli bir konuda nasıl adım atacağını bekleyip hep birlikte göreceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
LGBT+ boyutu nasıl yorumlanıyor?
Türkiye’nin kararıyla LGBTİ+’ları hedef almasıyla nefret söylemi tartışması da ortaya çıktığını açıklayan Tekin, “Biz LGBT+ örgütleriyle birlikte Türkiye ve Avrupa ülkelerinde toplumsal cinsiyet karşıtı politikaların yükselişine dikkat çekecek bir kampanya yürütüyoruz. İşte “United İstanbul Convention” – “İstanbul Sözleşmesi için Hep Birlikte” kampanyamız ile hem bu AB kurumları nezdinde hem LGBT+ hareketler nezdinde söylemlerimizi dile getirmeye devam edeceğiz. Bu toplumsal cinsiyet karşıtı söyleme, hukuki ve siyasi boyutlarıyla herkes farkında olup kenetlenerek mücadele etmeli. Buna dikkat çekmeye çalışacağız. Bizler, ‘Hukukun üstünlüğü, demokratikleşme, insan hakları herkes için korunmalı’ yaklaşımıyla İstanbul Sözleşmesi’nin daha çok sahiplenilmeli ve aslında işimiz şimdi başlıyor, daha çok kenetlenmemiz gerekiyor” dedi.