2015 yılında varılan İran nükleer anlaşması, imzacı ülkeler tarafından küresel diplomasi zaferi olarak tanımlanmıştı. Ancak bu coşku, uzun sürmedi.
Eski Başkan Donald Trump ABD'yi, imzalanmasının üzerinden üç yıl geçtikten sonra anlaşmadan çıkardı ve İran ekonomisini felç eden ekonomik yaptırımları devreye soktu. Tahran ise buna uranyum zenginleştirme faaliyetlerini hızlandırarak yanıt verdi. Bu adım, İran'ın, uranyum elementini nükleer silah elde etmek için gereken yeterli saflıkta zenginleştirmesi anlamına geliyor.
ABD’nin Avrupalı müttefikleri, Beyaz Saray'daki yeni yönetimle işbirliği yaparak, İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerine hız vermesiyle tırmanan krizi durdurmayı ve tarafları müzakere masasına geri dönmeye ikna etmeyi umuyor.
Başkan Joe Biden, Tahran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurması ve yükümlülüklerini yerine getirmeye başlaması durumunda Amerika'nın Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak bilinen nükleer anlaşmaya yeniden katılması konusundaki istekliliği dile getirmişti.
Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 27 Ocak'ta gazetecilere yaptığı açıklamada, "Başkan Biden, İran'ın nükleer anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine tam olarak uyum sağlaması durumunda ABD'nin de aynısını yapacağı konusunda son derece net. Bu platformu kullanarak müttefiklerimiz ve ortaklarımızla daha uzun süreli ve güçlü bir anlaşma inşa edebilir ve İran'la olan ilişkilerde derin sorunlara yol açan diğer meselelerle ilgilenebiliriz" demişti.
Ancak Blinken, "İran birkaç konuda anlaşma hükümlerine uymuyor, anlaşmaya bağlı kalmaya karar verirse bu hükümlere uyum sağlaması ve bizim bu yükümlülüklerini yerine getirip-getirmediğini değerlendirmemiz zaman alacaktır. Henüz istediğimiz noktaya erişmekten çok uzağız" şeklinde konuşmuştu.
Zarif AB’nin arabuluculuğunu işaret etti
İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif de dün bir Avrupa Birliği yetkilisinin ABD ve İran arasında atılacak adımları koordine ederek, iki ülkenin çıkmazı aşmasına yardımcı olabileceği önerisinde bulundu.
Zarif'in CNN International'da yaptığı bu açıklama, İran anlaşma şartlarına geri dönmeden önce ABD’nin yaptırımları kaldırması gerektiği şeklindeki tutumundan uzaklaştığı şeklinde değerlendirildi.
İran geçen hafta, yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş 17 kilogram uranyum elde ettiğini açıklamıştı. Bu gelişme, hem nükleer anlaşmanın açık bir ihlali hem de İran'ın nükleer silah geliştirmek için gereken yüzde 90'lık zenginleştirilmiş uranyum elde etmeye yaklaştığı anlamına geliyor.
Tahran hükümeti, Amerika'nın anlaşmadan çekilmesinin İran'ın Batılı ülkelere olan güvenini ciddi şekilde sarstığını söylüyor ve Trump döneminde getirilen yaptırımların kaldırılmasını talep ediyor.
İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Galibaf, 28 Ocak'ta yaptığı konuşmada, "Batı taahhütlerini yerine getirir getirmez, ki bu tüm yaptırımların kaldırılması anlamına geliyor, İran da aynısını yapacak" demişti.
İlk adımı kim atacak?
Londra Üniversitesi Akademisi’nden Ortadoğu güvenlik uzmanı Julie Norman, tüm tarafların nükleer anlaşmanın kurtarılabileceği umudu taşıdığı görüşünde.
Norman, "Taraflar en azından anlaşmaya geri dönme konusunda istekli olduklarını dile getiriyor. Ancak her iki taraf da önce karşı tarafın ilk adımı atmasını istiyor" diyor.
Ancak kimi muhalifler, Biden yönetiminin nükleer anlaşmaya geri dönmeyi düşünmemesinden yana.
Washington'daki düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Behnam Ben Taleblu, 2021'deki Ortadoğu ile anlaşmanın imzalandığı 2015'teki Ortadoğu, hatta Amerika'nın anlaşmadan çıktığı 2018'deki Ortadoğu’nun aynı olmadığını söylüyor.
Behnam Ben Taleblu, "Daha da önemlisi, İran anlaşmayı ihlal ediyor. Nükleer programının kapasitesini arttırarak zamanı bir silah haline getiriyor. Biden yönetimini anlaşmaya mümkün olabildiğince hızla geri döndürmeye ya da yaptırımları gevşetme teklifinde bulunmaya zorluyor" şeklinde konuşuyor.
"Avrupa’da umut yüksek"
Avrupa'daki müttefikler ise ABD’yi anlaşmaya yeniden katılmaya zorluyor. Diğer imzacı ülkeler Çin ve İran da anlaşmayı destekliyor.
Cenevre'deki Yüksek Lisans Enstitüsü bünyesindeki Küresel Yönetim Merkezi'nden Erica Moret, Avrupa'da İran nükleer anlaşmasının canlandırılabileceği umudunun çok yüksek olduğunu belirtiyor.
Cenevre Uluslararası Yaptırım Ağı'nın da başkanı olan Erica Moret, "Öncelikle anlaşmanın canlandırılması, küresel yönetim ve çok taraflılığa sağlanan küresel taahhütler açısından önemli. İkinci olarak ise anlaşmanın yeniden devreye girmesi için oluşan güçlü bir fırsat var" şeklinde konuşuyor.
Eski Başkan Trump, İran'ı yasadışı balistik füze programı geliştirmek ve bölgesel terörü desteklemekle suçluyordu. Trump, İran'a yönelik "azami baskı" kampanyasının bir parçası olarak İran ekonomisine kapsamlı yeni yaptırımlar uygulamaya koymuştu.
Erica Moret ise yaptırımların işe yaramadığı görüşünde. Uzman, "Tüm ülke nüfusunu etkileyen bu gibi önlemler ters teper ve Amerika gibi bir ülkenin hedeflerine ulaşmasını engeller" diyor.
"Yaptırımlar etkili"
Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Behnam Ben Taleblu ise yaptırımların etkili olduğunu savunuyor.
Uzman, "Büyük oranda ekonomiyi hedef alan ancak sadece ekonomiye yönelik olmayan azami baskı politikası, on yıldan uzun süre İran'a karşı alınan çok taraflı önlemlerle kıyaslandığında, rekor sayılabilecek kısa süre içinde İran ekonomisine tek taraflı olarak daha büyük zarar verdi. Azami baskı politikasına işe yaraması için gereken zaman tanınmadı" yorumunda bulunuyor.
İran'da 18 Haziran'da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri ise Tahran ve Washington arasındaki siyasi hesapları daha karmaşık hale getiriyor. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran'ın nükleer anlaşmadan tamamen çıkmasını savunan tutucu kesimin baskısı altında. Ortadoğu güvenlik uzmanı Julie Norman, çok sayıda İranlı'nın anlaşmanın ekonomik fayda sağlamayı başaramadığını düşündüğünü söylüyor.
Nükleer anlaşmanın geleceğinin her iki tarafın da ilk adımı atmaya istekli olup- olmadığına dayandığını kaydeden Norman, Cumhurbaşkanı Ruhani tarafında, anlaşmaya yeniden uyum sağlamak için hızlı hareket etmenin bir aciliyet haline geldiğini belirtiyor.