Amerikan-Alman Marshall Fonu (German Marshall Fund-GMF) adlı düşünce kuruluşunun sanal ortamda düzenlediği panelde ABD’de başkanlık seçimi sonuçlarının Türk-Amerikan ilişkilerine nasıl yansıyacağı sorusu tartışıldı. Panelde söz alan uzmanlar, yeni dönemde ilişkilerde özellikle S-400, Doğu Akdeniz, Rusya ve demokrasi konularının öne çıkacağı, ilişkilerde zorlukların yanında bazı fırsatların da olabileceği görüşünü dile getirdi.
Türkiye-ABD ilişkileri için iki senaryo
Ortadoğu Enstitüsü (Middle East Institute) Türkiye Araştırmaları Merkezi Direktörü Gönül Tol, gelecek dönemde Türk-Amerikan ilişkileri için iki senaryo öngördüğünü belirtti. “Daha kötü” olarak tanımladığı senaryoya göre, Senato’da muhtemelen Cumhuriyetçiler çoğunluklarını koruyacağı için Biden’ın iç politikada önemli yasaları geçiremeyeceğini ve kendisinden başarı beklendiğinin de bilinciyle bu beklentiyi karşılamak için elinde daha çok fırsatın olabileceği dış politikaya ağırlık verebileceğini ifade eden Tol, “Bu senaryoda, Biden yönetimi her iki partiden de tepki alan Türkiye’ye karşı çok daha sert olacak. Bu da CAATSA yaptırımlarının en ağır şekilde hayata geçirilmesi, Türkiye’nin insan hakları karnesinin daha şiddetli eleştirilmesi ve politikalarda yaşanan görüş ayrılıklarında Türkiye’yle çatışmaktan kaçınılmaması anlamına geliyor” diye konuştu.
Tol, ikinci senaryonun ise daha “incelikli” olduğunu belirterek, “Bu senaryoda da Biden yine Cumhuriyetçi Senato’yla zorluklar yaşayacak ama ilk önceliği iç meseleler olacak, yani yönetimin enerjisi, siyasi sermayesi ve ülkenin kaynaklarının büyük kısmı iç meselelere ayrılacak. Dolayısıyla bu durumda daha pragmatik bir Biden yönetimi bekleyebiliriz. Bu, Biden’ın Türkiye’nin örneğin S-400’ü aktif hale getirmesine izin vereceği anlamına gelmiyor ama daha sembolik yaptırımları seçebilir” dedi.
Bunun yanında, Biden’ın hem içeride hem dünya genelinde demokrasi ve insan haklarına daha fazla vurgu yapacağına işaret eden Tol, Türkiye’de de örneğin eski HDP Eş-Başkanı Selahattin Demirtaş ya da insan hakları savunucusu Osman Kavala’nın hala hapiste tutulması konusunda Amerika’da yönetimin en üst seviyelerinden daha sert eleştirilerin gelebileceğini kaydetti.
“Biden Suriye’de Kürtler’e daha yakın olacak”
Gönül Tol, Biden’ın Suriye’de de daha aktif bir politika izleyeceği, Kürtler’le çok daha yakın çalışacağı ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki “askeri maceralarına” Trump yönetimi kadar hoşgörülü olmayacağı değerlendirmesinde bulundu.
Doğu Akdeniz’deki gelişmeler konusunda da Biden yönetiminin Türkiye’ye karşı eleştirel bir çizgi izleyeceğini belirten Tol, yeni dönemde Libya’da da daha aktif bir ABD yönetimi beklediğini kaydederken, “Biden yönetimi muhtemelen çatışmayı sona erdirmeye yönelik çok taraflı çabaları destekleyecektir. Eğer Türkiye bu çabalara sekte vurursa Biden yönetimi bana göre Ankara’ya karşı açık tavır alacaktır” ifadesini kullandı.
“Biden’ın Rusya’ya sert tavrı ve IŞİD’le savaşı önceliğine alması ilişkilerde fırsat olabilir”
Tol, bununla birlikte Türkiye ve ABD’nin birlikte çalışmak için önlerinde fırsatların da olduğunu söyledi. Bunun belki stratejik ittifak çerçevesinden ziyade konuya göre bir seyir izleyeceğini belirten Tol, örneğin Biden’ın ABD ve Avrupa’daki müttefiklerinin ulusal güvenlik çıkarına en büyük tehdit olarak gördüğü Rusya’ya karşı çok sert bir politika izlemesini beklediğini söyleyerek, “Hatırlarsanız Biden başkan yardımcısıyken Ukrayna’daki batı yanlısı liderleri desteklemek için aktif şekilde çalışmıştı. Bu da Biden’ın Rusya’nın saldırgan davranışlarının önünü kesmek için Avrupalı müttefikleriyle yakından çalışacağı anlamına geliyor ve bu durum Türkiye açısından bir fırsat teşkil edebilir. Burada kritik nokta şu; Türkiye bu çabalarda nerede duracak? S-400’ü test etme kararı iyi bir işaret değil” diye konuştu.
Tol, Biden’ın Trump’ın İsrail, Mısır, Körfez ülkeleri ve Yemen’deki savaşa yaklaşımını yeniden gözden geçirmesinin muhtemel olduğuna dikkati çekerek, örneğin Biden’ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el Sissi’ye Trump kadar yakın olmayacağını ve bunun da ABD’yi Türk hükümetinin duruşuna yaklaştıracağını söyledi.
Gönül Tol, Biden yönetiminin bölgedeki ana önceliklerinin birinin de IŞİD’e karşı savaş olacağını ve Türkiye’nin bu alanda önemli bir aktör olduğunu vurguladı. Bununla birlikte, Biden’ın dış politika ekibinin yakın geçmişte, IŞİD’le savaşta İncirlik’in kullanılmasında Ankara’nın ayak dirediği dönemde Türkiye’yle “kötü hatıralarının” olduğuna işaret eden Tol, “Ama o zamandan bu yana Türkiye’nin IŞİD’e bakışında çok şey değişti. Dolayısıyla bu alanda da ben iki ülkenin işbirliği konusunda fırsat görüyorum” ifadesini kullandı.
“Biden yönetiminde de Türkiye konusunda iki kamp olacak”
Her ABD yönetiminde “Türkiye’yi kaybetmeyelim, Türkiye’yle birlikte çalışalım” diyen bir kampın olduğunu da belirten Tol, Biden’ın ekibinde de bir yandan, “Türkiye sadece kuvvet dilinden anlıyor, Erdoğan açısından kırılgan ve kritik bir zaman, gerçek manada sert yaptırımlar getirmeliyiz, Erdoğan’ın davranışını değiştirmenin tek yolu bu” diyen bir kampın olacağı gibi, “bu kadar ileri gitmeyelim” görüşünde bir kampın da yer alacağını söyledi.
“Biden daha kurumsal bakan bir başkan olacak”
GMF’in Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump arasındaki ilişkinin “kişisel yakınlık” boyutu taşıdığını, Biden’da ise durumun çok farklı olacağını söyledi.
Biden ve Erdoğan’ın birbirini sevmediğini, Biden’ın bunu açıkça da dile getirdiğini ifade eden Ünlühisarcıklı, ancak buna rağmen Biden’ın kişisel ilişkiden ziyade meselelere kurumsal açıdan bakan bir başkan olacağını belirtti. “Erdoğan’la anlaştığı konularda bile adım atmaktan kaçınabilir ve meseleleri kurumlara ya da Kongre’ye bırakabilir. Yani Türkiye konusunda Washington’da oluşan tepkilere karşı Ankara’ya kalkan olan bir başkan görmeyeceğiz” dedi.
Ünlühisarcıklı, Türk-Amerikan ilişkilerinin bundan sonraki süreçte nasıl bir seyir göstereceğini belirlemede Biden’in özellikle dışişleri ve savunma bakanı olarak kimleri seçeceğinin de önemli olacağını, Biden’ın yaşının da etkisiyle dış politika konularında bakanlarına önemli boyutta sorumluluk yükleyeceğini söyledi. Ünlühisarcıklı, Biden’ın muhtemelen Barack Obama yönetiminden bazı isimleri ekibine dahil edeceğini ve bu isimlerden bazılarının Türkiye’yle zamanında ihtilaflar yaşadıklarını dolayısıyla Ankara’ya karşı tepkisel bir hissiyat içinde olabileceklerini de kaydetti.
“Senato, CAATSA yaptırımlarını bekletmeyebilir”
Senato’nun muhtemelen Cumhuriyetçi Parti’nin kontrolunda olacağına değinen Ünlühisarcıklı, bu durumun Türkiye’yle ilişkileri olası CAATSA yaptırımları açısından etkileyebileceğini söyledi. Ünlühisarcıklı, Cumhuriyetçi ağırlıklı Senato’nun Trump döneminde Türkiye’ye karşı yaptırımları devreye sokmadığını çünkü başkanın da bir Cumhuriyetçi olduğunu, ancak şimdi başkan Demokrat olduğunda Cumhuriyetçi Senato’nun hala yaptırımları bekletip-bekletmeyeceğinin soru işareti oluşturduğunu söyledi.
Ünlühisarcıklı bunun yanında, CAATSA yaptırımlarının Erdoğan için caydırıcı olacağı yönünde bir varsayımın bulunmasına rağmen, aslında Erdoğan’ın CAATSA’nın zamanlaması ve içeriğini kendi avantajına çevirebileceğini, örneğin yaptırımlar getirilirse erken seçime gidip bunu kampanyasında kullanabileceğini belirtti.
Biden yönetiminin Suriye’de Trump yönetimine göre çok farklı bir yaklaşım sergileyeceğini ifade eden Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin, Obama yönetimi sırasında Washington’daki varsayımın tersine, IŞİD’e karşı çok etkili kapasiteye sahip olduğunu son birkaç yılda gösterdiğini belirtti.
“Rusya konusu Türkiye açısından iki ucu keskin kılıç”
Ünlühisarcıklı, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs gibi konularda da Biden yönetiminin daha müdahil ve Türkiye’ye karşı daha baskıcı olacağını kaydederken, yeni dönemde özellikle, Türkiye’nin “iki devletli ya da konfederatif bir çözüm yolunda adımlar atabileceğinin sinyalini verdiği” Kıbrıs konusunun daha çok öne çıkacağı, bu konuda Ankara ile Washington arasında bazı gerilimlerin yaşanabileceği görüşünü dile getirdi
Rusya konusunun da gelecek dönemde kritik olacağına vurgu yapan Ünlühisarcıklı, ancak bu konunun Türkiye açısından “iki ucu keskin kılıç” niteliğinde olduğunu belirtti. Ünlühisarcıklı’ya göre, bir taraftan Türkiye, Rusya’yı kontrol altına almada önemli bir rol oynayabilir ama diğer taraftan Rusya’yı kontrol altına almayı önceliklerinden biri haline getiren Biden, CAATSA yaptırımlarını devreye sokarak sadece Türkiye değil diğer ülkelere de “Rusya’yla iş yapmayın” mesajı verebilir. Ünlühisarcıklı bu bağlamda Türkiye’nin Rusya’ya nasıl yaklaşacağının, gelecekte ABD ile ilişkilerinin seyri açısından da belirleyici faktörlerden biri olacağını söyledi.
“Biden’ın İran politikası Türkiye üzerindeki baskıyı azaltabilir”
Ünlühisarcıklı, diğer taraftan Biden yönetiminin İran’la yeni bir nükleer anlaşma çabası sergilemesinin Türkiye üzerindeki baskıyı azaltacağını ifade etti.
Tüm bunların yanında, Erdoğan’ın ABD’nin ya da en azından ABD’deki bazı çevrelerin, kendisini iktidardan indirmek istediği yönünde bir kaygısının olduğunu belirten Ünlühisarcıklı, bu kaygının 2013’teki Gezi Parkı protestolarına kadar uzandığını söyledi. Ünlühisarcıklı, Biden’ın da medyaya sızan bir kaydında Erdoğan’a karşı muhalefeti desteklemeleri gerektiğini söylediğinin ortaya çıktığını hatırlatarak, “Bunu Erdoğan’ın nasıl değerlendirdiğini bir düşünün” ifadesini kullandı.
Ünlühisarcıklı, Ankara ve Washington’ın yeni döneme olumlu bir başlangıç yapmaya şans tanıması gerektiğini de vurguladı.
“Biden dış politika odaklı bir başkan olacak”
GMF Başkan Yardımcısı ve İcra Direktörü Ian Lesser da Türk-Amerikan ilişkilerinin idare edilmesi her zaman zor ilişkiler olduğuna dikkat çekti. Biden’ın koşulların yönlendirmesiyle değil gerçekten de George H.W. Bush’tan bu yana en dış politika odaklı başkan olabileceği görüşünü dile getiren Lesser, yeni dönemde demokrasi, insan hakları ve medya özgürlüğüne daha fazla eğilmenin Türkiye’yle ilişkilere etkisinin olacağını söyledi.
Biden yönetiminin çok daha NATO merkezli bir politika izleyeceğini, AB’ye bakışın da çok daha olumlu olacağını kaydeden Lesser, Türkiye’yle ABD arasında güvenlik alanındaki bazı zor meselelerin çözümünün NATO çerçevesinde daha kolay hale gelebileceğini belirtti.
Türk-Amerikan ilişkilerinin şeklinin de bu dönemde çok daha farklı olacağını, Trump dönemindeki kadar “kişiselleştirilmiş” boyut taşımayacağını ifade eden Lesser, “Erdoğan da Trump da dünyaya ve dış politikaya kurumlardan ziyade liderler merceğinden baktı. Bu durum şimdi çok farklı olacak” dedi.
Lesser da S-400 meselesinin kritik olacağını vurgulayarak, bu sorunun çözümü konusunda bir formül bulunamazsa çok sert yaptırımlar getirilmesi yönünde iki partinin de uzlaşı içinde olduğuna dikkati çekti.
“S-400’ün çözümü Türkiye’nin çıkarına, bu tehlikeli bölgede size bu güvenceyi kim sağlayacak?”
Tüm bunların yanında bazı olumlu gelişmelerin de olabileceğini ifade eden Lesser, örneğin Biden yönetiminin İran’a karşı tavrını biraz yumuşatması, nükleer anlaşmaya geri dönmesi, Türkiye’nin de masada olduğu NATO’ya daha fazla siyasi rol biçmesi, Müslüman dünyasına, göçmenlere karşı Trump’dan daha farklı bir yaklaşım sergilemesinin Ankara’da olumlu karşılanabileceğini belirtti.
Lesser, “Ama en nihayetinde, S-400, Doğu Akdeniz gibi temel meseleleri çözmelisiniz. Bunları çözmede Türkiye’nin çıkarı nedir? Türkiye’nin çıkarı, aşırı derecede tehlikeli bir bölgede güvenceye sahip olmak. Size bu güvenceyi ve caydırıcılığı başka kim sağlayacak? Uzun vadede Rusya’ya mı bel bağlayacaksınız? Rusya zaten sorunun parçası. Bu bölge istikrarlı hale gelmeyecek, o zaman dostlara, NATO’ya, ABD’ye ihtiyacınız var” diye konuştu.
Ian Lesser, ABD’de her yönetimde olduğu gibi Biden yönetiminin de önceki yönetimden kalan sorunları çözmek için göreve başlayacağını, bu bağlamda diyalog ve farklı yöntemler izleme yoluna başvurabileceğini, bunun ne kadar süreceğini ise zamanın göstereceğini söyledi.